BolununSesi; 33 yıldır sadece halkın desteği ile yaşıyor

Suzan Suzi.. Piknikçi.. Celile Hanım.. Tabur..

Erdoğan Mühürcüoğlu

    4 Aralık 2015

    Suzan Suzi.. Piknikçi.. Celile Hanım.. Tabur..
    Bir yaz akşamı.. Kendi halinde bir dost meclisi.. Ağaçların altında oturuyoruz.. Erguvan kokulu, hafif ılık bir rüzgar havada.. Bolu 'fıstık gibi' yine; süslenmiş püslenmiş.. Kim bilir ne canlar yakacak, kim bilir ne umutlar, ne hayal kırıklıkları yaşatacak sokaklarında.. Suzan abla ortamızda.. Her zamanki gibi enerjik, kahkahası yüksek perdeden, gözlerinin içi parlıyor.. Öyle tatlı anlatıyor ki, ağzının içine düşecez nerdeyse..
    * * *
    Bolu öğretmen Okulu'nu sınavla kazandığında 11 yaşındaymış Suzan Suzi.. 'Annemle kapalı çarşı'dan bir bavul aldık' diyor 'Pijama takımı, banyo havlusu vesaire.. Bir de Kırmızı Leğen vardı.. Okuldan verilen 'alınacaklar listesindeymiş o da.. 'Ertesi gün, Bolu'ya giden otobüslerden birindeydik.. O zamanlar her yerinden rüzgar ala ala giden otobüsler vardı.. Bolu dağında mutlaka arıza yapan.. Öksürüklü, sıracalı..
    * * *
    'Şehrin taa Elmalık'tan görünmeye başlayan,ışıkları, hala rüyalarımı süsler benim.. Okul bahçesindeki cins horozlar, tavuklar.. Peşlerinde'geh bili bili bili ! tadında koşturmacalar.. Bahçe duvarlarında mahallenin röntgenci oğlanları.. Aralarında belki de sen..!. 'Tövbe de Suzan abla! günahımı alıyosun.. Biz amele pazarındayız, yerimiz belli.. Lütfen..!
    * * *
    'Samsun Oteli vardı' diyor 'bir gece kaldıkdı babamla.. Duruyor mu o otel hala? Üst tarafında Baykan vardı, bitişiğinde 'bakkal dükkanı gibi' bir postahane.. Karşıda kaya tuzu öğütülen dükkan.. Ve babamın bir saat içinde keşfettiği meyhane.. Çıkartmak için otelci amca ile birlikte dil döktüğümüz..
    * * *
    Altmış'lı yıllarmış.. 'Baş tarafında kimliklerin asılı olduğu ranzaları olan yatakhane.. Yarı kasvetli, yarı hüzünlü duvarlar, koridorlar.. Hocaların, derslerin; üst sınıflarda ise oğlanların konuşulduğu ranzalar arası sohbetler.. Fısıldaşmalar, kikirdeşmeler.. Arka tarafta İsminden dolayı ürktüğümüz Çığırtkanlar Mezarlığı.. Sakinlerinin, geceleri çığlık atarak dolaştığı rivayetleri dolaşan.. Karşı ranzada Giresunlu kız 'Gina Lollobrigida..! 'Hadi bee! demişim boş bulunup.. Ah..!
    * * *
    Vedat Albayrak abi ile okula davlumbaz takmaya gittiğimiz günü hatırladım.. Yüzlerce kız öğrencinin arasında, gözüne ışık tutulmuş tavşan misali.. Kulağımda Vedat Abi'nin 'işine bak!' uyarısı, dilimde Cem Karaca.. 'işçisin sen işçi kal..!'
    *
    Gözümde tomurcuk yaşlar,
    ağır ağır doğruldum
    ustam geldi sırtıma vurdu, 'unut' dedi romanları
    'işçisin sen işçi kal giy' dedi tulumları..
    * * *
    Suzan Suzi; 'Okulun çam kokan, çıra kokan bahçesinde arı kovanları, tavuk kümesleri vardı' diyor.. 'Açılışını iple çektiğin panayırın, kapanması gibiydi okuldan ayrılmak.. Çadırların, dükkanların, oyuncakların sökülmesini seyreder gibi hüzünlü.. Suzan Abla'nın hafızası şaşırttı beni; '3 tane zincirli vardı panayırda' diyor.. 'Biri normal, ikincisi çok açılan, üçüncüsü kule gibi yüksek.. Üçünün üzerinde de Türk Bayrakları..
    * * *
    'Raylar üzerinde hareket eden ütü şeklinde bir cisim vardı.. Onu ileri geri sürterek kuvvetini toplayıp hızla ileri doğru fırlatıyordun' Eee? 'Ee'si bir çemberden dönerek çıkan ütü, en tepedeki noktaya çarparak patlıyordu..Hatırladın mı?' Hatırladım da, sen patlatmıyordun herhalde.. 'Hayır, arkadaşım patlatıyordu.. 'Kız mı? 'Hayır..! 'Hmmm..!
    * * *
    Eskiden öğretmenle evlenmek için can atıyordu millet.. şimdi öyle mi? Okulu bitirsen bile öğretmen olamıyorsun.. Yok formasyon, yok KPSS yok bilmem ne.. Allah'tan 'asrın bestekarı' zurnacı Çakır Usta çıktı 'Öğretmene varamadım- laylon çorap giyemedim' türküsü söyleyerek destek oldu öğretmenine.. Gerçi 'kadrolu öğretmene' deseydi daha şahane olacaktı, ya da 'atanamayan öğretmene' deseydi..
    *
    Öğretmene varamadım
    Naylon çorap giyemedim
    Karyolada yatamadım,
    Abum abum gız abum
    *
    Yorgan yastık çul hasır
    Yatılmaz haşur huşur
    Öğretmende yatak hazır !
    Abum abum gız abum
    *
    Şu Niksar'a varsalar
    Öğretmeni bulsalar
    Şu halimi görseler,
    Gözün kör olsun abum..
    *
    PİKNİKÇİ..
    Bolu girişinde patlayan bir tankerden bahsetti arkadaşlar; Çok büyük bir patlama sesi ile uyanmışlar o gece.. Alevler göklere yükseliyormuş adeta.. Allahtan İtfaiye elindeki modern araç gereçlerle anında müdahale etmiş de muhtemel bir facianın önüne geçilmiş.. Avrupa'da bisikletli itfaiyeciler vardı onları hatırladım.. 'Öncü' olarak gelip anında müdahale ediyorlardı yangınlara.. Şimdi bizde de şartlar nispeten iyi.. Çocukluğumuzda 1944 model eski bir arazöz vardı.. Yangın ihbarı aldığında o külüstür haliyle gidecem diye uğraşırdı garibim.. kıyameti kopartırdı ara sokaklarda.. Sanırsın Bolu yanıyor..
    * * *
    Daha önce de dedik; şu Bisikleti kim icat ettiyse cennetlik.. Rusların tepesi atmış da, savaş çıkacakmış da bilmem neymiş.. Haberler başlar başlamaz atıyorum kendimi sokağa.. Bir de köpekler olmasa etrafta; peşime takılmaları olmasa.. 'Senin bisikletin rengine hasta bu hayvanlar' diyor gençler.. Bazı yerlerine koli bantı filan sardılar.. Bakalım; faydası olacak mı..? görecez..
    * * *
    Bisiklet deyip geçmemek lazım.. Avrupa'ya gidenler bilir; kökleşmiş bir bisiklet kültürü var oralarda..Bakıyorsun her yer bisiklet.. İnsan şaşırıyor.. Bizde biraz zor.. Burada belediye yapmış bir bisiklet yolu ama neye yarar..100 metre gitsen ya piknik yapan bir aileye rastlıyorsun, ya da bebek arabasıyla dolaşan annelere.. Kay kay yapan çocuklar bile var bisiklet yolunda..
    * * *
    Hele hafta sonları can güvenliği açısından son derece tehlikeli.. 'Lan başka yer bulamadın mı' diye taarruz eden piknikçiye bile rastlıyorsun.. Veya 'ne dolanıyon, birine mi baktın? diyor adam; sen 'bakmadım hemşerim' diyorsun 'ne bakması! 'Kızlara bakmadın mı yani? 'yok hacı baba estağfurullah.. 'camlara bakıyon o zaman ? 'günahımı alıyosun abi.. ' Günahını alıyorum ha? seni bilmem ne yaptığımın seni..' Raif Gülcan; koskoca profesör.. O bile vızır vızır bisiklete biniyor Bolu'da.. Keman kursu vereceği çocuklardan birini bisikletin sepetine, diğerini arkasına alıp her gün erkek öğretmen okuluna götürüyormuş..
    * * *

    CELİLE HANIM..
    Hayat; doğumla ölüm arasında bir zaman dilimi.. Bir 'dayanıklılık testi' tabiri caizse.. Ya da sıla-i rahim yapar gibi, şöyle bir uğrayıp geçiyorsun.. 'Bir bakıp çıkıcam abi' diye girdiğin yer gibi.. Sonrası malum..Yahya Kemal Bayatlı'nın dediği gibi;
    Bir çoğu memnun ki yerinden,
    çok seneler geçti; dönen yok seferinden..
    * * *
    O değil de; şair; 'Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol' diyor ya; orayı anlayamıyorum ben.. 'yolculukta el sallanır benim bildiğim, neden kol sallansın ki.. Ayrıca kol sallamak ayıp.. Bir de kol saati hareketi yapsaydın bari.. Parmak arası hareketi.. Zaten Yahya Kemal'e de biraz kızgınım..
    * * *
    Nazım Hikmet'in anasına, Celile hanım'a asılıyormuş Yahya Kemal.. Onu hazmedemiyorum.. 'Ne var bunda? diyor arkadaşım 'aşık olmuş da n'olmuş..? Olamaz mı yani? Yaşa başa bakmaz sonra bu işler.. Edip Bey'i hatırla! Kime aşık olmuştu bir zamanlar? 'Hatırlayamadım' dedim 'kime olmuştu? 'Eeee ben de hatırlayamadım.. Neyse onu boş geç..! Ama, olan İngiliz barış gönüllüsüne olmuştu sonunda.. Edip bey barış gönüllüsüne arkadan dolanıp 'çift dalınca' kendini mapusanede buldu rahmetli..
    * * *

    TABUR..
    Büyük Cami önünde çekilmiş eski bir fotoğraf.. Sanırım bir şehit cenazesi bu.. Çok genç değil.. Bir subay, bir memur belki.. Ben biraz araştırdım ama bulamadım.. Sonra şöyle de bir şey var; daha önce de yazmıştık.. Biz nedense kendimizi anlatma konusunda pek başarılı değiliz.. Yapamıyoruz bunu hakkaten; tecrübe istiyor, kıvraklık istiyor, el çabukluğu istiyor.. Sen git; üst'de yok baş'ta yok, Karaçayır'da bir tabur oluştur, cepheden cepheye koş, ülkede en çok şehit veren illerin başında gel; eee! bunu kimseye anlatama..Tamam reklamını yapma, ama anlat be kardeşim.. 'Durumla senin bildüğün gibi değil emmi' de..
    * * *
    Ben gideyim 'yalınayak-başı kabak' bir Tabur askerle cepheye.. Eee ! 20 kişiyle geri döneyim.. Eli kuru götü yaş, tövbe estağfurullah.. Geçenlerde Almanya'dan bir arkadaş aradı.. Daha önce verdiğimiz rakamları öğrenmek istemiş.. Hemen cevap verememiştim.. Bu vesile ile tekrar paylaşmış olalım.. 'Bir tabur askerle gidip 20 kişiyle geri dönmek..' Aklıma Kenya'da düzenlenen turnuvaya katılan Eritre Milli Takımı geldi.. Milli takımı getiren uçaktan sadece teknik direktör çıkmış, 'futbolcuların hepsi kaçtı' diyormuş teknik direktör.. 'Nairobi'de saklanıyor namussuzlar..”
    * * *
    Çanakkale'de şehit olan askerlerin illere göre dağılımı; Artvin'li (10) Asker şehit olmuş Çanakkale'de.. Bayburt'lu (21), Bingöl (8), Bitlis (59), Diyarbakır (49) Gümüşhane (39), Kars (1), Mardin (7), Muş (7), Ordu (56), Rize (71), Samsun (44), Siirt (40), Sivas(25), Tokat (47), Tunceli (30), Van (36) olmak üzere on sekiz ilin toplamı 561 şehit..
    * * *
    Pekiii, şehit olan Bolu'lu Asker sayısı kaç efendi baba..? Milli Savunma Bakanlığının rakamlarına göre 1419 kişi.. Yani? 'Yani; yukarıda saydığımız 18 ilin toplamının üç katı.. Bir de 'Kirkor' var aralarında.. Bolu'lu Kirkor da yaralı olarak getirildiği Çanakkale Devlet Hastahanesi'nde vefat etmiş.. Tarih16 mayıs 1915.. Muhtemelen Aktaş Mahallesindendir Kirkor Amca, tabakhane'den.. Ruhları şad olsun..
    Hoşça kalın..
     

    • lütfi erkan gökce5 Aralık 2015 . 13:29

      Sayın Erdoğan Mühürcüoğlu'nun yazısından Bolu'muzun(Düzce ile beraber) nüfus yoğunluğuna göre  Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarında en çok şehit veren il olduğunu öğrendik geçte olsa hakkımızın iade edilerek şehrimize (Şehitler şehri olarak) T.B.M.M tarafından madalya verilmesi hususunda BOLUNUN SESİ Gazetemizin de ilgililere ulaşarak gereği için gayretlerini bekleriz.

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Boş zaman yoktur boşa geçen zaman vardır.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak Antalya Hurdacı Kepez Hurdacı