Halk BolununSesi'ne güveniyor. Okunuyorsak sebebi budur

 Allengirli şiir..​​​​​​​

Erdoğan Mühürcüoğlu

 Allengirli şiir..​​​​​​​
    29 Ocak 2023

          ALLENGİRLİ ŞİİR..

           Ölüm.. Bu yıl ne kadar çok can yaktı ölüm.. Ne kadar çok ölüm haberi aldık bu yıl.. Şİmdi de Sinan gitti.. Onunla Ortaokula başladığımız gün sanki dün gibi.. Üzerimizde takım elbise, başımızda İçine vesikalık resmimizi koyduğumuz şapka.. Raşit Veciz, Ergun Kulakoğlu, Haluk Uzun, İbrahim Sağlık, Engin Kınacı.. Ön sıralarda kızlar.. Kapının yanında onunki, pencere kenarındaki benim.. Ne diyelim.. ''Ölüm dediğin aslında yalnızlıkmış / Bir sabah bir bakıyorsun, herkes gitmiş..''

    * * *

           PLAJ..

          Adam "N'oldu sizin Büyüksu plajı? diye soruyor telefonda.. ''Hani Deniz Bisikleti, Kano, Jet Ski alıp koyacaktınız Büyüksu'ya.. Çanşa - Dadıç arasında gidip gelecekti sizin Jet Ski' ler.. Seferi 20 kağattan dünyanın parasını kazanacaktınız.. 'Aldınız mı Jet Ski'yi..? Telefonu kapatıp hızla sokağa attım kendimi..

    * * *

           Deniz kenarında bir bank'ta oturuyorum.. Başımda ben akran biri.. Biraz kayabilir misiniz dedi.. 'Tabi tabi'' dedim 'buyrun..! Bolu'ya çok gelmiş, özellikle de Kartalkaya'ya.. Mazhar abi'nin vefatını konuştuk.. Onun Koru motelden başlayıp Kartalkaya'ya kadar uzanan hikayesini...

    * * *

    Ankara'ya giderken Abant'ta mola veren Ulusoy'dan bilet alırlarmış.. Abant sapağında bekleyen bir minibüsle Abant'a taşınırlar, yemek ikramından sonra tekrar geri dönerlermiş.. Sonra aynı otobüsle Ankara'ya devam.. Sormaya ne hacet, yemekler şirkettenmiş tabii ki.. O anlatırken benim aklım parmaklarının arasında döndürdüğü kalemde.. Beyefendi yapma şunu'' diyorum ''zaten sinirlerim tepemde..''

    * * *

           Genç yaşta vefat eden bir arkadaşı varmış bizim oralı.. Hukuktan arkadaşıymış, aynı zamanda da yurttan.. 'Valla' dedim 'ismini hatırlayabilseydiniz belki tanırdım kendisini..'

    * * *

          Eve gelir gelmez ilk işim ona bakmak oldu.. Gerçekten var böyle biri.. Ben de bir yazımda bahsetmişim.. ''Baykan yokuşunda kalp krizi geçirip vefat eden genç'' demişim.. Cenaze törenini, annesini babasını, kardeşlerini anlatmışım.. ''Her doğan bir gün ölecek'' demişim bilgiç bilgiç.. ''Ama evlatsa kaybedilen yürekler yangın yeri'' diye eklemişim.. Ve; 'En kolay ölüm insanın kendi ölümüdür' diye bitirmişim..

    * * *

          Öyle midir gerçekten? En kolay ölüm insanın kendi ölümü müdür? Lucretius'un ''Ölüm varken ben yokum, ben varken ölüm yok'' diyerek özetlediği gibi midir? Yoksa ölüm müdür yaşamı anlamlı kılan? Bir gün öleceğimiz gerçeği midir..?

    * * *

          BASAR GİDERİZ İSTANBULA..

           ''Atlarız Şeref abi'nin hostesli otobüslerinden birine, ver elini İstanbul'' dediğimiz zamanlardı.. Fatih'de Bolu yurdunda kalırız dediğimiz.. ''Olmadı Şişli'ye İskenderoğlu Sokağa çıkarız.. Tos Ahmet orada, Kemal Çevik orada, Orhan Ercek orada, Keçi Taner orada.. Asker elbiseleriyle Adnan Koçlu gelir hafta sonları.. Oturur iki lafın belini kırarız..

    * * *

           Daha olmadı Taksim'e çıkarız.. Çeto'yu buluruz, Esat'ı buluruz, Emin'i buluruz..! Belli mi olur, Zürafa sokağa bile gideriz hep birlikte.. Bazen insan ‘yemişim sizin ahlak kurallarınızı’ deyip içinden geleni yapabilmeli.. Osmanbey'de Kenan Başboyacı, Fuat Öztekin, Abbas İnceayan.. Kalacak yerden çok ne var ki tombik..! Kimseyi bulamasak Feriköy'de 'Of Of Kamil' var..

    * * *

           ALLENGİRLİ ŞİİR..

            Yakışıklı adammış.. Bizim mahallede sevgilisi varmış.. "Bıldırcın gibiydi" diyor.. ''Kim olduğunu sorma.. Ama illa da öğrenmek istiyorsan 'Ne Kadınlar Sevdim Zaten Yoktular'' diyor ya şair; onlardan biri.. Eskiden diğerinin haberi olmadan başlayan ve yine haberi olmadan biten sevdalar vardı.. Platonik.. Platonik olunca rahat ediyor insan.. ''Allengirli şiir'' deki gibi..

    *

          Ben seni severim sevmesine de düzenim bozulur

          Durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar..

          Sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız..

          İşin yoksa çiçek al, saç tara, parfüm sık..

           Küsmesi, barışması, ayılması, bayılması..

    * * *

           Ben seni severim belki de, rabbim buna hazır değil.

          Her şeyin güzelini sever o, ideal birliktelikler ister

          Seninle benim yan yana oturacağımız çekyata

          Ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik..

    * * *

           DURUYOR MU?

           Ramazan geldi ya; 'Kara Abdulla'nın fırını duruyor mu' diye soruyor.. Foto Arman duruyor mu diye.. Foto Arman durmuyor, ondan eminim de Kara Abdulla'yı bilmiyorum.. Rahmetli Emin Arman'ın eşi'ne bir çöp konteynırının başında rastlamıştım.. Galiba Fikret hanımdı ismi.. Emin Bey'in artık ihtiyacı kalmayan ilaçlarını, raporlarını, röntgen filmlerini atıyordu..

    * * *

           Az mı pide sırasına girdik Kara Abdulla'nın fırınının önünde.. Ustanın kürek sapı darbesiyle iki büklüm olan vardı beklerken.. Beş metre boyunda kürek, üç metresi fırında iki metresi dışarda, cadde'de..

    * * *

           ''Ilıcaya yayan gittiğimiz zamanlar olurdu'' diyor.. 'Rahime teyzenin, evini geçince bi korku sarardı içimizi.. Delioğlan Pınarı vardı o civarda..'' İlginç.. Delioğlan Pınarını ilk defa duyuyorum.. Aktaş'ta Rahime teyzenin evinde fotoğraf stüdyosu olduğunu da..

    * * *

           Nasıl şaşırdım.. Kariyeri boyunca toplamda 832 gol atarak rekor kıran Lefter ilkokul diplomasını Bolu'da almış.. 27 Mayıs İlkokulu'ndan.. O Lefter ki, lakabı 'Ordinaryüs'tü biliyorsunuz.. Profesörlerin profesörü.. O kadar önemli bir ünvan ki, Cumhuriyet tarihinde sadece 49 kişide var.. Bugün bile bu kişilerden birinin; Aydın Sayılı'nın fotoğrafı kağıt 5 liraların arkasında.. Kağıt 10 liralarda ise Ord. Prof. Cahit Arf'ın fotoğrafı..

    * * *

            DELİ FAHRİ..

            Hafta sonu Zeytinli sahilinde uçurtma şenliğindeydik.. Birkaç saatliğine de olsa seçim tartışmalarından uzaklaşıp çocukluğumuzu yaşadık gönlümüzce.. Baktım da çoğu kişi kendi yaptıkları uçurtmalarla gelmiş alana.. Uçurtma yapmak zor iş.. İskeleti var, terazisi var, kuyruğu var.. Bizim uçurtmalarımızı 'Deli Fahri' yapardı çocukluğumuzda..

    * * *

           Bir sefer daha anlatmıştım Deli Fahri'yi.. Hatırladınız mı? Hani evin penceresinden nişan alıp fırlattığı 'kaka'sıyla yoldan geçenleri avlıyordu.. Hani, en çok karşı komşusu Yorgancı Temel amcaların kapısını kullanmıştı hedef tahtası olarak.. Hani Ud'çu Seher Abla bile hedefi olmuştu onun.. Delilerimizin çokluğu ile altın çağımızı yaşıyorduk..

    * * *

           Nutukçu Deli Refik, Çekçi Deli Mehmet, Sazcı Sadık, Alpağutlu İmam, Nezihi Başçavuş, Tik İrfan, Deli Hasan, Domdom Ali, Veli Hocanın Ahmet, Ömer, Islıkçı Erkan, Borazanlardan Deli Attik.. Bayanlardan Titiz Şahine, Çivrilli Hayriye..

    * * *

           Düşünüyorum da; Her birinin ayrı bir hikayesi vardı muhtemelen.. Kimse durup dururken delirmiyor.. Başa çıkamadığı kontrol edemediği şeyler zıvanadan çıkarıyor insanları.. Ünlü Filazof Nietzsche'nin delirmesini, sahibi tarafından kırbaçlanan bir atın acıklı durumuna bağlarlar.. Yerinden kalkamayan atın boynuna sarılıp hüngür hüngür ağlamasına.. Atın kulağına eğilip tüm insanlık adına özür dilemesine..

    * * *

           Deli Hayriye'nin dilencilikten topladığı çuval çuval paranın Karaköyde eviyle birlikte yanması.. Eşi Yanık Hakkı'nın köyde işlenen bir cinayete kurban gitmesi..

    *

            Çok aranan bir sıvacı ustasıyken eşi Emine'nin vefatıyla sarsılan, kendini ispirtoya verip darmadağın olan Sadık.. Yukarı çarşıda Nezihi Başçavuş'la 'Fareler ve İnsanlar'ın George ve Lennie'si gibi sarmaş dolaş dolaşan..

    * * *

          Edip Bey'in yolu nasıl oldu da Bolu'ya düştü, biliyor muyuz? O kadar gizemli bir adamdı ki, gittik casus diye karakola şikayet ettik.. Sanki Tuna kahvesinde otururken birden ayağa fırlayıp ''evet beyler! diyecekti, ''oyun bitti, kimlikleri görelim..!

    * * *

           Eski hal pazarı önünde ''Gappe yunan kendine gel'' narası atarken hatırladığımız Kamil ağa.. Kurtuluş Savaşı'nda bir destroyerin burnunda oturup düşman mayınlarını imha eden.. Onun Bolu Dağı'nda mola veren bir kamyonun kasasıyla şehre gelen ayı ile sabah namazına giderken karşılaşması var.. Ayıdan kurtulmak için tırmandığı telefon direğinde mahsur kalması..

    * * *

           Elindeki çomakla okuldan çıkan liseli kızların arasına dalan Deli Ali.. Kızların eteklerini kaldıracakmış gibi yaparak korkutan.. Kimi Yüksel pazarına kaçıyordu kızların çığlık çığlığa, kimi de, Spor Toto'cu Recep Okur'un dükkanına..

    * * *

          Hayat budur, iç iç kudur.. Yukarıda ismi geçenlerin hiç biri yok şimdi hayatta.. Geçen yıl gittiğim mezarlıkta onu düşündüm.. Zengin-fakir, vasıflı-vasıfsız, akıllı-deli hepsi oradaydılar.. Bir tek ben vardım aralarında yabancı olarak.. Bir de Ayşe öğretmenin mezarı başında eski bir öğrencisi..

    * * *

            Benim de her gidişimde mutlaka uğradığım yer Ayşe öğretmenin mezarı.. Babamın mezar komşusu.. Her uğrayışımda Sakarya Okulu'ndaki karşılaşmamız gelir aklıma.. ''Aa, ne zaman döndünüz Almanya'dan? diyen sesini duyar gibi olurum.. ''Bu cici kızın kaydı mı yapılacak? diye soran sesini.. Ayşecik.. Bandakcıoğlu Sokakta Süheyla teyze ile pencerede otururken görüp el salladığımız, hal hatır sorduğumuz.. Öldüğünde 30 unda bile yoktu galiba..

          Hoşça kalın..

          Erdoğan Mühürcüoğlu..

    • İlhan TAŞDELEN29 Ocak 2023 . 21:48

      ELİNE VE YÜREĞİNE SAĞLIK AĞABEY..SAĞOL VAROL.

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Benim naçiz vücudum nasıl olsa bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacaktır.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak Düzce Çiçekçi