Gelin BOLU'yu farklı kılın!

   Evet, çok zor! Ülkemiz sıkıntılı bir dönemi yaşıyor. Bencillik, kin ve de aç gözlülük hastalığı bu ülkeyi kemiriyor eritiyor.

Ülke 7 yıllık bir süreç içinde ne yazık ki bölünmüş bir görüntü sergiliyor.

Önce bakkalları marketleri böldüler, sonra okulları böldüler. Kurumları ele geçirmek birinci hedef oldu. Hani yakın bir örnek vermek gerekirse İçimizdeki havacılık sevdasıyla Bolu Sportif Havacılık ve Doğa Sporları Derneği'ne manevi destek verdik. Hatta bu dernek içindeki arkadaşların THK Bolu Şubesi'nde de aktif olmaların istedik. Ama bunu hülle şeklinde o kurumun ele geçirilip yine eskisi gibi THK'yı fitre zarflarında görmek için değil, toplumun tüm renklerinin birlikte olması için istedik. Bu kurumların aile şirketlerine ve siyasi parti teşkilatlarına dönüşmüş görüntü vermesini istemedik.

 

Bugünlerde memleketi bir çift kadın memesine satarım diyen şarlatanlar, TV kanallarında nursuz suratlarıyla karşımıza geçiyorlar. Birçok TV kanalı bu acizlere kucak açıyor. Ülke adeta 1923 öncesini yaşıyor!

Kimse yatırımdan, istihdamdan, aştan, işten bahsetmiyor. Varsa yoksa TSK ve darbe edebiyatı yapılıyor. Sanki bu ordu bu ülkenin ordusu değil. Sanki bu ordu camileri kapattı. Hacca gitmeyi yasakladı. Sanki bu ordu karavanasında Türk evladına Kürt evladına ayrı yemek çıkardı.

 

Ülkenin lokomotif sektörleri durmuş. Fabrikalar bir bir kapanıyor. İnsanlar kredi kartlarıyla yaşamların idame ettirir hale gelmiş.

Düşününki bir Başbakan her gittiği nikâh töreninde 3 çocuk tavsiyesinde bulunuyor. Hiç kimse demiyor, diyemiyor ki

"Hangi iş ve aşla onlara bakacağız. Bizim çocuklarımıza kim burs verecek okumak için? Çocuklarımızı kime emanet edeceğiz?"  Dünya'nın en zengin ülkeleri olarak Çin ve Hindistan'ı örnek gösteriyor. Onların nüfusunu örnek gösteriyor. Kimse demiyor ki

"Çin'deki kölelik düzeni mi zenginlik? Hindistan'daki sefalet içinde sürünen yaşamlar mı zenginlik?"

Öteki taraftan bizim Danimarkalı diyor ki zenginiz, çünkü siz ucuza üretiyorsunuz!

 

Gelin küçük şehrin insanlarının yöneticileri büyük düşünsün. 'Doğru' için gerekirse baş kaldırsın. Büyük ölçekteki kötü örneklerden etkilenmesin. Yanlışlara ortak olmasın.

Birbirini seven, birbirini tutan, şehrinin dağına taşına, tüm renklerine tüm değerlerine sahip çıkan, ülkesini seven insanların yaşadığı bir şehir olsun.

Soysuzların, çapsızların ağzına bakanların değil. Kendinden başkasına ve kendine yakın olanlardan başkasına çalışmayan bencillerin şehri olmasın.

Sağlam karakterli düzgün insanların kalesi olsun.

Her şeye rağmen Ali'nin fener alayına katıldığı, Başkan'ın 29 Ekim de ajandasına başka bir not düşmediği. Tanju'nun organize ettiği etkinlik de, şehrin tüm renklerini yanına alıp teşekkür konuşması yapabildiği bir şehir olsun.

 

Aksi halde bu kavgalar hiç bitmeyecek ve bu güzel ülke sürekli birbiriyle didişen, birlik ve beraberlikten uzak görünümünü ilelebet muhafaza edecektir. Çünkü kimse inandığı, saygı duyduğu değerlerden taviz vermeyecek, vermek istemeyecektir.