BolununSesi; Halkın Gazetesi

Tur tur turizmmmmmm...

Cumhur Bandakçıoğlu

    18 Temmuz 2005

    Turizmin tavan yaptığı, yaz döneminin en cafcaflı günlerini yaşadığı, bizimde türlü türlü bahaneler yaratıp soluğu sıcak denizlerde alıp dış dünyayı unuttuğumuz şu günlerde, Almanya?dan bir telefon alıyoruz. ?Kardeşim sen nerelerdesin?? diyor Frankfurt?tan Avrupa?daki gözümüz Seyfi Alp. Kem küm iş yoğunluğu gibi bahanelere aldanmıyor tabi usta gazeteci. Cumhurcuğum, temmuz ayı sonunda BTSO?nun katkılarıyla ?Bolu ve Turizm? konulu organizasyona katılacağım. Almanya?dan senin de tanıdığın iki büyük Türk işadamını da Bolu'ya getiriyorum. İnanıyorum ki Bolu'ya çok faydaları olacaktır diyor ve beni de gayri resmi olarak organizasyona davet ediyor. Avrupa?da görev yapan Seyfi Alp?in gazeteci kimliği ile Bolu ya çok faydası dokunabileceğini bu satırlarda çok önceleri yazmıştım. Seyfi Alp?in Bolu'ya getireceği iki isim, Prof. Dr. Recep Keskiner ve Hüseyin Barener. Her ikisi de Avrupa?da isim yapmış çok başarılı Türk girişimciler. Recep Keskin ismini Bolu gündemine ilk olarak, 17 Ocak 2005 tarihli bolununsesi'ndeki köşeme taşımış ve kendisinden bahsetmiştim. Frankfurt?un ünlü Türk lokantası Tanduri?de güzel bir akşam yemeğinde Sesli Grubu Yönetim Kurulu üyeleri ile Seyfi Alp?in de bulunduğu bir masada hep beraberdik. Prof. Recep Keskin aslen Uşaklı olup, çok uzun yıllardır Almanya?da yaşamaktadır. Başarılı bir iş yaşamına haizdir. Almanya?daki lakabı beton kralıdır. Vural Öger, Kemal Şahin ile birlikte Almanya?da yaşayan Türkler arasında en tanınmış isimdir. Türkiye Cumhuriyeti?nin 98 nolu Üstün Hizmet Madalyası?na sahiptir. Birikimini hiçbir maddi beklenti olmaksızın ülkesi ve insanıyla paylaşmaktan büyük zevk alan Sevgili Recep Abimiz inanıyorum ki, Bolu'ya da güzel şeyler verecektir. Diğer isim ise Sn Hüseyin Barener?dir. Öger Tur ve Sn. Vural Öger?in yıllarca baş danışmanlığını yapan Baraner, bugün Türk turizminin yeni yıldızı MNG Holding?te üst düzey yönetici olarak görev yapmaktadır. Her iki isminde Bolu'ya faydalı olacağına inanmaktayım. Yeter ki onları tutmasını ve Bolu ile gönül bağı kurmasına olanak verelim. Ustalar ne der ama ben bu köşede defalarca yazdığım gibi Bolu turizmi, pazarlama sahasının; iç turizm (yerli turist), kongre turizmi, sağlık turizmi, lezzet turizmi (buna et-mangal turizmini katmıyorum) ve kış turizmi başlıkları altında toplanacağını, dış turizm için Arap Yarımadası ve Ortadoğulular dışında yani Avrupa ve Amerikalı için bir cazibesi olmadığı konusunda iddialıyım. Avrupalı için tek cazibenin termal turizminden yana olabileceğini bunun içinde yeterli tesisin ve alt yapının bulunmadığını bildirmek isterim. Değerli gazeteci Melih Aşık, 17 Temmuz Pazar günkü Milliyet Gazetesi?ndeki köşesinde, BALÇOVA TERMAL başlıklı yazısında, Norveç Sağlık Bakanlığı?nın Balçova Termal Tesisleri?nde, 12 yıldır her yaz 70 odayı satın aldığını yazıyor. Bilmem anlatabiliyor muyum?

    Turizm ve Bomba!

    Bolu ve Turizm adlı önemli toplantının arifesinde ülke turizmimize vurulan darbeleri üzülerek yaşıyoruz. Yaz aylarının lokomotif sektörü turizmle yüzümüzün güldüğü şu günlerde, bir takım aklı kısaların ve hainlerin canlı bomba olarak ülkemize ve insanlığa verdikleri zarar, hiçbir zaman yanlarına kâr kalmayacaktır. Onlar yaptıkları bu eylemlerle sadece uçurumu derinleştirip kin ve nefret tohumlarını atmaktadırlar. Üzücü olan şudur ki, Kuşadası ve tüm sahillerimizde bugüne kadar uygulanan yanlış ve kısır politikalar, bu bölgelerimizde binlerce potansiyel canlı bombayı yaşatmaktadır. Devletimizin işi çok ama çok zordur.

    Koyunlar ve Turizm

    Ülke gündemine düşen Gevaşlı koyunların ardından benzeri bir olayı daha yaşadık Doğu Anadolu?da. Koyunlar birbiri ardına uçurumdan atlıyorlardı. Bu üzücü ama ders alınması gereken durum, ülke insanımızın yürekler acısı yönünü bu kez daha Alanya?da gösterdi. 72 yolcu kapasiteli tekneye, 130 kişi bindirildi. 4 kişi hayatını kaybetti. Suçlu bulundu, Kaptan! Peki o hengameyi görmeyen ve o tekneye koyun gibi atlayanlar, onların ne farkı var Gevaşlı koyunlardan? Gözü kara biçimde tek tek tekneye binenler, onların suçu yok mu? Bir kez daha kanıtladık yedi düvele ne olduğumuzu, sürü psikolojisi ve koyunluğumuzu. Ne acıdır ki, her gel diyene gözü kapalı gidiyoruz.

    Ulusal Basın ve Turizm

    Son 10-15 yılın turizmdeki dev ismi ASYA TUR sessiz sedasız kayboldu. Turizm şirketleri böyledir. Dönem dönem tavan yaparlar, sonra da ya küçülürler ya kaybolurlar. Bir zamanların bir numaraları; Colorama, Camel Tur, İrem Tur, Duru Turizm artık ya yoklar yada çok küçüldüler. Şimdilerdeki yıldızlar; ETS, Bentour ve Jolly Tur. Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama Asya Tur?un bu kayboluşu basında çok küçük geçiştirme haberlerle verildi. Hâlbuki böyle dev bir firmanın arkada birçok mağdur bırakarak kaybolmasına ki, bu mağdurlar içinde Bolulular da vardır, basının bu kadar sığ kalması ister istemez kafalarda soru işaretleri uyandırıyor. Hani o çarşaf çarşaf çıkan gazete ilânlarının hatırı ve tahsilâtı için mi uyandırılmadık diye düşünmeden geçemiyorum. Diğer tarafta birçok kişiye güzel anlar, unutulmaz tatiller yaşatan ASYA TUR?un bu duruma düşmesi üzücü ama turizm firmalarının makûs kaderidir. Siz siz olun, tercihinizi arkası güçlü olan bir turizm firmasından yana ya da firmaya ait otelleri olan bir gruptan yana kullanın, eğer tatil programı yapıyorsanız. Hele hele Avrupa?ya gidiyorsanız! Yoksa İspanya?da kaldığınız otel müdürü gelip, odayı boşaltın ya da son iki gün ücretini cepten ödeyin diyebilir.

    AH HALİMEM VAH HALİMEM

    Ben bir müzik adamı değilim. Folklor araştırmacısı da değilim. Bildiğim bir şey var bizim meşhur Halimem Türküsü?nü kime dinletirsem bu türkünün sözlerine ve müziğine bayılır. Zannediyorum çok kısa bir süre sonra sevgili arkadaşım Özge İnce tarafından bütün İstanbul?un diline dolanacaktır. Türkünün tanıtımını gönüllü olarak yapmaktadır. Geçtiğimiz günlerde Bolu yerel basınında çıkan bir köşe yazısında (Sn.Hüseyin Kaya- Bolu Olay ) Halimem Türküsü?nün insanı baştan çıkaran ritmi ve sözleriyle Bolu insanının genel karakteri arasında bir bağ kurulmuş. Yani Bolu insanın rahatlığı ve vurdumduymazlığının bir yansımasıymış Halimem Türküsü. Ege ve Trakya türkülerindeki kahramanlık kokularının var oluşu, bölge insanın savaşlardaki ağıtları ve mücadeleciliği ilişkilendiriliyor. Bolu insanının yıllarca savaş, acı görmeden yaşaması sonucu olarak; lay lay lom, vurdumduymaz bir hayat yaşadığı iddia edilmiş ve bizim Halimem Türküsü?nün ritmi ve sözleri arasındaki bağlantıya dem vurulmuş, eleştirilmiştir. Türkünün düzenlemesini ve derlemesini yapan kişi, 25 yıllık arkadaşım ve askerlik dönemimde kaderin bir oyunu olarak çok kısa süre de olsa takım komutanlığımı yapan Hava Kuvvetleri?nin bir numaralı Yüzbaşısı Okan Demircioğlu?nun dedesi, Rahmetli Ali Murat Karageyik?dir. Ali Murat Karageyik, Bolu'nun en önemli folklor araştırmacısı ve derlemecisi olup, TRT programlarında ve arşivlerinde sürekli adı geçen bir büyüğümüzdür. İnternet üzerinden yaptığım bir araştırmada; www.turkudostlari.net sitesinde, türkünün hikayesiyle ilgili olarak, tipik acıklı bir aşk hikayesine ulaştım.Köy ağasının güzel kızı Halime, Mehmet?i sevmekte, babası ise onu şehirli bir zengine vermek istemektedir. Sonuçta iki genç, taş başı denen mevkide canına kıyarlar. Yani bu siteye göre hiçte öyle lay lay lom bir durum yoktur. Ege türkülerindeki halkın kahramanlık ve mücadele motiflerine gelince, her ne kadar Afyon?dan Sivas?a, Sivas?dan Azerbaycan?a Köroğlu hikayeleri dolaşıp sahip çıkılsa da BENDEN SELAM OLSUN BOLU BEYİNE dizeleri, ( Gelibolu, Hayrabolu, İnebolu, Safranbolu beylerine demeyip Bolu Beyi?ne isyan etmesi) Köroğlu kulunun Bolu civarlarında yaşadığı, muhtemelen de Bolu Nüfus Müdürlüğü?ne kayıtlı olduğunu bize göstermektedir! Yani adamın, Ege?den, Trakya?dan veya Antep?den gelip Bolu Beyi?ne haykırması pek mantıklı gelmiyor. Uzun lafın kısası bizimde Lay lay lom türkülerimiz dışında mücadeleci yönümüzü gösteren türkülerimiz mevcuttur.

    Bolunun unutulmayacak bu simgesi daha bu diyardan göçtü.

    Övünmek gibi olmasın, kılık kıyafet konusunda dostlarımızdan sıkça övgü alırız. İşte bu övgünün temel taşlarından bir tanesi de çocukluk yıllarındaki modacımız olan, bizleri giydiren belki de bugünkü zevkimize ön ayak olan Bolu'nun en renkli simalarından ünlü Sezon, Karaca mağazalarının sahibi İhsan Karabaş abimizdir. Aynı zamanda hasta bir Boluspor taraftarı da olan İhsan abiyle, bir dönemler Boluspor?un değişmez ekâbir taraftar topluluğuyla, Rahmetli Selahattin Karakaş?a ait sarı-siyah 302 ile o deplasman senin bu deplasman benim bir çok maça da beraber gitmiştik. Tarihin sayfalarında kalan o külüstür ama sevimli otobüsün değişmeyen yolcularından olan Papaz Oktay abimizden sonra hani ben söylemek istemesem de, o meşhur lakabıyla ve kahkahalarıyla otobüsü resmen sarsan İhsan abimizin koltuğu da artık boş. Ölüm haberini üzülerek aldım. Kendisine rahmet, değerli ailesine başsağlığı diliyorum.

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak Bolu Oto Lastik