Basın Konseyi dışında, hiçbir gasteci cemiyetine üye değiliz

Ziyaretçim vardı..

Erdoğan Mühürcüoğlu

Ziyaretçim vardı..
    31 Aralık 2020

          ZİYARETÇİM VARDI..

          Bu sıralar bizim kuşaktan yine giden gidene.. Bu defa da Sami'nin haberi geldi bir arkadaşın Whatsapp mesajıyla.. Korku dağları sardı ya, iki üç gündür gözüm avucumun içindeki çizgilerde.. Daha doğrusu başparmağın dibinden başlayıp avuç içine doğru uzayan çizgide.. Yaşam çizgimde..

    * * *

            Geçenlerde vefat eden Dom Ali'yi de duymamış ziyaretçim.. Bolu Lisesi Bandosunun bir fotoğrafını gösterdim belki hatırlar diye.. Mustafa Eren'in, Basri Fırat'ın, Mürşit'in, Ahmet Uslu'nun, Sabri Fırat'ın, Keçi Taner'in olduğu fotoğrafı.. Kıbrısçıklı çocuk vardı bir de.. Burnuyla kaval çalan.. Hasan Fehmi miydi neydi? Ben yokum.. Benim adıma Bolu Radyosu'ndan "Badem gözlüme" rumuzuyla istek yaptıkları için yokum.. Kızın babası ile başımı derde soktukları için.. Daha önce de yazmıştım, hatırlarsınız..

    * * *

           Kapalı Spor Salonunda Dom Ali'nin davul solosu ve Mürvet Merdan'ın bestelediği Bolu Lisesi marşı okunarak yapılan maçları hatırlatıyorum..

    *

          Yaşa varol Bolu Lisesi Ülkünle,

          Göğsün kabarır çelikleşen türkünle..

    *

           Hatırlamıyor.. Mürvet Hocanım'ın eşi Hüseyin Avni'yi hatırlıyor biraz.. Bir de Abant'ta kaybettiğimiz Galatasaray Lisesi'nden arkadaşı Cüneyt Şakiroğlu'nu.. Ferhan Şensoy'un Yeni Sinemada sahnelediği bir oyunu anlatıyor.. Ön sıralarda oturan Bülent Şakiroğlu'nu gören Ferhan Şensoy'un oyunu kesip; Sen Cüneyt'in kardeşi misin? diye sorduğunu..

    * * *

           Taa Parti sokaktan, Güray hocanım'ların evinin altındaki dükkandan tanıyormuş Şakiroğlu ailesini.. 'Pozcu Cüneyt'i de Galatasaray Lisesi'nden.. Bana; ''Şeref abi'nin çırpınışlarını görmeliydin Abant'ta'' diyor, ''Safiyanım'ın feryatlarını duymalıydın''.. O gün Abant'ta olduğumu söyleyince.. ''Yaa, gördün mü bak! diyor, ''evlat acısı başka şeye benzemez.. Ah güzel hemşerim benim.. Lokman Hekim gelse yaran azdırır..''

    * * *

          Geçmişin fotoğrafını çekmeye çalışmak, cemre fotoğrafı çekmek gibi'' demiştim geçenlerde.. Geçmiş, bir uzvun kesilmesinden sonra hala yerinde duruyor gibi hissedilmesiymiş.. ''Olmayan bacağın ağrıması; kesilmiş bir elin karıncalanması gibi.. Doktorların 'Fantom Sendromu dedikleri şey gibi yani..'' Hmmm! diyorum ''pek anlamadım ama, güzel benzetme..''

    * * *

           ''Bir de şu fotoğrafa bak bakalım! diyor ''Bakalım tanıdık birine rastlayacak mısın? Kara Cemal var o fotoğrafta, zabıt katibi kel Necdet var, Demirci Hüdai ustanın oğlu Ayı Necip ile rahmetli Pompala Vasfi abi var.. En arkadaki masada da başında şapkası, burnunun ucunda gözlükleri ile Balyoz Recep; sigarası da ateşböceği gibi avcunda.. Onun biraz önünde rahmetli İlhan Şerbetçi ile Necip Şerbetçi abi.. Hepsi de tanıdığımız bildiğimiz insanlar..

    * * *

           Tam yeri gelmişken; Şerbetçiler dendi mi, ben hep Nebahat Şerbetçi hanımı hatırlarım.. 1934 yılında İstanbul'un 4 bayan şoföründen biri olarak.. Nebiş teyze tabiri caizse ''Şoför Nebahat' iymiş o yıllardaki İstanbul'un.. Ünlü Tiyatro Sanatçısı Genco Erkal'ın da annesi.. Bir fotoğrafı olacaktı bende, bulursam eklerim.. Neyse; ben şeyi diyordum; nerde kaldığımı da unuttum..

    * * *

           Ha, tamam, fotoğraflar.. Masanın üzerine yaydığı fotoğrafllardan birinde de babam rahmetli.. Muhtemelen Hoca İsmail amca'nın evinin önünde çekilmiş bu fotoğraf.. Kayhan abi'nin düğününde.. ''Hatırladın mı burayı? diye soruyor, ''sizin mahalle burası..'' Nasıl hatırlamam; Hayatımda ilk sigaramı yaktığım ve anında Hoca İsmail amca'ya yakalandığım yer..

    * * *

           Fotoğrafın devamında, belinde bahçesine dadanan kargaları korkutmak için taşıdığı mantar tabancası ile hatırladığımız Kamber onbaşı.. Çukura kaçmış, feri gitmiş gözler, alnında 80 yılın çizgileri..

    *

           Eczacı Hilmi Bey'le Muzaffer Hanım'ın düğününü anlatmıştım bir tarihte hatırlarsınız.. Üzerindeki zeybek kıyafetleriyle orada da vardı Kamber Onbaşı.. Zorba filminin Anthony Quinn'i gibi, dönü dönüveriyordu Halkevi'nin ortasında..

    * * *

           Keza 1963 yılında Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın İnkilap Okulunda verdiği konserde.. Kimbilir ne türküler söylenecek, ne uzun havalar okunacak' diye geldiği müsamere salonunda keman virtiözü Suna Kan'ı dansöz zannedip para takmaya çalışmıştı..

    * * *

            ''Bu fotoğrafları yazılarında kullanırsın diye getirdim sana'' diyor, ''kıymetimi bil.. Bu mesela 1957 deki Karaçayır yangınında çekilmiş.. Kızılayın çadır kurup yemek dağıttığı yerde.. Gazipaşa'nın müdürü Mustafa Bülbül ile Kore Gazisi Mustafa Patırdı'nın evlerinin yandığı geceye ait..''

    * * *

           Baktım da; Koca Şeref ile Yanık Hayri Abi bile var fotoğrafta.. Köy Hizmetlerinin ayrılmaz İkilisi.. Arka planda ise safari tipi ceketi, beyaz kemeri, ve üst cebinde zincire bağlı düdüğü ile zabıta Nurettin Gülderen.. Daha çok Belediye Bandosu'nun en arkadaki davulcusu olarak tanıdığımız.. Gerçi bandocuların çoğu da zabıta memuruydı galiba.. Zabıta memurları ve matbaacılar.. Sesimiz Gazetesi'nin Süreyya Oteli'nin altındaki matbaasına gitsen, bandocular toplanmış gazete çıkarıyorlar zannedersin..

    * * *

           Karaçayır yangınını Fotoğrafçı Tevfik amca çekmiş olabilirmiş.. Evi birkaç yüz metre ötedeymiş zaten.. Tevfik amca'nın bir zamanlar seyyar fotoğrafçılık yaptığını da ilk defa duyuyorum.. Karşı komşusu PTT'ci İhsan abi'nin düğününde çekilen fotoğrafları da onun çekmiş olabileceğini.. Evin bahçesinde ve Ud cu Seher hanımla kızı Bedriye'nin coşturduğu davetlilerin huzurunda yapılan düğünün..

    * * *

           Yolu ikiye bölen havuzlu bahçeyi, Dırıklar'ın, Köse İsmail'lerin, Hamdi Şatıroğlu'nun evlerini gösteriyor fotoğrafın üzerinde.. Mahallenin 'adını bilen; adıyla çağrılınca koşarak gelen' köpeğini anlatıyor.. O anlatırken benim aklım İnci Aral ve onun ''Unutmak'' adlı kitabında.. Onun ''benim çocukluğum Bolu'da, eski evlerin, ağaçlarla, salıncaklarla, kedilerle dolu bahçelerinde geçti'' diyen satırlarında..

    * * *

           Neyse, bugünlük de bu kadar olsun.. Herkese iyi yıllar diliyorum.. Hoşça kalın..

          Erdoğan Mühürcüoğlu.. (31.12.2018)

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Bir milletin büyüklüğü, nüfusunun çokluğu ile değil, akıllı ve fazilet sahibi adamlarının sayısı ile belli olur.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak