Olsun be aldırma yaradan yardır. Sanma ki zalimin ettiği kârdır. Mazlumun ahı indirir şâhı. Her şeyin bir vakti vardır. Yunus Emre

Darbeler.. Tramvay.. Nurgül Yeşilçay.. Deve yutan..

Erdoğan Mühürcüoğlu

    21 Temmuz 2016

        Darbeler.. Tramvay.. Nurgül Yeşilçay.. Deve yutan..
          Tam hızlı tren muhabbeti yeniden başladı diye sevinirken pat ! darbe teşebbüsü.. O kadar hazırlanmışız etmişiz.. Tüneller, viyadükler, istasyonlar falan diyecez.. Olmadı.. 
    * * *
          Gençliğimizde sık kullandığımız bir tekerleme vardı.. 'Bir Meksikalı ne yapar? Uyur.. İki Meksikalı ne yapar? Kavga eder.. Üç Meksikalı ne yapar? Biri uyur, ikisi kavga eder.. Dört Meksikalı? Okey oynar.. Beş Meksikalı ne yapar? Biri uyur, dördü okey oynar.. Altı Meksikalı? Altı Meksikalı darbe yapar..
    * * *
          Konumuz bu sıra darbe'ler ya; Baktım da maşallah şu ahir ömrümüze bir sürü darbe sığdırmışız.. 56 yıl önce 27 Mayıs, sonra 12 Mart.. Sonuncusu da, bir dipçik darbesi ile yere yuvarlanıp şakası olmadığını anladığım 12 Eylül..
    * * *
          27 Mayıs'ta babamın; mutfakla, oturma odası arasındaki gidiş gelişlerini hatırlarım ben.. Elinde polis'in deşifre etmesi için getirdiği telgraf ve unutup unutup bir tane daha yaktığı 'Birinci' sigaraları.. Yetkililere haber vermek için telgrafı getiren polis cipiyle evden ayrılışı..
    * * *
          Biz darbe olacağını radyoda okunan 'bildiri' den önce duymuştuk.. Gerçi radyomuz da yoktu o zamanlar.. Nerden olsun? Memursun, 6 çocuk.. birinin derdi biterken diğerininki başlıyor.. 'Yassıada duruşmaları' için epey sonra alınabildi 'Filibis' radyo.. Osman Çelebi müessesesinden..
    * * *
          1960 ihtilali de arkasında buruk hikayeler bıraktı gerçekten.. Tutuklamalar, sokağa çıkma yasakları, itilip kakılmalar.. Her yer asker kaynıyordu şehirde.. Arka sokaktan duvarlara sürtünerek zar zor geçen 'reo' yu hatırlarım.. 
    * * *
          Ama bugün olanlar o kadar saçma sapandı ki 'yok ya, değildir, başka bir şeydir' dedirtti çoğumuza.. Zaman ilerleyip tanklar, tüfekler, uçaklar görününce ayıktık... 
    * * *
          Bu kadar saçmalık arasında 'darbeci eşleri milletin ganimeti'dir diyen bile oldu.. Yuh! yani vallahi yuh!.. Sonra, köprüde teslim olan askerlerin dövülmesi var.. Aldığı darbelerle kendinden geçen bazı askerlerin tekmelenmesi köprüden atılmak istenmesi.. 
    * * *
          Kardeşim kendi askerine niye vuruyorsun sen? Niye mantıklı hareket edemiyoruz yahu biz? oğlum, sen kendin demiyor musun 'Şehitler ölmez vatan bölünmez', 'en büyük asker bizim asker' diye.. Askere gönderirken terminalde havalara attığın elleri kınalı çocuk değil mi o.. Askerde hiç ağaca selam vermedin mi sen, emirdir diye? Sabaha karşı kalkıp tuvalet nöbeti tutmadın mı? Sanki karşında biri varmış gibi 'yatmaya geldim komutanım..! diyerek ve selam vererek girmedik mi koğuşlara..? 
    * * *
          Eee? şimdi ne bok yemeye o çocukları dövmek için koşturup duruyorsun ki? 'Niye geldiniz lan buraya? diye soruyorsun.. Niye tekme tokat dalıp kan revan içinde bırakıyorsun? Tamam, seçilmiş bir hükümeti devirmek, darbelerden medet ummak alçaklık; hükümetlerin sandıkla gelip sandıkla gitmeleri en temel kural.. Ama onlar asker oğlum asker.. Geri zekalı mısınız, nesiniz ya..
    * * *
           TRAMVAY..
           Neyse.. Büsbütün kafayı yemeden çıkalım biz bu konudan.. Bolu'dan geçecek ve Ankara ile İstanbul'u hızla birbirine bağlayacak hızlı tren'imize bakalım en iyisi..
    * * *
           Osman Oral hoca 'Tramvaylar 1961 de kaldırılıp Kadıköy'e alındığında, gelin şunu kaçırmayalım, Bolu'ya alalım demiş.. Kaplıca ile şehir merkezi arasında gider gelirler demiş.. Demiş ama kimseye dinletememiş.. Güzel olmaz mıydı? Bir de kaplıca'nın yanına kocaman bir havuz yapardık Bursa'daki gibi, yaz kış millet girer çıkardı içine.. Eee, plajımız da olacak zaten aynı güzergah üzerinde..
    * * *
          'Binerdik Belediye meydanında bekleyen tramvaylardan birine, tıngır mıngır giderdik.. Aktaş da binenler olurdu, Çanşa'da inenler.. 'Dan, dan, dan.. çekilin yoldan, geliyor vatman.. Büyüksu plajında 5 dakka çay ve ihtiyaç molası.. Dedik ya Osman Oral hoca çok üzerinde durmuş bu meselenin diye.. Bolu'da öğretmenlik yaptığı süre içersinde başvurmadığı makam kalmamış.. 
    * * *
           NURGÜL YEŞİLÇAY.. 
           Öğretmen deyince; Nurgül Yeşilçay geldi aklıma.. Çok severim kendisini.. Hastasıyım.. Bir dergi'de 'Annem, güvercinlerle, köpeklerle, kedilerle konuşan, evli barklı bir öğretmenmiş Bolu'da' diyor.. 'Babam da öğretmenmiş ama o sıra başka bir hanımla evli.. Her ikisinin de ikişer çocuğu var.. Annem ve babam birbirine aşık olunca, babam karısını, annem de kocasını bırakıp kaçmışlar Bolu'dan.. Geride kalan çocuklarını bir daha görebilmek, ne anneme ne de eski eşi intihar eden babama nasip olmuş..' 
    * * *
          İlginç bir hikaye.. Ama ben daha çok bu hikayenin Bolu'da kalan kahramanlarını merak ettim.. İki çocuğu ve çocuklardan birinin intihar eden annesini.. 
    * * *
           DEVE YUTAN..
           Bu 'Büyüksu plajı' meselesine sıcak bakmayan yakın çevremden bazı münafıklar var.. 'Deveyudan'ı sen duymadın galiba' diyor bir tanesi.. 'Deveyutan nehri, Büyüksu nehrinin biraz ilerisinde oluyor.. Plaj yapıyosun ama bu faktörü düşünmüyorsun.. Yer tesbiti çok önemli.. Ya bizi de yutarsa deveyutan.. N'olacak.. Plajda güneşlenirken kazayla içine düşersek..? Bak ne dedi endi gün Yurdaer abi? 'Deveciler gelirdi Bolu'ya' dedi 'etini biz yerdik deveciler de para kazanır, otoboslara biner giderlerdi' Ana caddede deve ile dolaşan Hotağın Salih abinin fotoğrafını görmedin mi sen?.. Devenin üzerinde oturan 'Tomruk Mustafa' abi'yi..?
    * * *
           Bizim kültürümüzde var deve hayvanı.. Bolu'ya deve getirenlerin konakladığı Deveci Hanı var mesela.. 'Haymana'ya deve görmeye gitmek' diye de bir deyim var.. Neyse o başka bişeymiş ama yazdık bi kere..
    * * *
           Başka hanlar da var tabii.. Çelebinin Hanı, Kara Şükrünün hanı, Kaptanın Hanı, Hakkı dayının hanı, Nalbant Han, Çukur han ..Ben bazı hanların faal olduğu zamanları hatırlarım.. Hayvanların bağlandığı bölümden gelen eşek anırmalarını, at kişnemelerini.. 
    * * *
           Gazetelerden birinde vardı.. Bolu Yoksullara Yardım Derneği Başkanı da 'İnsanımız deveyi görmek ve etini tatmak istiyor' diyor.. 'Biz de genel istek üzerine deve getirip Karaçayır'da vatandaşa satıyoruz.. Geçen yıl 50 bin liraya giden devemiz, bu yıl 61 bin liraya gitti..'
    * * *
           Aynı benim dediğim gibi işte.. Karaçayır dediğin yer, 'deve yutan' nehri'nin iki adım gerisi.. İhale gününe kadar oralarda dolanıyormuş deve hayvanı.. Ee, bu duruma göre oraya bir devenin düşmüş olması kuvvetle muhtemel.. Durup dururken niye desin atalarımız deveyutan diye, di mi?
    * * *
           Neyse.. Biraz daha devam edebilirdik aslında ama; arkadaşım 'plaja gidelim' diye tutturdu.. Gözümüz gönlümüz açılsın mış biraz.. 'Tanga' modası da almış yürümüşken.. 
           Hoşça kalın..

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    Erpiliç

    GÜNÜN SÖZÜ

    Bilgi insanı şüpheden, iyilik acı çekmekten, kararlı olmak korkudan kurtarır.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak