Basın Konseyi dışında, hiçbir gasteci cemiyetine üye değiliz

Sabahattin Ali.. Yeşil Mürekkep.. Duvar..

Erdoğan Mühürcüoğlu

Sabahattin Ali.. Yeşil Mürekkep.. Duvar..
    27 Şubat 2022

     

         SABAHATTİN ALİ.. YEŞİL MÜREKKEP.. DUVAR..

        115. doğum gününde anısına saygıyla..

    * * *

          İlk defa okuduğumda çok şaşırmıştım.. Abdülhak Hamid 'Makber' ve 'Hacle' isimli iki kitabı aynı anda yazmış.. Sabahtan bir kaç sayfa bir kitaba yazmış, öyleden sonra da birkaç sayfa öbür kitaba.. Bir kitabı kırmızı, diğerini de yeşil mürekkeple.. Böyle tuhaf takıntıları olan başka kimler var diye baktığımda; Sabahattin Ali çıktı karşıma.. Şiirlerinden “Aldırma Gönül”, “Leylim Ley”, “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz” gibi unutulmaz şarkıları bestelenen Sabahattin Ali.. O da Sinop Cezaevi'nden ailesine yazdığı mektuplarda ısrarla kendisine yeşil mürekkep gönderilmesini istiyormuş..

    * * *

          Büyük aşkı Ayşe Sıtkı İlhan'a da "İki Gözüm Ayşe", diye başlayan mektupların hepsini yeşil mürekkeple yazmış.. "Allaha emanet ol, iki gözüm" diye biten mektupların hepsini.. Biraz baktım da, hepsi hüzün yüklü bu mektupların.. Mektuplardan birindeki bir kaç satır dikkatimi çekti.. Orada şöyle diyor Sabahattin Ali Ayşe'ye; "Beni hatırlayanlar hep gülen yüzümle, mutlu huzurlu görüntümle hatırlasınlar.. Hiç kimse benim bu dünyada en çok gözyaşı dökenlerden biri olduğumu anlamasın.."

    * * *

          Sabahattin Ali'nin büyük aşkı 'İki gözüm Ayşe'nin Bolulu olduğunu biliyor muydunuz? Sıkıntılı günlerinde, ''aman Ayşe, sınavların bittiyse, bana her hafta mektup yaz' dediği Ayşe'nin.. ''Akıllı Ayşe, sakın darılma, yarın öbür gün kalkar bir serseme varırsın, yüreğim yanar' dediği.. ''Ayşe, mektuplarımı kirli çoraplarının yanına attığını yazmıştın, sözlerin şaka mı yoksa ciddi miydi?'' diye sorduğu.. Akıllı Ayşe, bundan sonra sana her mektubumda nikâh teklif edeyim, çünkü böyle yapınca bir haftada cevap alıyorum. Yani tetik ol, biraz geciktin mi şıp diye nikâhına talibim'' dediği..

    * * *

          Sabahattin Ali'nin büyük aşkı 'İki Gözüm Ayşe' nin kim olduğunun çok merak edildiği günlerde Avusturya'dan gelen bir mektup Gazeteci Oktay Akbal'ı çok şaşırtmış.. ''Oktay bey! diyormuş mektubu yazan kişi, ''merak ettiğiniz Ayşe benim, Sabahattin Ali'nin 'İki Gözüm Ayşe'siyim ben..

    * * *

           ''İki Gözüm Ayşe''nin ortaya çıkmasıyla 1931-1935 yılları arasında Sabahattin Ali tarafından yazılmış yaklaşık 70 kadar mektup da gün yüzüne çıkmış.. ''Ben'' diyormuş mektubun sahibi, ''Bolu Kadısı Mehmet Sıtkı'nın kızıyım.. Köklerimizi saymazsanız Bolu'luyum..

    * * *

          Kendisini anlatmış uzun uzun.. Bolu'daki çocukluk yıllarından bahsetmiş.. 'Çocukluğum Bolu'da Kuvayı Milliye ile Çerkezlerin çatışmalarını izlemekle geçti.. Bir gün babamı evimizin üst katında bulunan çalışma odasından yemeğe çağırdım, "hadi baba! yemek" dedim.. Beni sırtına aldı, sırtında güle oynaya iniyorduk merdivenlerden.. Tam o katın merdivenini döneceğiz, bir kurşun benim kulağımı yaladı geçti.. Kuvayi Milliye ile Çerkezler dövüşüyorlardı.. Bolu'nun sokaklarında Çerkezler, dağlarda ise Kuvayi Milliye askerleri vardı.. Babamla ben dehşet içindeydik.."

    * * *

          Refik Halit Karay'ın da aslında Bolulu olduğunu yazmıştık hatırlarsınız.. Hani kızdığı birine kartvizitini verip, ''Soyadımı tersten de okuyabilirsin'' diyen ve kıs kıs gülerek uzaklaşan.. O da Sinop'a sürülenlerden.. O kadar çok Bolu'lu var ki Sinop Cezaevi'ne yolu düşen.. Hem de aşağı yukarı aynı zamanlarda.. Altı yıldır Öğretmen olarak Bolu'da görev yaparken soluğu Sinop Cezaevi'nde alan Rıfat Ilgaz da öyle..

    * * *

          Sabahattin Ali'nin koğuş arkadaşı Hüseyin Kuşüzümü de ünlü yazarı şöyle anlatıyor; 'Sabahattin Ali, o zamanlar bekardı, dışarıdan pek geleni gideni olmazdı., Sadece Sinop'ta görev yapan bir ilkokul öğretmeni gelirdi ziyaretine.. Cezaevi Müdürü Cevdet Bey'in odasında görüşürlerdi.. Bu Bolu'lu öğretmen; Sabahattin Ali'nin büyük aşkı "İki Gözüm Ayşe"nin ablasıydı..

    * * *

           Onu bunu bilmem; okuduğum andan itibaren acaip etkilendiğim 'Duvar' adlı bir hikayesi var Sabahattin Ali'nin.. Bu bir hikaye de değil aslında, Sabahattin Ali'nın koğuş arkadaşının anlattığı yaşanmış bir olay.. Sabahattin Ali'ye yarım kalmış bir firarı anlatıyor koğuş arkadaşı..

    * * *

          Olay aynı koğuşta kalan iki mahkumun ayrıntılı bir kaçış planı yapmasıyla başlıyor.. Tam planın uygulanacağı gün Sabahattin Ali'ye bu hikayeyi anlatan mahkumun kaçmaktan vazgeçmesiyle sürüyor..

    * * *

          Adam kaçmaktan vazgeçiyor ama, arkadaşını yarı yolda bırakmanın vicdan azabıyla yaşıyor yıllarca.. ''Keşke! diyor ''onu yalnız bırakmasaydım, ben de onunla birlikte gitseydim..''

    * * *

          Neyse uzatmayalım; yıllar geçiyor, bir gün koğuş duvarında bir anormallik fark eden görevliler telaşla koğuşa gelip duvarı kazmaya başlıyorlar.. Bir süre sonra korkunç bir şey oluyor ve kazmanın ucuna bir insan iskeleti takılıyor.. Yıllar önce firar ettiği sanılan mahkumun iskeletiyle karşılaşıyorlar duvarın içinde.. Omzunda çantası, boynunda ekmek torbası..

    * * *

           Neyse.. Uzattık.. Aslında bugün de Belediye Bandosundan bahsedecektik biraz.. ''Ne Gazcı Şükrü, ne de Turgut Öner miş Bolu Belediye Bandosunu kuran diyecektik.. ''Bizim Bando'yu ''Almanyalı'' lakaplı Rahmi Otman adlı biri kurmuş meğer'' deyip onun Bolu'ya gelmeden önce Bursa'da çalıştığını, hatta bir gün Ulucami önünden bando ile geçerken cami cemaatinin saldırısına uğradığını anlatacaktık.. Ama 'madem Sabahattin Ali anılıyor bugün' dedik ve kestik..

           Hoşça kalın..

          Erdoğan Mühürcüoğlu 27.02. 2022

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    İşsiz adam durgun su gibidir, bozulup kirlenir.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak