Sadece Deve mi?

   Uzun yurtdışı konaklamalarının ardından, genelde yılın bu döneminde aynı düşünceler kaplar beni. Atatürk Havalimanı'ndan dışarı çıktıktan sonra, İstanbul'un trafik yoğunluğu, ses kirliliği, görüntü kirliliği, memlekete hoş geldin, uyan tokadını suratımı patlatır. Geriye ne Stockholm, ne de Frankfurt kalır!

Yalanlar Cumhuriyeti ne hoş geldiniz; Nüfus 72,5 Milyon. Rakım 0- 5137mt. Nüfusun %50 si 28 yaş altında, 31 yaşında bir adam, iş başvurusuna yetiştirilmek üzere yazar.

230.000 Eğitim Fakültesi mezunu işsiz. 10 milyon yeşil kart kullanan vatandaşımız var. Toplam 6 Milyon işsizimiz.

İstanbul, Kartal ve Şişli'de Avrupa'nın ve Dünya'nın en büyük adalet saraylarını yapmakla övünürüz. Adalet'in dibe vurduğu, dava, davacı davalı sayısının rekor, dolayısıyla huzurun olmadığı bir ülke olduğumuzu, en büyük adalet saraylarını yaparak cümle âleme ilan ederiz.

  İstanbul'dan kar manzaraları! Nefes nefese kar çığırtkanlığı yapan ve günlerdir bu anı bekleyen muhabirler ve Tv kanalları. 4X4 Volkswagen Touareg son model aracıyla yoldan kayarak çıkan üniversite öğrencisi, yine ona 4X4 lüks Range Rover ile kayarak çarpan başka bir genç adam! Diğer tarafta damperiyle üst geçidi yıkan bir kamyon şoförü! Sizce bir fark var mı?

  Ve bir ulusal gazete! Adını vermeye gerek yok. Neye, kimlere hizmet ettiği, kimlerin desteğiyle kurulduğu kuşkulu bir yayın organı TSK'ya savaş açmış durumda. Tuvalet kâğıdı yerine bile kullanılmayacak kadar adi bir kâğıt parçası. Nefret ve bölücülük tohumlarını eken gazeteciler! Darbe olursa kurtulacaklarına inanan ve son çırpınışlarını yapan zavallı beslemeler!

  Üniversiteler de rektörlük seçimleri! Seçime gerek olmayan bir sistem. Birbirleriyle sürekli didişen birlik beraberlikten uzaklaşmış bencil gözü doymayan bir toplum.

  Bolu ya geliyoruz! Kışın daha sevimli olması gerekirken daha sevimsizleşmiş olan bir şehir!

Ve Dünya Gazetesi'nin bugünkü sayısında  büyük bir ilan  'BOLU Merkez'de Sahibinden Satılık Arsa' D-100 Karayolu Köy Üstü Mevki Karaköy Merkez Bolu. Sahibi kim belli değil! Ama benim gördüğüm Gölköy sapağındaki eski PTT deposu, yani Türk Telekom'un. Hani adı Türk olup, 2002'den sonra Lübnanlılar'a satılan Türk Telekom'un.

  Avukat Yüksel Gültekin abimiz bu hafta güzel yazmış 'Bolu buna layık değil' başlığına devam etmiş 'İnsan sormadan edemiyor. Yanlışlık nerde? Bu güzel şehri ziyaret eden bürokratından Bakanına, Bakanından Başbakanına her yetkili, bu güzel şehre ve şehrin insanlarına böylesine sıcak ve derin bir muhabbet beslerken, biz nasıl oluyor da bir türlü bundan gerektiği şekilde yararlanamıyoruz?' Hoş o mesleği ile ilgili tarafı ön plana çıkarmış, ama genelinde Bolu buna layık değil!

  Evet, Bolu ve bu güzel coğrafya özünde çok daha iyi şeylere layık! Bunu başarması içinde Bolu insanın, A'dan Z'ye kimlik sahibi olması, kendine özgü duruş sergilemesi, omurgasız bir yaşam tarzını terk etmesi gerekmektedir. Öncelikle de Bolulu'nun hayat felsefesi olan 'Burası Bolu olsa da olu, olmasa da olu' deyişini terk etmeli. Aksi takdirde Bolu'nun layık olmadığı birçok şey Bolu'da olmaya devam edecektir.

  Uzun lafın kısası, gerek yerel de, gerek genelde Deve'yle yarışacak çok özelliğimiz var. En azından Deveninki yaradılışından ya bizimki?

Yakışmıyor!

  Eski dostundan Kamuran abiye filli saldırı!

Olmadı! Ama ben biliyorum farklı düşünceler karşısında bazen Süha abimizin ağzından yanlış kelimeler çıkabiliyor.

Kapandığını ve bittiği iddia edilen Bolununsesi Gazetesi'nin, mesaj defterini bu kadar ciddiye almak yapmış olduğu eylemle  çelişmekte. Sonuç itibariyle Süha abiye bu davranışı yakıştıramadığımı belirtmek istiyorum.