Uzun bir yazı......

Geçtiğimiz hafta Bolumuzu Dünya gazetesi sayfalarında bir kez daha gördük.

Daha önceleri yazdığım gibi her ne kadar Dünya Gazetesi benim için benim değerlerime göre fazla bir önem arz etmese de, memleketimizin bu gazetede yapılan reklamı beni memnun etmektedir. Sonuçta Bolu'yla ilgili bir şeyler okuyanlar, bizim Bolu aşkımızı bildikleri için, hemen telefona sarılıp konuyla ilgili yorumlarını aktarmaktadırlar. Birde Bolu'yu Paris gibi anlattığımız için en ufak negatif bir haberde; hani sen şöyle diyordun, böyle diyordun diye sorguya çekmektedirler. Gazetenin 13 Aralık Pazartesi günü 6. sayfasında BOSİAD tarafından organize edilen 2. Akıl Toplantısı ile ilgili içerikler, yorumlar neşredilmiş. Yazılan haberde 1. toplantıda konuşulan ve karalaştırılan ve bugüne kadar yapılan veya o günden bugüne yol alınan herhangi bir şeyden bahsetmemekte. Galiba tek gerçekleştirilen şey 2. toplantının gerçekleştirilmesi. (Benim haberde gördüğüm böyle belki habere yansımayan şeyler vardır. Gazetenin 15 Aralık çarşamba günü yayınlanan bölge eki de, Bolu ile ilgili haberler, yorumlar ve reklamları sunmuş. Ek de ağırlık tavukçuluk sektörü ve et mangal sektörü üzerine oluşmuş! Gelelim toplantıyla ilgili yorumuma, muhakkak ki bir takım fikirleri bir takım kıvılcımları ortaya atacaktır. Ama yıllardır bir hükümet konağını öyle ya da böyle yapamayan bir vilayette bu toplantılar bana göre Bolulu Geyikleri 3,4.... den öteye gidecek bir sonuç çıkaramayacaktır.

Tavukçuluk sektöründeki sıkıntının büyük olduğunu bu günkü gazetelerde Beypiliç in vermiş olduğu devasa ilandan anlamış oluyoruz. Yine geçtiğimiz hafta gündeme gelen Beypiliç ve Bey-yem birleşmesi de ben inanıyorum ki sektörel sıkıntıdan kaynaklanması yönündedir. Bu tür evliliklerin fayda getireceği hiç kuşkusuz kesindir. Beypiliç gibi Türkiye?nin dev firmaları arasına girmiş ve Bolu için can damarı olmuş bir işletmeninin başarısı hepimizin ortak dileğidir. Alt yapısını, yönetim şeklini güçlendirdiği takdirde Beypiliç Bolu'nun yüz akı olmaya devam edecektir.

Hutbemizin mevzu bahsi; bolununsesi farkı ve siyasetin spora müdahalesi !

bolununsesi hem yerel basına hem ulusal basına ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Geçtiğimiz haftalarda Kamuran Abimizin, sayın Başbakanımızın gönül ilişkisi olduğu takımlara dikkat konulu yazsında Kasımpaşa ve Siirtspor?un yenilgisiz gruplarında birinci olması geçtiğimiz hafta Hürriyet?te Emin Çölaşan tarafından Rize ? Pazarspor?un da eklenmesiyle aynı yönde gündeme getirilmiştir. Ben inanıyorum ki bu haberden sonra BOLUSPOR?un şansı daha da artacaktır. Eğer sağduyu, yalabıklığın önüne geçerse.

Siyasetin spora etkisini en net şekilde görebiliyorsunuz. Belki Sn. Başbakan, futbolun içinden geldiği için hiçbir zaman böyle bir desteği, yani Kasımpaşa, Siirt ve Pazarsporlara özel bir desteği reva görmüyor. Ama siyasi kimliğinin gücü memleketteki yalabıkları ister istemez harekete geçiriyor. İnsanlar Sezar?dan çok Sezarcı oluyor. Siyasetin sporun içine girmesini başka bir şeklini de BOLUSPOR?da yaşamış bulunuyoruz. Geçtiğimiz yıl BOLUSPOR?un doğru dürüst hiç bir maçına gelmeyen (Benim gördüğüm kadarıyla) Sn. Milletvekillerimz bu yıl nerdeyse deplasman maçı bile kaçırmıyor!

Geçen yıl BOLUSPOR A.B.D?nin bir takımı mıydı? Yoksa biz vebalımıydık da gelmiyorlardı? Umarız bu destek gerçek Boluspor sevgisindendir. AKP?li Belediye Başkanımızın ve Milletvekillerimizin maddi ve manevi desteğini alan Bolusporumuzun rakibi yine AKP?li Başbakanımızın manevi takımı Kasımpaşaspor. Ligin sonunda ne olur? Bence büyük balık küçük balığı yer!

Bebek?te bademler, Tarabya?da yarenler!

Genelde pek uğramadığım yolumun düşmediği Boğaz?da geçtiğimiz Perşembe akşamı Boğazın kuzey tarafından İstanbul?un merkezine doğru seyir halindeyim. Tarabya Otel?in virajını döndükten sonra trafiğin de sıkışıklığı ile sağ taraftaki balık lokantaları ve tavernalarına bakarak trafikte ilerlemeye çalışıyorum. Gözüm bir anda tanıdık simalara takılıyor cam kenarında sofra kurulmuş balıklar söylenmiş ve havaya girilmiş! Üçlü grupta Bolu'dan sigortacılık sektöründe son yıllarda büyük çıkış yapan bugün bir çok iş kolunda faaliyet gösteren bir abimiz. Yine son 1- 2 yıl zarfında Bolu'dan İstanbul?a transfer olmuş nakliyecilik sektörünün genç ve dinamik üyesini 3. bir şahısla yakalıyorum. Üçüncü şahısı da gözüm kestiriyor ama tam olarak size tarif edecek kadar çıkartamıyorum! Beyler Allah muhabbetinizi daimi etsin. Dünya küçük! Dağ dağa kavuşmaz insan insana kavuşur. Bilmem anlatabiliyor muyum!

17 Aralık. Ne Mutlu Avrupalıyım diyene !

Tebrikler... Mart olarak düşündüğünüz tarih Ekim oldu! Kıbrıs?ın tanınması yazılı olarak metne girmedi ama sözlü olarak Ekim 2005 kadar tanınacağı kabul edildi ! Yurt dışında çalışan işçilerimiz serbest dolaşımdan yararlanabilecekler! Görüşmelerin ucu açık bırakıldı !

Ve siz BAŞARDIK diyorsunuz.. Bravo vallahi... Neyi başardık ya ? Bence CHP lideri Deniz Baykal?a bir teşekkür edin önce. O?nun beyanatı çok önemliydi eğer BAŞARDIK diyebiliyorsanız. Ulusal Basına gelince.. Gerçekten durumları çok acı daha ötesi yok!

?BİR ULUS VAR KOYUN SÜRÜSÜ... BUNA BİR ÇOBAN LAZIM, O DA BENİM.? DIYEN HÜKÜMDAR:VI MEHMET VAHIDETTİN...

-Paşa, ben her şeyden önce İstanbul halkını doyurmak zorundayım. İstanbul halkı açtır. Bunu sağlamadıkça alınacak önlem yanlış olur, dedim.

Beni yavaş ,yavaş anlıyordu çok zeki bir adamdı Yinede:

-Çok doğru konuşuyorsunuz. Fakat İstanbul halkını doyurmak için alınması gereken önlemler, zatı şahanelerini bütün ülkeyi kurtarmak için alınması gereken önlemlere başvurmaktan alıkoyamaz. Bildirmeğe mecburum ki yeni padişahın ilk hareketi kuvvetin sahibi olmak olmalıdır, demekten kendisini alamadı. Beni uyarmayı bir vicdan görevi biliyordu. Ne var ki benim doğrularımla onunkiler farklıydı.

-Tahta çıkmamdan birkaç ay sonra 1.Dünya Savaşı bizimde içinde bulunduğumuz Bağlaşma Devletlerinin yenilgisiyle sona erdi. Bu arda Limni adasındaki Mondros Ateşkes Anlaşması imzalandı. 1.Dünya Savaşı sırasında Anlaşma Devletlerinin topraklarımız paylaşılması konusunda aralarında gizli anlaşmalar yaptıkları kuşkusuzdu. Mondros Antlaşması işte bu anlaşmalara dayanacaktı. Benim yapabileceğim bir şey yoktu. Anlaşma çok ağır koşullar içeriyordu. Boğazlar, Anlaşma devletlerinin denetimine bırakılıyor, böylece Anadolu ve Trakya?daki topraklarımız birbirinden ayrılıyordu. İstanbul?un güvenliği tehlikeye giriyordu. Ordularımız terhis edilecek, ülke savunmasız kalacaktı. Anlaşma maddeleri yoruma açık bırakılmıştı. Örneğin, Anlaşma Devletleri güvenliklerini tehdit edecek bir durumun ortaya çıkması durumunda herhangi bir stratejik noktayı işgal edebileceklerdi......

Yorumu sizlere bırakıyorum. Kaynak: Padişahların Dilinden OSMANLI TARİHİ- Emine Aşan Yamanlar.

İstikamet İsveç

Bir yılın daha sonuna geldik. Pazartesi itibarıyla 2 haftalık bir tatile çıkıyorum. İstikamet her yıl olduğu gibi İsveç-Stockholm. (İskandinavya benim firmamın en büyük Avrupa pazarı. Bu sebeple gezinin iş yönünde var) Bolulu Hemşehrilerimizle yine beraber olacağım. İsveç?teki fahri konsoloslarımızdan Sabri Bozkurt telefon açıyor. Cumhurcum Gelirken 15 tane BJK masa bayrağı getir. Beşiktaşlılar gecesi yapacağız diyor. Beşiktaş benimde sempati duyduğum İstanbul takımı. Gerçek bir BOLUSPOR sevdalısı olan Sabri Bozkurt?dan dileğim; ?Cumhurcum BOLUSPOR?a destek gecesi düzenleyeceğiz. Gelirken bize bayrak getir? demesi yönünde. Bunu da burdan kendisine bir kez daha iletiyorum.

Yener Abi merak etmiş. Bizim birader neden her yıl İsveç?e gidiyor diye. Yener Abi merak etme. Garp cephesinde değişen bir şey yok. İsveç 9-10 yıldır artık bir klasik oldu bizim için.

Sebep her zaman olduğu gibi çok değerli arkadaşım Mustafa Yaman ve ailesi.