BolununSesi; Halkın Gazetesi

New York'da bir sonbahar!

Cumhur Bandakçıoğlu

    2 Ekim 2006

    22 Eylül 2006 Cuma günü bir kez daha ABD yollarına düştük. Son olarak bu yıl Nisan ayı içinde ABD?de bulunmuştuk. İngiltere?de meydana gelen paranoya, ABD uçuşlarını da oldukça etkilemiş durumda. Gerek Türkiye?den ABD?ye gerekse ABD iç hatlarındaki uçuşlarda güvenlik önlemleri hat safhada, özellikle iç hat uçuşlarında T.C. vatandaşı olmanız oldukça dikkat çekiyor! Yanınıza hiçbir şekilde sıvı ve yarı sıvı madde alamıyorsunuz. Havalimanının büfesinden bile aldığınız sularla uçaklara binme şansınız yok. Henüz bu paranoya sürerken, ıspanakta bulunan koli basili ABD yi bir kez daha karıştırmış durumda. Ortada bir gerçek var ve dünya bölünmüş durumda. Acı ama gerçek bu durum, kolay kolayda çözüleceğe benzemiyor. Evet, New York bir kez daha merhaba diyoruz. Büyüsü hiç bitmeyen New York sonbaharın gelmesiyle park ve bahçelerindeki yeşili yavaş yavaş sarının ve kahvenin tonlarına çevirmek üzere. Yani New York Sonbaharda başka bir güzel! Dünyada pozitif stresin olduğu ikinci bir şehir yoktur New York gibi. 4 mevsim, 24 saat boyunca hayatı yaşayabilirsiniz. Bitmez bir okuldur New York. Doyulmaz bir lezzettir. Işıl ışıl bir dünyadır geceleri New York. İşte bu ışıltılı dünyaya gelmek, her seferinde ayrı bir heyecandır. Bu yılın benim açımdan farkı ise Ramazan ayına burada merhaba demek olmuştur. Aslında bütün hayalim Ramazan?ın ilk gününde hemşehrimiz biz Boluluların sefiresi sevgili Ayşe Özer ablamla, eşi Murat Özer hocamızın yanında Marryland?ta iftar yapmak ve böylece geçmişte yapamadığım ziyareti bu güzel ayda gerçekleştirmekti. Yine olmadı, yine gidemedim. Yine onları istemeyerekte olsa heyecanlandırdım. Bir kez daha özür diliyorum Ayşe ablacım. Hâlbuki cevizli baklavayı bile hazırlamıştın sen. Ne diyelim yine nasip değilmiş. Ertesi günü yapacağımız Minneapolis seyahati bu buluşmayı maalesef bir kez daha engelledi. Maryland de iftar yapmayı planlarken güzel bir tesadüf eseri New York da karşıladığımız bizim köşenin devamlı okurlarından New York gibi ışıl ışıl olan arkadaşımız Işıl Kuru tarafından Tımes Square?in ünlü Türk lokantası Derviş?e davet edilip mevcut şartların en iyi iftarını yaptık. New York?daki başka bir sürpriz ise daha öce bu köşede sizlere iki defa konuk ettiğim sevgili Ümit Kaygusuz oldu. Hepinizin bildiği gibi Ümit Gurme eğitimini bitirdiği Güney Afrika da çalıştıktan sonra Dubai Hyatt Regency otelinde çalışmaya başlamıştı. Yaklaşık bir ay önce Amerika?da yeni işine başlayan Ümit, New York?da Hudson Nehri yakınlarında tarihi bir şatodon butik otele çevrilen CASTLE ON THE HUDSON Oteli?nde çalışmakta ve bu otelin Fransız Mutfağı?nın şefliğini başarıyla yapmaktadır. Ümit?in patronu ise dünyaca ünlü emlak kralı Donald Trumph! Gecelik konaklaması ise 900-1000.- USD. Gibi mütevazi bir rakam!

    Ümit?le de Manhattan?da buluşup yine hasret giderdik. En son Dubai?de görüşmüştük. Bakalım hayat bizi Ümitle daha doğrusu Ümit Usta ile bir daha nerede karşılaştıracak. Ailesinin desteğiyle bu işe giren Ümit, onların yüzünü kara çıkarmadı ve gerçekten imrenilecek bir başarı öyküsünün sayfalarını şimdiden çevirmeye başladı. Ümit?ten tüm Bolu'ya kucak dolusu sevgi var. 25 Eylül 2006 günü yine geniş güvenlik önlemleri altında New York?tan Minneapolis (MINESOTA) yani orta Kuzey Amerika?ya rotamızı çevirdik. Oldukça büyük bir coğrafyaya sahip olan ABD?nin her köşesi birbirinden daha ilginç. Kanada ile sınır olan ve Dünyaca ünlü Mississippi nehri kıyasında bulunan Minneapolis. İklimi ve coğrafyasıyla Bolu'yu andırmakta. Göller bölgesi olarak da anılmakta. Sonbahar burada New York?a göre daha ileride ve öğleden sonra 16:00 itibarıyla hava ciddi anlamda ısırmaya başlıyor. Kışları -30 dereceleri gören bir yer. New York tan sonra adeta bir huzur merkezi! Bugüne kadar gittiğim hiçbir yerde görmediğim bir şeye burada rastladım. Şehrin kalbini oluşturan ana caddesi ve etrafında bulunan bütün binalar 2?inci katlarından adına Skyway verdikleri tüp geçitlerle bağlı. Yani tarif etmek gerekirse, Kardelen sinemasına girdikten sonra Becikoğlu iş merkezine oradan Tabaklar camine oradan Evkur binasına oradan Güneykaya pasajına kadar dışarıya hiç çıkmadan geçebiliyorsunuz. Tabi bunun ana sebebi kış aylarının çok sert geçmesi ve vatandaşın dışarıda üşümemesi gibi mütevazi bir düşünce! İlginç değil mi? Ekonomik gücün medeniyetle buluşmasının adı bu olmalı. Minneapolis beni gerçekten çok etkiledi. Tabi bu hayranlık içimdeki sıcak pidesi, peyniri, reçeli, zeytini olan bir iftar sofrasının verebileceği mutluluğun hiçbir zaman önüne geçemeyecek derecededir. Minnepolis?e ABD?nin dev zincir mağazalarından olan TARGET?la görüşmek amaçlı geldik. Umarım bir kez daha cazibe merkezi olup ülkemize döviz kazandırma şansına sahip oluruz.

    Sevgili Mehmet Abime ve Avukat Özaydın Çetin e cevabımdır

    Gazetemizde yayınlanan ?CHP = İstifa? başlıklı köşe yazımda, CHP den yapılan istifaları eleştirmiştim. Bu yazıma ilk olarak Av.Özaydın Çetin?den bir tepki elektronik postası, daha sonrada Sn. Mehmet Karakaya tarafından kaleme alınan ve Bolununsesi?nde geçen hafta okuyucu mektubu olarak yayınlanan bir yazı almış bulunuyorum. Her iki yazıda da ortak konular bulunuyordu. (İstifaların hiçbir değerinin olmaması, Antalya da güneş deniz keyfi yaparken bu konularla ilgilenmem gibi) Uğur Mumcu?dan esinlenerek, Mehmet abim beni bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmakla suçluyor. Avukat Özaydın Çetin?de yazımda ?Beraat? etsin diye kullandığım kelimeyi; ?ortada bir suç var mı ki beraat edelim?, diyerek benim hukuk dilini iyi öğrenemem gerektiğini kastediyordu. Açıkçası ben Uğur Mumcu?nun bütün kitaplarını ve köşe yazılarını okumadım. Hukukçu da değilim. Sadece bir noktayı Mehmet abime de Avukat Özaydın Çetin?e de hatırlatmak istiyorum. Ben yazımda İSTİFALARIN KAMUOYUNDA BİR DEĞERİ YOKTUR demedim. İSTİFALARIN KAMUOYUNDA HABER DEĞERİ YOKTUR dedim! Arada ciddi bir nüans farkı olduğunu düşünüyorum. Artık bakmakla görmek mi diyeceksiniz, algıda seçicilik mi diyeceksiniz, yoksa Okuduğunu anlamak mı bilmiyorum. BERAAT etmek kelimesini ise mizahi bir şekilde kullandım. Tamam, hukukçular çok ciddi adamlardır ama biraz da mizahi bakış açısı lazım, ayrıca bir kelimenin yanlışlıkla atlanmasının nelere mal olabileceğini hukukçuların iyi bildiğini düşünüyorum. Haber olabilir ama ben istifaların hiçbir haber değeri olmadığına inanıyorum. Çünkü CHP?de ve diğer partilerde yönetime kızıp, genel başkana kızıp partiden istifa etme olayı sürekli yaşanan bir tablodur. Yok, bunun haber değeri vardır diyorsanız da, benim için magazinsel bir haber değeri vardır. Yani yine mizahi bir bakışla anlatırsak magazin dünyasındaki ünlülerin 5 defa boşanıp 6 defa evlenmesi gibi. Bu haberle ilgili benim yazım hariç, takip ettiğim 3 köşe yazısı çıkmıştır. Bunlar, Sn.Mehmet Karakaşoğlu (CHP li eski Beldiye Başkanıdır) Sn.Süha Alpaslan (CHP eski il başkanıdır) Her ikisinin yazısı da istifalara direk destek veren yazılar değildir. İstifalara destek yazısı bir tek Sevgili abimiz Av.Yüksel Gültekin?den gelmiştir. Yüksel abimiz benim bildiğim kadarıyla politik kulvarın sağ tarafında bulunmaktadır. Tabiî ki CHP?ye hizmetleriniz çoktur, emeğiniz çoktur. Bunu kimse tartışamaz. Yapılan eyleme nasıl bir köşe yazarı destek yazısı yazabiliyorsa başka bir köşe yazarı da eleştiri yazısı yazabilir. Destek yazısı yazanın yazma lüksü olacak, eleştiri yapanın yazma lüksü olmayacak mı, Sevgili Mehmet abicim? Nerde kaldı demokrat düşünce? Ben bir günde ailece istifanın duygusal boyutlu olduğuna ve tek kaynaktan çıktığına inanıyorum. Bu yönüyle Av. Özaydın Çetin istifasını çok daha makul buluyorum, ki çok yakın bir akrabası CHP Genel Başkanı Deniz Baykal?la kol kola gezerken istifa etmiştir. Antalya, deniz, kum güneş sefasına dair iğneli sözcüklere gelince, bunu da eski ucuz bir solculuk hastalığı olarak görüyorum. Artık iletişim teknoloji çağında yaşıyoruz değil Antalya, ABD?den bile Bolu kamuoyunu dakikası dakikasına takip edilebiliyor. Bolu sokaklarını görebiliyoruz! Sevgili Yener abinize ve abime sorma gereği duymadım. Biliyorum ki omuz omuza tek yürek çok çalıştınız. Sizinde çok iyi bildiğiniz gibi o da partisinden bir takım darbeler yedi, o da dönem dönem üzüldü ama partisinin üyeliğinden hiçbir zaman istifa etmedi. Bu yüzden sormadım! O yazıyı sizin şahsınıza yazmadım. Ben biliyorum ve candan inanıyorum ki Mehmet Karakaya dahil, o listede bir çoğu partiden istifa etse de elleri sandıkta ?altı ok? dan başka bir yere gitmez. İçlerinde haset olanlar hariç! Ben sadece aile boyu ve topluca istifaların aynı günde olmasını etik bulmuyorum yukarıda belirttiğim gibi mizahi olarak magazinsel buluyorum. Bu vesileyle sizlere saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum.

    Sizi her zaman olduğu gibi yine çok seviyorum.

    Ben bunu çok önce söylemiştim

    Hürriyet Gazetesinin 29.09. 2006 tarihili Yalçın Bayer köşesinde ?Dubai Kuleleleri Hayal çıktı? başlıklı bir yazı okudum. İstanbul Metropolitan Merkezi Başkanı Prof Hüseyin Kaptan,

    İstanbul?a Dubai Kuleleri diye bir projenin olmadığını ve bunların hayal olduğunu açıklamış. 27.02.2006 tarihinde gazetemizde yayınlanan Dubai?den selam var başlıklı yazımda, Dubai Gayri Menkul Haftası boyunca yapılan fuarda Dubai burgu kulelerini yapan Infinity Group?un standına gitmiş inceleme yaparak Türkiye ile ilgili bir projenin olmadığını yazmıştım. Bu işin politik ve ticari spekülasyondan başka bir şey olmadığını söylemiştim! Kim bilir memlekette daha ne palavralarla uyutuluyoruz.

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak