Halkın vicdanının SESİ olmak SUÇ değildir

Brüksel'de buruk bir sonbahar!

Cumhur Bandakçıoğlu

    21 Eylül 2012
         Tam 17 yıl olmuş, Avrupa'nın başkentinden döneli. Aradaki 1- 2 seferi saymazsak. Başta kader ve nasip olmak üzere birazda bilgi ve eğitim bizi vatani görevimizde kendisi küçük, ama etki alanı büyük bu Felemenk ve Valon ülkesine sürmüştü. Hayatımın en büyük şanslarından biri olarak gördüğüm ve tamamen kazanımlarla dolu 15 ayım Brüksel-  Mons ağırlıklı 2 şehirde geçmiştir. Belçika ve Brüksel hakkında gezi yazıları okursanız genelde sıkıcı olduğuna dair bilgilerle karşılaşırsınız ki, bu benim hiçbir zaman anlam veremediğim ve de veremeyeceğim bir yaklaşım türüdür. Bu tür yorumları yapanlar neyi nerde aradığını bilmeyen, laf olsun torba dolsun diye yazan ve yorumlayan tiplerdir.
         Bir yerde yaşamakla, bir yerde birkaç gün geçirip ayrılmak arasında dağlar kadar fark olduğunu da hepimiz tahmin ederiz.  İnsan yaşadığı yeri sevmeli ve özümsemelidir. Aksi takdirde yaşadığı yerde mutlu olamaz. Brüksel'in nerdeyse her sokağında bir anıyı bırakan bir kişi olarak bu küçük başkente hayranlık duyarım.  Tertemiz sokakları, sakin insanları, birbirinden güzel park ve bahçeleri,  yeşilin fışkırdığı doğası,  Ortaçağ'dan kalmış muhteşem şatoları, müzeleri, denizden çok içeride olmasına rağmen marka haline gelmiş balık lokantaları, Dünya'nın her milletinden insanın bulunduğu caddeleri, sanat etkinlikleri, ve en az Bolu Patatesi kadar güzel patatesinden yapılmış nefis patates kızartması, Dünya'nın hiçbir yerinde görüp tadamayacağınız kadar nerdeyse her köyüne ait bira markası ve de bildiğimizin aksine (İsviçre) çikolata ve pasta'nın gerçek merkezi Brüksel, dolayısıyla Belçika dolu yaşayacağınız bir ülkedir. Ve her şeyden önemlisi bu satırların yazarı için, ülkemizin her askerliğini yapmış bireyi gibi kitap haline gelecek kadar askerlik anısı Belçika'da geçmektedir.
          Geçtiğimiz hafta içinde 2 günlük bir iş ziyaretiyle yollarında, sokaklarında adım atma şansı yakaladım. O eski güzel günlerin aslında birlikte yaşadıklarınızla daha güzel olduğunu, aynı yer ve mekânlarda yalnızken eski tatları pek de verdiği söylenemez hatta sizi daha hüzünlü bir havaya büründüğünü söyleyebilirim. İşte o hüznü bozan, tesadüf eseri beni görerek ve de Cumcum diye bağırarak beni kucaklayan hali hazırda Belçika da gazetecilik yapan asker arkadaşım Acar Yavuz oldu. Onunla da tam 17 sene sonra bir araya gelmek benim için çok büyük bir mutluluk oldu. Gözümüzün önünden bir dolu anı film şeridi gibi geçti. O şeridin 2 en önemli karesinde ise Eski Genel Kurmay Başkanımız Orgeneral İlker Başbuğ ve Eski 1. Ordu Komutanlarımızdan Ergin Saygun'dur. Bu 2 değerli komutanımla aldığım her nefes hayatımın en büyük onurlarındandır. 
          Her zaman kalbimizin ortasındasınız kıymetli komutanlarımız. Güneş Balçıkla Sıvanmaz!
         Resim: Acar Yavuz ve Ben
                                                    

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Dün, dünle beraber gitti cancağızım; bugün yeni şeyler söylemek ( yapmak ) lazım.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak Sincan Hurdacı