BolununSesi; Halkın Gazetesi

Vedat.. Reklamlar.. Safure Hanım..

Erdoğan Mühürcüoğlu

    19 Ocak 2015

    Vedat.. Reklamlar.. Safure Hanım..

          Menfi olacan oluncası, muhalif olacan anasını satayım.. Osman Çelebi gibi olacan.. Bolu'ya Milli Korunma Yasasına muhalefetten sürgün olarak gelmiş Osman amca.. Lakabı da bu yüzden menfi Osman zaten.. Bolu'dan başka vilayetlere gidenler de var bu yasaya muhalefetten.. Arasta içinde ip ve urgan satan Hakkı amca mesela, menfi Hakkı; o da Kastamonu taraflarından gelmiş.. Hatta ben Şakiroğlu'nun da Bolu'ya o şekilde geldiğini sanıyordum.. Değilmiş, yanlış biliyormuşum..

    ***

           Şakiroğlu deyince onun yaşadığına benzer bir evlat acısı daha yaşanmış Bolu'da.. Onu konuştuk bir arkadaşla.. Benim ilk defa duyduğum bir konu.. Gerçi o da tam bilmiyor, bana soruyor bazı yerlerini.. 'Sabri amca manifaturacıydı' diyor. 'oğlu Vedat da yirmi yaşlarında falandı.. Hadi bilemedin yirmi beş olsun' Ortaokuldan arkadaşlarmış.. Bunlar daha okul bitmeden Bolu'dan ayrıldıkları için pek görüşememişler.. 'Son gördüğümde aile perişandı' diyor.. 'Ne oldu, nasıl oldu? cesaret edip kimseye soramadım.. Bana soruyor..

    ***

          Baba; sevgisini, özlemini, acısını ana gibi gösteremez.. İçine ağlar.. Fotoğrafla konuşur, dertleşir, onu sever titreyen parmaklarıyla.. Bir baba bir köşeye çekildiyse, saklanıyorsa herkesten; bilin ki, çok kötü bir şey olmuştur.. Allah sıralısını vermemiştir ölümün.. Bir baba ağlıyorsa eğer; geriye sadece fotoğraflar kalmıştır, palto kalmıştır, çanta kalmıştır sarılıp koklayabileceği.. Sen uzaktan; 'ne aile be! ne mutluluk, ne saadet dersin.. Halbuki için için yanıyordur onlar, bilmezsin.. Ben mi nerden biliyorum? 'Ben herşeyi bilirim..! Hahahaha..

    ***

           Bir doktor arkadaş vardı Bolu' da; Nihat Çökelez.. O anlatırdı 'bir otobüs dolusu yaralı gelir bazan' derdi 'inim inim inleyenler olur, kıyameti kopartanlar.. Ama biz gider, hiç sesi çıkmayanlara bakarız.. Durumu en ciddi olanlar onlardır çünkü.. Ölüyor sandıklarına birşey olmaz genelde..

    ***

     

           REKLAMLAR..

           Reklam çok önemli.. Bir filmde vardı.. Şener Şen kısık bir sesle, 'tomatis, tomatis' diyordu.. Biraz daha alıştıktan sonra da 'tomates, haydi tomates.. Bizim bu tarafta, efsane gibi anlatılan bir adam var.. O kadar meşhur ki Gülben Ergen bile programına çıkartmış onu.. Adam çenesinin kuvvetiyle sevgililer gününde tohumluk kabak satmış birisine.. Görseniz bi şeye benzetemezsiniz; pos bıyıklı üstünde kadın kıyafetleri olan tuhaf bir adam..

    ***

            Bolu Pazarı'nda yok muydu? Ohooo sürüsüne bereket 'Don lastiği bir milyon biyruuunn! diyen mi ararsın 'geel apla, geeeal geeeal, bedava yaptık geeel ! diyenler mi.. Ben Bolu'dayken portakalları göğsüne koyup 'Waşingtoooonn bunlaarr' diye bağıranını da gördüm.. Sütyeni kafasına takan kendini aşmış pazarcılar vardı.. Burada da var, bizim evin önünde hem de.. Adam tezgahın üzerinde, kadın külotunu pantolonun üzerine çekmiş, süpermen gibi..'geel apla, geeeel geeeel.. Mavili verelim, yeşilli verelim, sarılı verelim, biyruuunnn..!

    ***

          Bir adam vardı Bolu'da, bir elinde simit tablası, başında fötr şapka, sarı, kısa kol gömlek, siyah yelek.. En belirgin özelliği de bıyıkları, kaytan bıyıkları.. Cebinde taşıdığı kavalıyla çoluk çocuk herkesi başına toplar, kaval çalar, komiklikler yapar.. Sanırım en fazla satış yapan simitçi de oydu.. Geredeli Ahmet'de ona benzerdi.. İstanbul'da yaşayan Bolu'lular tanır onu, Ahmet İlerisoy; burnu ile kaval çalan adam.. Kozyatağı Köprüsü altında minibüsten inince araba altında kalmıştı rahmetli..

    ***

           Hayata simit satarak başlayan ve sonunda zirveye ulaşan bir sürü insan var .. Hidayet Türkoğlu'nun hikayesini duymuşsunuzdur.. Eminönü'nde kız arkadaşıyla dolaşırken rastladığı simitçiden bütün simitleri almış, parasını ödemiş ama simitleri tezgahta bırakmıştı.. Neden böyle yaptığını soran arkadaşına 'Tezgahın kenarındaki Hidayet ismini görmedin mi? demişti 'benim tezgahımdı o, karışmasın diye kenarına ismimi kazıdığım tezgah.. Simitçilik yaparken başladığı futbol ile milli takıma kadar yükselen Ali yok muydu bizde de.. Çok enteresan ama, en meşhur zamanlarında bile 'Simitçi Ali' diye anıldı hep..

    ***

           İşin özü şu; Hangi işi yaparsa yapsın hedefi olacak insanın.. Talaş böreğini Haşim usta yapar tencere yemeklerini Şükrü usta.. İsmail ağa çam kolonyası, fındık şekeri.. Radyo yok, televizyon yok, reklam yok.. Tanınmak, marka olmak ustalık kadar zeka işi de ayrıca.. Herkes 'lan vallaha iyi aşçı olur senden' deyip dururken Şükrü ustanın ortanca oğlu okuyup Hakim çıkmış mesela.. Yine bir dönemin ağır Ceza Reisi Selamı Kuzucu'nun oğlu Babür gibi yazarlar ve Egemen Berköz gibi ünlü şairler çıkmış..

    ***

            İsmail abi Bolu'dan geldi.. Bolu 'sarmamış' bu sefer..'Şansımı öpeyim, ben gittim kar yağdı' diyor.. 'Allahtan Ilıca var.. Havuzun kenarında sıralandık muskal kamışı gibi.. Sudaki ayaklarımızı izlerken daldık gittik taaa nerelere... Bana yeni bir konu getirmiş Bolu'dan.. 'Avukat rahmetli Hüseyin Özkan'ı yazsana' diyor; Bak şöyle başla; Hüseyin'in bacaklarında sinir gerilmesi var, bir kaç kadeh içerse düzelir gibi oluyor.. Zır yalan tabi.. Bir gün telefon ediyor birilerine 'bacağım çok fena oldu, Tahsin'e (Özcan) söyleyin acele yanıma gelsin' Eee? 'eee si; Tahsin de sağlam biri değil ki, sürekli kalp ilaçları kullanan biri.. Nalet olsun kabilinden gidiyor Hüseyin Özkan'ın evine..'

    ***

           'Bir bakıyor ki Kemal zurna gibi sarhoş.. Yanlız sarhoş olsa gene iyi, tutturuyor beraber içecez diye.. Yapma birader ben ilaç aldım bana dokunur falan diyorsa da dinletemiyor.. Masanın etrafında kovalamaca başlıyor.. Kelli felli adamlar masanın etrafında tennurer gibi dönüyorlar.. Tahsin ne yapsın garibim, bir kadeh içeyim de kurtulayım bari şundan diyor.. Diyor ama, ne bir kadehi ne beş kadehi.. Bütün gün ortalıkta görünmeyince bunları evde zil zurna buluyorlar.. Eee? 'ne eee si, hepsi bu.. Gerisini de sen yaz.. Uydur bi şeyler, her zaman yaptığın gibi hahahaha'

    ***

             Safure Hanım

             Simitçilerden falan bahsederken Dondurmacı yuvarlak geldi aklıma.. Zaten nerede bir Bolu hikayesi anlatılsa içinde yuvarlak da olur.. Karaçayır'da Mescit Sokak'ta otururdu yuvarlak.. Safure'nımı izlerdik o sokakta dondurma döverken.. Oradan sola dönüp devam edersen Tüccarların evine çıkılırdı, Avni'lerin evine.. Oradan da Karaçayır'a çıkardın.. Gerçi hikmetinden sual olunmaz ama Allah'ın da bir bildiği var ki şu gölcüğü Abant'ı şehre yakın bir yerde yaratmamış..

    ***

           Tüccarların evinden sola dönüverincesi karşımıza Abant çıkıvermeliydi mesela.. Ya da Yeni Sinema'nın karşısından devam edince caddenin bittiği yerde Gölcük.. Artezyenlerin olduğu tarafta, düz ayak.. Yelkenliler, sörfçüler.. Plaj bile giderdi be oraya, yakışırdı.. Çok mu uçtuk? Neyse bugünlük bu kadar.. Kendinize iyi bakın.. Her şeyin başı sağlık.. Bir doktor muayenehanesinden için rahatlamış olarak çıktığın zaman anlıyorsun bunu.. 'Umurumda mı dünya' diyorsun Ömür Göksel gibi:

          'Balıkesir Bandırma..

          'Dım dım dıbı dıbı dııımm'

           Hoşça Kalın..

         

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk Milletine canımı vereceğim.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak