BolununSesi; Halkın Gazetesi

Abilerin abisi.. Hakem..

Erdoğan Mühürcüoğlu

Abilerin abisi.. Hakem..
    31 Temmuz 2021

         ABİLERİN ABİSİ.. HAKEM..

         40 yıl düşünsem Ahmet'le Akçay'da bir sinemada buluşacağım aklıma gelmezdi.. Belediyenin Korona günlerinde moral olsun diye düzenlediği ''sinema'' etkinligindeydik Ahmet'le.. “Selvi Boylum Al Yazmalım” la başladık, 6'ncı günün sonunda ''Harekat 8'' filmiyle kapattık.. Sağ olsun telefonla rezervasyonları da yaptırmış Ahmet,.. ''Gel lan'' diyordu,''Belediyenin ikramları da var, her şey beleş..''

    * * *

          Çocukluğumuzu konuştuk buluştuğumuz Kafe'de.. Simitçi 'Bacaksız Mehmet' ten iki simit alıp yürüdüğümüz kaplıca yolunu, mahalleyi, mahallenin 'kafadan şinanay' abilerini.. Aklına estikçe evin çatısına çıkıp yoldan geçenleri kiremit yağmuruna tutan Şevket'i, elinde nacakla dolaşan Ahmet'i, pencereden yaptığı isabetli ''kaka'' atışlarıyla yoldan geçenlerin korkulu rüyası haline gelen Fahri'yi..

    * * *

          ''En şenlikli zamanlarıydı mahallenin'' dedik.. ''Deli Hamide geçerdi sokaktan, Bacacı Lale geçerdi.. Yanında ikişerli sıra halinde yürüyen köpekleriyle Deli Ömer geçerdi..''

    * * *

          Rahmetli Vasfi Avlacıoğlu'nun lakabının 'Pompala Vasfi' olduğunu benim yazılarımdan öğrenmiş Ahmet.. Ulaşabilseymiş, ''Son Tur Mustafa'yı anlatacakmış bana.. Poker oynarken her oyunun sonunda; ''bir tur daha yapsak'' diyen ve bu yüzden adı ''Son Tur Mustafa'ya çıkan..

    * * *

          Film arasında Erol Taş'ı konuşuyoruz.. Ondan, Erol Taş'ın sinemadan önce boksla uğraştığını,1947 yılında kilosunda Türkiye ikincisi olduğunu öğreniyorum.. ''Eğer yazılarında ''Sinema'' olacaksa'' diyor, ''Mustafa Gökmen'in kitaplarından yararlanmalısın..''

    * * *

          ''Nasıl duymazsın Şapşik! diyor bana; ''Sinemanın tarihini yazmış adam.. Üstelik Bolulu.. Çocukken Bolu'da bir film izlemiş, sonra, çıkamamış işin içinden.. Yazmış da yazmış, yazmış da yazmış..''

    * * *

         ''İnadım inat götüm iki kanat'' demiş ya atalarımız, ben de inat ettim buldum Mustafa Gökmen'i.. Gerçekten de çok ilginç bir karakter.. Tramvay Vatmanlığı dahil yapmadığı iş yok.. Ahım şahım bir tahsili de yok ama, cilt cilt kitaplar yazmış sinema uzerine.. Hem de ne kitaplar.. ''Türk Sinema Tarihi'' isimli olan Üniversitelerde ders kitabı olarak okutuluyor.. Kitabının bir yerinde de; 1925 Bolu doğumlu olduğunu, sinemayla 1935 yılında Bolu Be­lediye Sinemasında tanıştığını söylüyor..

    * * *

         Belediye Sineması dediği, bildiğimiz Şehir Sineması.. ''1935 yılında gittim'' dediğine göre, inşaatı yeni biten, 11 Aralık 1933 tarihinde kira sözleşmesi yapılan sinemaya gitmiş demek ki.. Kira sözleşmesinin yapılacağı güne ait bir gazete ilanı var, onu da paylaştım bu yazıyla birlikte..

    * * *

          İlandan, 1 salon, salona bitişik 5 oda,1 balkon ve 41 locası olduğunu anlıyoruz sinemanın.. Demirbaş olarak da 140 sandalye, 19 sıra koltuk, ve 7 parçadan oluşan dekor malzemesini..

    * * * *

         CORONA..

         Sanki onca derdimiz tasamız yokmuş gibi, bir de corona belası çıktı başımıza.. Hepimizin gündeminde o.. Öyle anlaşılıyor ki, bu sonbahar da yine onun gölgesinde geçecek.. Sosyal mesafeli, maskeli, seyehat kısıtlamalı..

    * * *

          Allahtan TV var.. Sabah kuşağı, diziler, filmler.. Dün akşam da Ölümcül Oyun'u izledim.. Goodnight Mommy'i.. Müthiş bir gerilim..Tef gibi gerildim izlerken.. Bazı sahnelere odadan çıkıp kapının aralığından baktım.. 2014 yılının en iyi korku filmlerindenmiş.. Bayılanlar olmuş filmi izlerken..

    * * *

          İnternetten getirttiğim kitaplar da var bu sıkıntılı günler için.. Hakeza Bolu'dan bazı arkadaşların gönderdiği dergiler.. Geçtiğimiz yolların, sokakların, evlerin fotoğrafları var dergilerde.. İmaret Camisinin önünde çocuklar var.. Akpınar'dan, Gölyüzü'nden, Karaçayırdan çocuklar.. Ellerinde Elifba, başlarında takkelerle.. Belli ki, yaz tatilinde Kuran kursu için gelmişler..

    * * *

         Orman İşletmesi var, Devlet Hastanesi var, Meteoroloji var.. Sonra eski Postane.. Kumpas kurup Memleket Hastanesi gibi yok ettiğimiz.. İçerde Erdem Abi, Seyfi Bey.. Üst katta iş önlükleriyle santralci bayanlar.. Binaya girişte üzerinde 'Telgraf' yazan yuvarlak pencere.. Bahçede fıskiyeli süs havuzu..

    * * *

          HAKEM..

         Orman okulunda oynanan bir maçtan bahsetmiştim geçenlerde.. Lefter ve Metin Oktay'ın misafir olarak yer aldığı bir maçtan..'Resmen şov yapmış o iki misafir' demiştim. Vücut çalımları, ver- kaç lar, top sektirmeler.. Çok ilginç bişey anlattığımı düşünmüştüm..

    * * *

          Meğer asıl ilginç olan maçın hakemi Necdet Gezen'miş o gün.. Onun, topu işaret parmağının üzerinde fırıl fırıl döndürerek çıkmasıymış sahaya.. Yanında Lefter, Metin Oktay ve bizimkiler; Bahattin Sipahi, İsmet Taşkın, Cumhur, Nihat, Çetin Salur ve Köse İsmail..

    * * *

          Hep birlikte top hakemin parmağının ucunda dönerken çıkmışlar sahaya.. İsim benzerliğidir diye düşünmüştüm, değilmiş; Müjdat Gezen'in babasıymış o hakem..

    * * *

          ''Unutulmaz bir maçtı'' diyor arkadaş ama, ben hatırlamıyorum.. Benim için unutulmaz olan '12 Nisan 1956 perşembe günü oynanan maçtı.. Daha önce de yazdığım maç.. Hakem geç kalınca akşama doğru başlayan; Abantspor'un, maçın ilk golünü attığı, akabinde Bolu gençlik'ten ''Kötü Kenan''ın karşılık verdiği..

    * * *

          Ama maçı asıl unutulmaz kılan ikinci yarının başında Bolu Gençlik'ten Sabri'nin Abantspor'lu Ahmet Öztoprak'a yaptığı faul.. 18 içinde Sabri, Ahmet'in beline sarılıp ters kündeyle yere serince hakem penaltı vermiş.. Ondan sonrası komedi..! Kötü Kenan'ın hakemi kovalamaya başlaması, ondan Zikzaklar Çizerek kurtulan hakemin bir süre ortadan kaybolması, herkes hakemi ararken onun ağaçların arasından maçı bitirdiğini ilan eden düdük sesinin duyulması..

    * * *

          YAZDIM SİLDİM..

         Oturdum bu kurban bayramı için bir kaç paragraf yazdım.. Sonra baktım hepsi birbirine benzeyen bayram yazılarından olmuş; sildim.. Sonra bir daha yazdım, bir daha sildim.. Baktım silmek yazmaktan daha keyifli, yazdım sildim anasını satayım, yazdım sildim.. Kimse görmez nasıl olsa dedim, kimse suç unsuru bulamaz yazdıklarımda.. Ana avrat dümdüz gittiklerim de oldu, kendilerine ilan-ı aşk ettiğim dünya Starları da.. Oh be! dedim, dünya varmış..

    * * *

         YAŞAMAK..

         Yaşamak güzel şey kuşkusuz.. Nefes almak, vermek, sevmek, sevilmek.. 'Telefon Büfe'den bir hamburgerle ayran alıp yemek sinemanın önünde.. Amigo Tevfik abinin kapalı'dan çektiği 'Kırmızı' ya Şişko Cengizle 'Beyazzzz' diye karşılık vermek açık tribünden.. Sırf; 'Hoooaap makinist! diyebilmek için gitmek sinemaya.. Her sandalye gıcırtısında etrafa bakınmak ''bi durum mu var! diye.. Localara mocalara..

    * * *

          Avucunda çay bardağı, Ahmet Saygı'nın kahvesinde akşam haberlerini izlemek mesela.. Duvarda vesikalık fotoğraflarla dolu pano, girişte poğaça-simit dolabı.. Ve onu, kaşıkla tabağa vurarak ritim tutarken izlemek çay dağıtırken.. ''Abilerin Abisi''ni..

    * * *

          Onu bunu bilmem, sağlığın yerindeyse, evinde ekmeğin, cebinde üç beş kuruşun varsa, senden iyisi yok.. Yakana kocaman bir gül takıp, başında Lengeli bir fötürle dolaşabiliyor musun şehri akşam üstleri.. Şöyle ceketi omzuna atıp ''tek kanat yürüyüşü'' yapabiliyor musun İzzet Baysal'da.. Bir omuz yukarıya kalkık.. Neyse, torunlar kapıya dayandı galiba.. Tekmelenmeye başladı kapı..

    * * *

         Hoşça kalın arkadaşlar, kendinize iyi bakın..

         Erdoğan Mühürcüoğlu

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    İşsiz adam durgun su gibidir, bozulup kirlenir.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak