BolununSesi; Halkın Gazetesi

FAHRİ.. LALELER.. BOL PAÇA.. HAVUZ..

Erdoğan Mühürcüoğlu

    8 Mart 2017

    FAHRİ.. LALELER.. BOL PAÇA.. HAVUZ..
    Hayatta hiç bir şeyi dert etmeyecen hemşerim.. Hiç bir şeyi.. Çünkü hayat gerçekten ince bir çizgi.. Ve hiç bir şeyi dert etmeyecek kadar da kısa.. 'Herkes kendi hayatını yaşar' demiş ünlü bir yazar.. Bugün varsın, yarın yoksun.. Hangi rol biçilmişse, oynuyor, sonra da çekip gidiyorsun.. 'Herkes kendi hayatını yaşar' sözü de Elizabeth Taylor'a aitmiş.. Hahahaha.. Dakka bir gol bir...
    * * *
    Sen elmanın sapını, üzümün çöpünü hesap ediyorsun mesela, ama bakıyorsun adam 'şakkıdı şakkıdı' yaşıyor.. İşte İsmail abim.. 2003 den beri tanırım, bu kadar geniş, bu kadar gamsız adam görmedim.. "Tembel" dediler, "geçimsiz" dediler.. Hatta "hovarda" diyen bile oldu.. Umurunda bile olmadı adamın.. Bildiğini okudu.. Peki biz? 'Sabahlara kadar kan ter / yut hapları, oku kitapları..'
    * * *
    FAHRİ..
    Yıllar sonra annesiyle karşılaştık Fahri'nin.. Baya yaşlanmış.. Ayaküstü başladık, epey bir konuştuk.. Fahri'ye gidiyormuş teyze.. Elinde bahçeden topladığı çiçekler.. Hayat bazıları için daha mı zor? Daha mı karmaşık? En son Cıbıroğlu'nun Bilardo salonunda görmüştüm Fahri'yi.. Leblebicilerin evinin olduğu yerde, Ciba dayının da devam ettiği salonda.. 
    * * *
    Televizyonda haber spikerine laf atmayla başlamış hastalık.. Bir anlam verememişler.. Her kafadan bir ses çıkmış.. 'Alzheimer mi acaba? diyen de olmuş, 'hacı hoca işi' diyen de., Sonunda Musa bey lisanı münasiple anlatmış aileye durumun zorluğunu.. İstanbul'u, Ayhan Songar'ı önermiş..
    * * *
    Bir elinde baston, diğerinde çiçekler.. Bakakaldım arkasından teyzenin.. Dilimde 'Ellerinde çiçekler..'
    *
    Beni böyle çaresiz 
    Beni böyle derbeder.. 
    *
    Şakşaklı kapısı olan, kapının ipi çekilerek girilen evleri vardı Fahri'lerin.. Mandalı tutmayan bahçe kapısı, yer yer yıkık duvar.. 'Bir gün kazmayı alıp öyle bir girişecem ki' diyordu 'yerle bir olacak godumun duvarı.. Bizim evden panayır gözükecek, Aktaş gözükecek, 'Şeref oto makas', gözükecek, Ilıca yolu gözükecek..! Rahmet olsun.. Ne diyelim..
    * * *
    LALELER..
    Bir yaşıma daha girdim.. Osmanlı İmparatorluğunun bir dönemine damgasını vuran 'Lale' de Boluluymuş iyi mi? Bolu'dan giden bir abi, Ebussuud Efendi'ye bir lale soğanı hediye edince İstanbul'da Lale tarımı başlamış.. Hiç kafam yatmadı yalan yok.. Hayır, Bolu'da çok sık rastladığım bir çiçek olsa, tamam.. Fırka'da İcracı Şevket beyin bahçesinde vardı galiba.. O da tek tük...
    * * *
    İyice emin olmadan yazmak da istemedim doğrusu.. Bir kaç yere baktım maktım; vallaha doğru.. Hepsinde aynı bilgi.. Dahası; Hollanda'dakiler de bizden gitmeymiş..Hollanda sefiri Busbecq bir İstanbul dönüşü çantasına lale soğanı koyup gidince bizim laleler Hollanda'da arzı endam etmeye başlamışlar..
    * * *
    BOL PAÇA..
    'Lale male! Takıldın galiba' diyor, 'bişey bulamadın! 'Ne takılacam' dedim.. Hiç bir şey bulamasam dün çaldırdığım bisikleti yazarım..' 'Yok' dedi 'onu yazma!, Bir senede üç kere bisiklet mi çaldırılır? Sen 'Bolpaça'nın Ahmet ağa' yı yaz.. Ay bi gülme tuttu bizi hanımla.. Şaka sandık.. Doğruymuş.. Hakkaten 'Bolpaça'nın Ahmet ağa' varmış eski paytonculardan..
    * * *
    Hem de taa 1920'lerde.. Baktım da; Kovboy filmlerinin Clean Easwood'u gibi Bolpaça'nın Ahmet ağa.. Nal sesleri, çıngırak sesleri arasında dört dönüyormuş şehrin içinde.. Kamçıyı havada şaklatırken 'Deeyh, büürrsstt, çüüşş, cık cık cık ! komutları veriyormuş beygirlerine.. 
    * * *
    O günlere şahit olan biri; 'Çocuktum, Tabaklar Hamamının önünde, oynuyordum' diyor.. 'Bir süre sonra 'Bolpaça'nın paytonu göründü karşıdan.. Baktım, İçinde dedem ve tanımadığım bir kaç kişi daha var.. Peşlerinden koştuğumu, paytondan inen birinin, Belediye önünde konuşma yaptığını hatırlıyorum.. Üzerinde eteği sökülmüş, arkasından astarı sarkan bir palto vardı..' 
    * * *
    Meclis başkanı Celalettin Arif beymiş o adam.. Bizim Deli Refik bey de 'iki dirhem bir çekirdek' yanında.. Balkan Harbine katılan ve sadece yirmi kişinin sağ kalabildiği 'Bolu Taburu'nun üsteğmeni Refik bey...'Sinekkaydı' tıraşlı, ayağında 'cızırdaklı' çizmeler.. 
    * * *
    Ve şehrin ekabir takımı.. Ahmet Talat Onay, Müftü Recai efendi, Nafia'dan ünlü bestekar Fehmi bey.. Fehmi bey,'Benzemez kimse sana' gibi 'Tutam yar elinden tutam' gibi şarkıların bestekarı.. 
    * * *
    Ayrıca Arasta esnafını her akşam boş bir dükkanda toplayarak şarkı söylemeyi öğreten adam.. Onun derslerine katılanların, Ahmet Talat Onay bey'in istek şarkısı 'Leb-i rengine bir gül konsun”şarkısını söylemeleri varmış ki 'Düm teka düm tek' sesleri yankılanmış arastanın ara sokaklarında.. 
    * * *
    Şimdilerde eskinin o güzel şarkıları yapılmıyor artık.. Şehir sinemasında film başlamadan önce çalan bir kaç şarkı vardı; hatırlar mısınız? 'Yanıyor mu yeşil köşkün lambası', 'Akasyalar açarken', 'Yine o menekşe gözler aralı'.. 
    * * *
    'Yine o menekşe gözler aralı' var ya; ağlatır adamı.. 'Yine o menekşe gözler aralı / Oya kirpiklerde yaşlar sıralı'.. Babam rahmetli de çok söylerdi bu şarkıyı.. Sonunu da 'Senin en güzel yerin kahverengi gözlerin'e bağlardı garibim.. 
    * * *
    HAVUZ..
    'Jet Turizm'i anlattın iyi güzel de' diyor hemşerim ' İhsan Pulatlı Şerafettin Şenyüz' den daha öncedir.. Önce ondan ve onun sinemacılığından bahsetmeliydin.. Radyocu Ferit Aktaş var mesela.. Sinemanın açılmasında çok büyük katkısı olan.. Birlikte Sinema makinası almak için İstanbul'a gitmeleri var, Ferit bey'in sinemada makinist olarak çalışması var.. Bunlar yazılmaz mı?.. Bir ucunda benzin istasyonu, diğer ucunda Ahmet Önder'in büfesi.. Sen hatırlamıyor musun yoksa orayı? Bahçenin ortasında kocaman da bir havuz vardı..'
    * * * 
    'Hatırlamam mı; dedim.. 'Tam havuza girmeye hazırlanırken birileri çıkar gelirdi benzinlikten.. Çil yavrusu gibi kaçışırdık.. O aileden küçük bir çocuğun Gölyüzündeki evin havuzunda vefatı var.. Belki de o yüzdendi bu Havuz hassasiyeti .. Belki de, ailenin gözünde, korku filmlerinin 'Swimming Pool' üne dönüşmüştü o havuz.. Kim bilir..? Neyse burada keselim bari.. Birazdan dişçide olmam lazım.. Heyecan had safhada.. Akpınar'da Yabanovalı Halil amca'ya 'Kelpetenle' diş çektirmişliğimiz de var ama.. Yine de.. Son anda aklıma geldi.. Dişçiden korkanlar için geliştirilen bir fısfıs varmış.. Gazı soluduktan 10 saniye sonra kahkaha atmaya başlıyormuşsun.. Çok şahane yaw.. Adı aklıma gelmedi.. Ama halk ağzında Kahkaha gazı adı..
    Hoşça kalın..
                                                         Erdogan Mühürcüoglu

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Cehaletle deha arasındaki gerçek fark nedir biliyor musunuz? Dehanın sınırları var cehaletinse hiçbir sınırı yoktur.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak