Basın Konseyi dışında, hiçbir gasteci cemiyetine üye değiliz

Boncuklu Gelin.. Hasan Abi.. Maviş Hanım..

Erdoğan Mühürcüoğlu

    28 Aralık 2016

          BONCUKLU GELİN.. HASAN ABİ.. MAVİŞ HANIM.. 
           Bolu'da bembeyaz bir sessizlik.. Bildik sokaklar.. Birbirine yaslanmış ahşap evler.. Kiminin kaplamaları karar¬mış, kiminin sıvaları yer yer dökülmüş.. Bir bah¬çede tel bir kümes.. Bir başkasında Domates, Biber, Marul.. Yer sofrasında oturup ayaklarımızı altımıza aldığımız; sofra örtüsünü dizlerimizin üzerine çektiğimiz evler.. Kasap Hayri'nin, Cemiller'in, Mezunlar'ın, biraz yukarıda Pideci Ökkeş'in evleri.. Ve Hayrat.. Üstte Berber Halil, Gülsüm hanım.. Bitişiğinde Arabacı Raşitle Kemaneci Durmuş.. 
    * * *
          Karşı sokakta 'Yedi türlü macuncu' Süleyman dayı.. Onu anlatan filmler yapılır istense.. Evlere tahta silmeye giden cefakar eşiyle birlikte oynayacağı filmler.. Akşamları 'Denk Sepeti'ne koyduğu kocasını sırtında eve taşırken çekilmiş sahnelerle..
    ***
          Maviş teyzeyi unuttum mu sandınız? Tövbe haşa.. Bu işlerde racon böyle.. Esas oğlan ile annesi Maviş Teyze'yi en sona sakladık.. 'Güzelim benim, yakışıklım' diye yanağından makas alarak sevdiği oğlu Yanık Hayri'yi.. Başındaki örtüyü kulaklarının arkasına sıyırmış; 'Size Ispanak büşüdüm' diyen bir sahnesi olmasın mı Maviş teyzemin? 'Yanına da gabak hoşafı yaptım buyrunn' diyen bir sahnesi..
    * * *
          HASAN ABİ.. 
          Zeki Müren bir albümünde; 'İsmim Mesut, göbek adım Bahtiyar' diyordu ya; 'Yıllarca siz beni hep böyle bildiniz, aslında Mesut Bahtiyar'dan şarkılar dinlediniz' diyordu.. O hesap, biz de 'Meleeek, Meleeek' şarkıları söylerken, Deli Hasan zannetmişiz onu.. Meğer o, Akpınar'dan 'Kelleciler'in Hasan Abiymiş.. Meğer yıllarca Kellecilerin Hasan Abi'den şarkılar dinlemişiz.. 
    * * *
           Yazarın biri; "Bir deli öldüğünde ölen sadece o değildir' diyor; 'Onunla birlikte ölen çocukluğunuz, masumluğunuz, muzipliğiniz..' Doğru söze ne denir? Mesela bir 'Deli Ali' gelir mi bir daha, bir Hasan daha çıkar mı bu şehirden? Ömer, Domdom Ali.. Masalları kaldı.. Ya da masal gibi anıları.. Sen apartmanın kapıcısını tanımazsın; komşunu bile tanımazsın hatta, ama Ali'yi, Hasan'ı, Ömer'i, Hamide'yi, Tık İrfan'ı herkes tanır.. Büyük Cami gibi, Tabaklar Hamamı gibi, Saray Sineması gibidir onlar.. Herkes tanır.. Tamam, sen şöyle soylusun, böyle boylusun ama ölür ve unutulursun.. Onlar, hep bir köşesinde dururlar şehrin.. Anılarıyla hikayeleriyle dururlar..
    * * *
           Galiba vefa nedir onu bilemedik biz.. Herhangi bir parkın köşesine, bir Edip Bey'in, bir Hasan'ın, bir deli Ömer'in, bir Ali'nin küçük bir büstünü olsun koyamadık.. Bursalılar Deli Ayten'in heykelini dikmişler şehrin tam göbeğine.. Başkanları; 'Bu şehrin sembollerinden biri" demiş Deli Ayten için.. 'Zengindi fakirdi, bilmem neydi, hiç anlamam' demiş; 'Bu heykel buraya dikilecek, o kadar..!
    * * *
           BONCUKLU GELİN..
           Sobalarında kuru da meşe yanıyor efem..
    Yanıyor ya Memed Ağam da üşümüş de donuyor,
    Boncuklu da gelin ortalıkta dönüyor da dönüyor..
    * * *
          Bu türküyü ne zaman dinlesem, 'Bizimkiler' dizisindeki Hakim bey gelir aklıma.. Denizli taraflarının Nikriz makamındaki türküsü.. Sahibi mahibi de yok, anonim.. 'Memed ağam da üşümüş de donuyor' dedi mi Seha Okuş; saklanacak kuytu ararım.. Kimsenin beni göremeyeceği bir yer.. Asker arkadaşım vardı Isparta'da "dinle dinle ağla" derdi bu türkü için.. O zamanlar türküyü okuyan Seha Okuş'un Müjdat Gezen'in halası olduğunu bilmiyorduk henüz..
    * * *
          AHMET SAYGI..
          Yaşamak güzel şey kuşkusuz.. Güneş, hava, deniz, orman.. Nefes almak, vermek, sevmek, sevilmek.. 'Telefon Büfe'den bir hamburgerle ayran alıp yemek sinemanın önünde.. Amigo Tevfik abinin kapalı'dan çektiği 'Kırmızıııı' ya şişko Cengizle 'Beyazzzz' diye karşılık vermek açık tribünden.. Sırf; 'Hoooaap makinist! diyebilmek için gitmek sinemaya.. Karanlıkta 'bi durum mu var? diye etrafa bakınmak, localara mocalara.. 
    * * *
          Terkedilmiş bir 'Anadol'un içinde dallanıp budaklanmış, çiçek açmış bir Erguvanın yanından geçmek.. Taşhan'ın duvarlarına elini dokundurarak yürümek ıslık çalarak.. Ahmet Saygı'nın kahvesinde oturup akşam haberlerini izlemek avucunda çay bardağı.. Duvarda vesikalık fotoğraflarla dolu pano, girişte sağda poğaça-simit dolabı. Onu, kaşıkla tabağa vurarak ritim tutup çay dağıtırken izlemek.. .
    * * *
          1960'lı yılların Liselileri için abilerin abisiydi Ahmet abi.. Anlatanların yalancısıyım; çay tepsisini bisikletin selesine koyar kendisi de Nasrettin Hoca'nın eşeğe ters binmesi gibi oturur öyle çay dağıtırmış yukarı çarşıda.. 
    * * *
          Necip bey Ahmet abinin 19 Mayıs etkinliklere bisikletiyle katıldığını ve 'en son kim bitirecek' branşında hep ikinci olduğunu söylüyor.. Allah Allah, dedim içimden; 'neden birinci değil de ikinci..? Birinci 'tüm zamanların en iyisi Erol Yücelen'miş meğer.. En hızlı gidenin değil; en yavaş gidenin birinci olduğu yarış.. Sonuncu gelen birinci oluyor yani.. Yanarım yanarım da böyle bir yarışa denk gelemedim ona yanarım.. 
    * * *
          AYŞE SÜTÇÜ..
          Bugün İsmail abim 'yazıyon da noluyor Allah aşkına diyor.. 'Abuk subuk şeyler.. Tayfur Hocayı yaz dedim yazmadın.. Suni Tahta'nın kalecisi Muzaffer'i yaz dedim yazmadın.. Tuna Kahvesinde Joe! vardı onu yaz dedim; Tuttun adamı 'Jak' diye yazdın.. 
    * * *
          Bi sefer de büyük sözü dinle.. Akpınar'dan 'Armutçular'ın torunu Ayşe'yi yaz.. Beyaz Kelebekler'in solistiydi Ayşe Sütçü.. Yazının altına da videoyu eklersin.. 'Ayşe gocaya gidince yerine Azize Gencebay gelmiş' dersin.. Armutların Kadir efendinin torunu, Safiye ile Veli hocanın kızı dersin.. Benim adımı da yaz, benim de namım yürüsün' Tamam' dedim, 'Videoyu şimdi paylaşalım, haftaya da yazısını yazarız.. Söz..'
    * * *
          AFİFE JALE..
          Hayatta hiç bir şeye güvenmeyecen hemşerim.. Parana, puluna, güzelliğine.. Bir kıvılcım zenginliğe, bir sivilce de güzelliğe yetiyor.. Sonra? Sonrası soğan doğra.. Bir dergide Afife Jale'ye rastlayınca düşündüm; 'Napacan yaşı başı' dedim.. 'Şöyle Cıba dayı gibi ceketi omuzuna atıp ayakkabıların topuğuna basabiliyor musun yolda yürürken.. Parmaklarının arasında tesbih, tıkır tıkır, şıkır şıkır.. Kafaya bir fötr şapka geçirip dolaşabiliyor musun İzzet Baysal'da.. Can Baba'nın dediği gibi sarı bir kaşkol da atabiliyor musun boynuna..?
    * * *
           Afife Jale. diyordum.. Su gibi güzel bir hanım.. Selahattin Pınar'la olan arkadaşlığı anlatılıyor dergide.. Aşkı, evliliği ve adına yapılan onlarca şarkı.. 'Nereden sevdim o zalim kadını' da onlardan biri.. Sayfayı çevirdim; çevirmez olaydım! Bir mezarlık, yerde bir tabut, tabutun başında biri çocuk 4 kişi.. 1941 yılında akıl hastanesinde vefat etmiş Afife Jale.. Cenazesinde 4 kişi var.. Yani; yoldan geçen biri yardım etmese el arabasıyla taşıyacaklar mezarlığa.. 
    * * *
          Filmlerini izleyip rüya gibi hayatları olduğunu sandığımız sanatçılar bunlar.. Bir külah leblebiyle bir şişe gazozun her derde deva olduğu yıllardan tanıdığımız..
           Hoşça kalın..
                                                Erdoğan Mühürcüoğlu 

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    İşinin esiri olan insan, başkasının esiri olmaz

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak