Basın Konseyi dışında, hiçbir gasteci cemiyetine üye değiliz

Verem.. Güzin Hanım.. İtirazlar.. Nöbet..

Erdoğan Mühürcüoğlu

    15 Ağustos 2016

          Verem.. Güzin Hanım.. İtirazlar.. Nöbet..
           Pür dikkat kesilmiş dinliyorum.. Adamın her cümlesi, not almaya değecek kadar önemli.. 'Korku” diye mırıldanıyor, 'Korku; içimize çöreklenmiş, engerek yılanıydı o zamanlar.. Bir insanın verem olduğunu öğrenmesi, yüzüne karşı ölüm hükmünün okunmasıyla eşdeğerdi.. Hastalığın öldükten sonra bile herkesten saklanması da öyle.. Doktor Recep bey vardı, çok mücadele etti bu hastalıkla.. Ne yaparsak yapalım hakkını ödeyemeyiz onun..”
    * * *
           GÜZİN HANIM..
           Bir fotoğraf gösteriyor.. 'Bak ! diyor; 'Bu fotoğrafta Recep bey de var.. Muhlis Karamanoğlu'nun kulağına bir şeyler fısıldayan da Dr. Rıfat Ersoy.. Onun yanında Ahmet Bağışgil.. Tam karşıda oturanın kim olduğunu öğrendiğinde şaşıracaksın.. Ünlü sinema oyuncularından biriydi Aydın bey.. Ama bu fotoğrafın çekildiği yıllarda DSİ'de çalışan genç bir mühendis.. İşin İlginç tarafı eşi Güzin hanımın da sonradan Aydın bey gibi sinema sanatçısı olması..' 
    * * *
          'Uzun zaman komşuluk yaptığımız, akşam üstleri Fırka'da Mahfel'de oturup çay kahve içtiğimiz, ibriklerle çeşme başında Kökez sırası beklediğimiz, Aladağ gibi, Abant gibi mesire yerlerinde Foto Cevat abinin kemanı eşliğinde şarkılar söylediğimiz Güzin hanım, Güzin Özipek.. 'Bizimkiler' dizisinde tam 12 yıl 'babaanne Leyla hanım' olarak izledik onu..' 
    * * *
          Sanatta en yoğun kullanılan hastalıklardan biri verem.. Roman, şarkı, türkü, sinema gibi her alanda kullanılmış bu hastalık.. Ama benim en çok hatırladığım Fırka'daki çay bahçesinde dinlediğim - içinde öksürük efektleri de olan- veremli kız şarkısıydı.. Bolu Lisesi Radyosu'nda da çok çalınmıştı o şarkı.. Muhtemelen Terzi Mehmet Kılıçarslan'ın radyo'ya bağışladığı plaklardan..
    *
           Penceresi siyah perde 
           Zavallı kız düşmüş derde 
           Doğru söyle anneciğim 
           Yatılır mı kara yerde
    *
           Doktor hergün gelir gider 
           Bunu herkes merak eder 
          Zavallı kız verem olmuş 
          Yaprak dökümünü bekler..

           Hacı Arif Bey'in veremden vefat eden eşi Nigar hanım için yaptığı şarkı da öyle; 'Nigâh-ı mestine canlar dayanmaz / uyanmaz uykudan canan, uyanmaz' 
    * * *
           Arkadaşın; 'Tesellisi mesellisi yok bu işlerin' derken sesi titriyor.. 'Hiç dinmiyor acısı biliyor musun? diyor ' pazara beraber mi çıksak? deyişini özlüyorsun eşinin, özenerek yaptığı yemeği tencerenin kapağında yedim diye kıyameti koparışını..'
    * * *
           Eski Yeşilçam filmlerinde de en meşhuru, Sadri Alışık'ın başrol oynadığı ve tüm kopyaları bir yangında yok olan 1959 yapımı 'Hicran Yarası'ymış.. Muzaffer Işın'ın ağabeyi Tarık Ziya Işın'ın Cahide Sonku ile başrol oynadığı film gibi.. O da 'ne hikmetse' daha gösterime bile giremeden kaybolmuştu.. 
    * * *
          İTİRAZLAR..
           Geçen hafta yazdığımız 'Bolulu gladyatörler' konusuna arkeolog bir arkadaştan itiraz geldi.. 'Sadece Gladyatör değil ki şekerim' diyor bu arkadaş.. 'Birkaç dansözle, iki tane de doktor var orada yatan.. Prof. Mustafa Adak'ın araştırması vardı, ona bakaydın keşke, belge melge ne ararsan vardı orada..' 
    * * *
           'Orada bir dansözden; Chrysopolis'den bahsediliyor mesela.. Tedavi için geldiği kaplıcada "ameden" ölüverdiğinden.. Bu ve buna benzer örneklerden anlıyoruz ki biz müziğe ve dans'a meraklıyız şekerim.. Neden panayırda gidip gidip çadır tiyatrosunun önüne yığılıyoduk, neden telgraf tellerine konmuş kuşlar gibi saf tutuyorduk sahnenin önünde? Neden dönsöz görünce hemen degajına hamle yapmak geliyordu içimizden para sıkıştırmak için.. Hatta olayı abartan 'para mı takıyor tombala mı çekiyor? anlayamadıklarımız vardı.. Öyle değil miydi şekerim..?
    * * *
          Günün ikinci itirazı da İzmir'li bir arkadaştan.. 'Kenan Evren'in sayesinde 1'nci lige çıktılar demişsiniz' diye geldi o da.. 'Yok gölümüzü iptal ettiler, yok kupayı elimizden aldılar.. Nereden buluyorsunuz bu kadar yalanı?' diyor.. Kolundaki ejderha dövmesiyle, meşe palamudu gibi saç modelinden korkmasam kafayı çakacam adama..
    * * *
          'Al sana bir fotoğraf ! hadi bunu da paylaş bakalım' diyor bana.. Biri subay diğeri sivil olan iki kişi var fotoğrafta.. Biz güya, sivil olan vasıtasıyla 'abdika gabildika' yapmış şaibeli bir maç sonunda birinci lige çıkmışız.. Ve güya fotoğraftaki kişi Bolu'nun birinci lige çıkması için bir miktar hediye aldığını itiraf etmiş..
    * * *
          'Sen ne diyorsun yaw' dedim 'aklını başına topla.. Geçen hafta da yazdık; koskoca Gladyatör Marzipan'ın bilmem kaçıncı göbekten akrabasıyız biz.. Gladyatör aleminin en kral döğüşleri yapılmış bu şehirde.. Sonradan eşekçi Nurettin'in kahvesinde horoz dövüştürdüğümüze ne bakıyorsun.. Düşmez kalkmaz bir Allah.. 
    * * *
           Yok biz bu işleri iyi biliyormuşuz, yok bekleyip bekleyip son periyotta öne geçiyormuşuz.. Kalktı gidiyor, 'Ulan! diyorum, şuna arkadan bir çelme mi atsam, napsam.. Sonra biz o maçı Tarsus'la oynamışız, sen İzmirlisin, sana ne oluyor?
    * * *
          9 eylül de İzmir'de Yunan bayrağını indirip yerine Türk bayrağını çeken asker bile Bolulu be, utanmaz.. Tüfeğini sırtına çapraz asıp Bergüzar Korel'in Dedesi gibi tırmanmış çocuk bayrak direğine.. Tel cambazı Osman Darcan gibi.. Geçen sene 'ruh çağırma seansı'yla davet edecektik de; bazısı 'dönmeyecem' diye tutturuyormuş diye vaz geçmiştik.. Aç bak kitapları! 'Nalbant Ahmet usta' diye ara; bulursun..
    * * *
           Düşün bizim Nalbantımız bile tel cambazı gibi.. Zaten bir panayırcı, bir Lunaparkçı tarafımız var bizim.. Hamza Canbaş'lara, Suat Çelenlere falan baksana.. Suat Çelen'in, çifte burgulu hareketi, Dünya jimnastik literatürüne 'Çelen hareketi' olarak geçmiş.. Murat Canbaş desen 1986'da Macaristan'da dünya Şampiyonu.. 
    * * *
          Yener abi bile bir yazısında kendisinin de panayırcı olduğunu söylüyor.. Panayırda kadın ayakkabısı sattığını, somya sattığını falan anlatıyor.. Bizim arka sokakta bir İrfan vardı; çocuk panayırda cambazları izleye izleye ünlü cambaz Rıfat Telgezer gibi olduydu.. Mahallede karşıdan karşıya gerdiği halatın üzerinden bir geçerdi; Kiziroğlu Mustafa bey geçti sanırdın.. Elinde denge sırığı 'oy dingala dingala'..
    * * *
          NÖBET.. 
           Bu ara halk sokaklarda demokrasi nöbeti tutuyor ya; o karambolde bizim hemşo'nun elektrikli bisikletini çaldırdık.. Hay dedim sizin tuttuğunuz nöbete.. Tamam nöbetimizi de tutalım ama, etrafımıza da bi göz kulak olalım yav.. Aslında o hırsıza da 'helal olsun' demek lazım.. Askeriye gibi bir sokağa giriyor adam.. Binbaşı var, emekli başçavuş var, 2 tane uzman çavuş, 1 tane kore gazisi.. Sivil savunma müdürünü saymıyorum bile.. Bolu'da olsak Alaaddin abi iş makinalarını dayar sokağın girişine..
    * * *
           Demokrasi nöbeti deyince; Darbe gecesi haberlerinde gördüğüm bir general bizim rahmetli Cengiz Eroğlu'nu hatırlattı bana.. Kaza yapan TKİ'nin servis aracında hayatını kaybetmişti garibim.. Servis şoförü Yalçın'ın kayınçosuydu o general .. En son panayırda sahnede görmüştüm onları.. Hey plak'dan Ekrem vardı, Erhan vardı, kırmızı gitarıyla Haydar vardı ve rahmetli Cengiz.. 
    * * *
           İnsanoğlu'nun kontrol edemediği bir sürü şey var hayatta.. İş Reji'de bitiyor.. Üstünden iki kere tank geçen adamı bile gördük mesela.. Hiç bişey olmadı.. Kalkıp üçüncüyü deneyecekti neredeyse.. Bergüzar Korel; 'Dedem iki bacağını yağ tenekesinin içine sokup telin üzerinde öyle giderdi' diyor.. 'Telin üzerine tabut koyar, içine yatardı.. İki kere ipten düştü, bir şey olmadı.. Ama aptal bir araba geldi ve öldü babam.. 
    *
           Hoşça kalın..
                                       
     

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak