BolununSesi; 33 yıldır sadece halkın desteği ile yaşıyor

The Truman show.. Nurten Yalçın.. Mıhsıçtı..

Erdoğan Mühürcüoğlu

The Truman show.. Nurten Yalçın.. Mıhsıçtı..
    18 Ekim 2020

           THE TRUMAN SHOW.. NURTEN YALÇIN.. MIHSIÇTI..

           Baktım benim film başlamış.. Hemen fırladım yataktan.. Başını kaçırmışım.. Olsun.. The Truman Show.. Hayal gücünün sınırlarını zorlayan ilginç bir film.. Film'de attığınız her adımın yaptığınız her işin birileri tarafından gözetlendiği ihtimali sorgulanıyor.. Evren bir Simülasyon mu? Acaba hepimiz sanal bir alemde mi yaşıyoruz? Yoksa bir gün biri çıkacak; "Hepsi yalandı şekerim, biz seninle maytap geçtik'' falan mı diyecek?

    * * *

           Benim ikinci izleyişim bu filmi.. İlk kez Bolu'ya emeklilik başvurusu yapmaya gittiğimde izlemiştim.. Tam bana göre bir film demiştim o zaman da.. Deli işi.. Galiba ilk gençlik dönemi ile ilgili çok özel bir günü hatırlattığı içindi bu sempati..

    * * *

           Bir çay bahçesinin gözden uzak köşesinde iki ergen.. 10 dan geriye doğru saya saya, ''ha şimdi, ha şimdi!'' diye diye bi hal olmuş delikanlı.. Diğeri de bekleye bekleye.. Korkular var.. Yanlış bir bank mı seçtik tedirginliği.. Deli Vasfi'nin görüş açısına girmiş olabilir miyiz? Deli Hamide yine çıkar mı karşımıza, elleri belinde? Ya Tatar İsmail amca çıkarsa dışarıya elinde çay tepsisiyle.. "Ya yanlış sinyal aldıysam, ''ya senden beklemezdim'' tepkisi gelirse karşıdan..

    * * *

          MALZEMECİ..

           Kırşehirliymiş arkadaş.. Ağrı'ya geleli üç yıl kadar olmuş..“Sizin alışamamanız gayet doğal'' diyor sigarasını ağızlığına yerleştirirken.. ''Üç yıldır buradayım ben bile hala alışamadım'' Çaylar geliyor sonra.. Fincanın kenarında limon dilimi, bardağın içinde nane yaprağı..

    * * *

          Şaka gibi.. Bolu'da yaşadığım şeyin tekrarı bu.. Kahvenin yanında şıra gelmişti orada da.. ''Ali bey köşkü burası'' demişlerdi.. ''Hadi beyin evi.. Necmiye hanım'lı, Hadi bey'li, Safiyanım'lı yılların..''

    * * *

           Sünnetçilerin şimdi olmayan evini konuşmuştuk.. Bitişiğindeki Hamdi Yangınoğlu'nu, Ovabaşlıları, biraz ilerideki çeşmeyi, Onsekizler'i, Goncalar'ı, Karaçayır'a çıkan sokağın başındaki Seyfettin Bey'i, Osman Yücelen'i.. Okul yolunda şakalaşarak yürüyen delikanlılar vardı o gün sokakta.. Kitaplarıyla göğüslerini saklayarak yürüyen genç kızlar..

    * * *

           Tabaklar Mahallesi yangınının kimbilir kaçıncı versiyonunu dinlemiştim arkadaşlardan.. Alev alev yanan evleri, Deli Kadir Abi'nin Willys marka Polis Cipini.. Evlerden bir çok kişiyi sırtlayıp çıkaran Kudret abi'yi, her gün yangın yerine uğrayıp kaybettiği silahını arayan polis memurunu.. Her yangına en önde giden ama sadece arsayı kurtarabilen 44 model İtfaiye aracını..

    * * *

           Rahmetli Emine Arıkan teyzelerin evi vardı orada.. Bircan ablaların oturduğu ev.. Yan tarafta Çay Şekerleri'nin evi.. Zerrin ile Berrin'in annesinin.. İkizlerin.. Ben yukarı çarşıda diye biliyordum evlerini.. Lise'den Ağda Camisi'ne doğru yürürken sağdaki bina diye.. Eskiden Osmanlı Bankası olan..

    * * *

           Ne güzel bir lakap ''Çay Şekerleri'' Yanarım yanarim da böyle bir lakap bulamamış bizim dedeler ona yanarım.. Gerçi şükretmek de lazım.. Ne lakaplar var daha.. ''Adınız ne beyfendi? diye soruyorsun, ''Falanca! diyor, ''Lakabınz? ''Kuru büzük..!

    * * *

           Yangın yerini festivale çeviren çocuklar vardı o gece.. Bir o yana bir bu yana çığlık çığlığa koşuşan.. ''Şehirleri çocuklar büyütürmüş'' derler.. Ne kadar çok çocuk varsa sokaklarında; o kadar çabuk büyürmüş şehirler.. ''Dünyadaki herkes bir zamanlar çocuktu'' diyen Walt Disney vardı bir de..

    * * *

           Gavurlar mahallesi eşrafından Takvor Hopyan.. Çocukluğuyla ilgili anılarının bir yerinde ''Bolu Lisesine (idadi) başladığımda okulumuz yüksek bir tepenin uzerindeydi'' diyor..''Okuldan daha alçak seviyede Tatarlar Mahallesi vardı.. En büyük eğlencemiz bahçeden fırlattığımız taşları o mahalledeki evlerin üzerinden aşırıp sokağa ulaştırmaktı.. Çocuktuk ve yaptığımız işin ne kadar tehlikeli olduğunu idrak edemiyorduk..'' (Pederim'in anıları, 259-261)

    * * *

          112 yıl öncesinden bahsediyor yazar, 1906 yılından.. Biraz baktım da; Ne kadar değişik mesleklerden insanlar yaşamış Takvor Amca'nın mahallesinde.. Yazıcı var, destancı var, tellal var, fırın kürekçisi var.. Taaa 1915'lerde Tabelacı var, Mektup Yazıcısı var.. İki tane Kilise olunca iki tane de papaz var.. Papaz Artin Efendi ile kapı komşusu Ohannes Efendi.. Bir de Destancı Ohannes abi var, karıştırmamak lazım.. Destancı Ohannes çok meşhur.. Pazar yerinde elini kulağına atıp ''Ah benim yavrularıım, garip yetim çocuklarıım ! diye bir başladı mı; 'Ah canıııımm! diye koşar boynuna sarılırmışsın.. ''Kim üzdü seni böyle Ohannes'' dermişsin.. ''Söyle kim üzdü seni.. Kim! kim! kim..!

    * * *

           Kırşehirli arkadaşı anlatmıyor muyduk biz yav? Nerelere gittik biz.. Kırıkkale'de seyrettiği maçı anlatan arkadaşta kalmıştık.. Boluspor'lu K. Erol'un orta sahadan ileri çıkmış olan kaleciyide geçen vuruşu tıngır mıngır ağlara doğru ilerlerken, top tam gol olacakken sahaya giren malzemeci Ali'yi.. Sahaya koşarak giren ve golü önlemek isterken Kırıkkalespor'lu Erkan'la çarpışıp ayağının kırılmasına neden olan.. ''O gün Simoviç, B.İsmail, Ethem, Selahattin vardı Bolusporda'' diyor.. Simoviç'i Halitoviç olarak düzeltiyorum, ''Furuko tepesi'' dediği yeri de ''Fırka'' olarak..

    * * *

            Bu yabanci milleti de Fırka'ya neden ''Furuko Tepesi'' der anlamış değilim.. Bir kere de Balıkesir taraftarlarından duymuştum.. Emniyet Motel'de futbolcularının yemeğine ilac karıştırdığımızı iddia ediyorlardı.. Bunlar İlacın etkisiyle cırcır olunca biz golleri sıralamaya başlamışız güya.. Ben inanmayınca Coşkun Özarı'nın Milliyet gazetesindeki yazısını dayamışlardı burnuma..

    * * *

           NURTEN YALÇIN..

          Dün Belediye önünde çekilmiş bir fotoğraf buldum mesaj kutumda.. Bir arkadaş rahmetli Nurten Yalçın'ın fotoğrafını göndermiş sağ olsun.. Yanındaki kişiyi de Nurten Yalçın'ın babası diye işaretleyip, Atatürk'ün şoförlüğünü yapmıştı'' diye not düşmüş.. ''Hani eski bir resme bakarken'' diyordu ya Erol Evgin, ''Hani yılları sayar da insan'' diyordu ya.. ''Hani gözleri dolar ya birden..''

    * * *

           ''Acı veriyorsa geçmiş; geçmemiş demektir'' derler.. 2006'ydı galiba.. Ölümünü yalnız oluşuna ve sorunlarının üstesinden gelemeyişine bağlamıştı komşuları.. Şaşırmıştık.. Sen o mahallede doğ, o mahallede büyü, oku, öğretmen ol, binlerce öğrenci yetiştir, sonra.. Sonra, bir kaç günlük cenazeni polisler çıkartsın evinden.. Hala yanmakta olan ışıkla karşılaşsınlar içerde.. Küllükte kendiliğinden sönmüş sigara, açık kalmış televizyon, duvarda saatin tıkırtıları..

    * * *

           Nazım ''Biz küçükken çok büyüktük'' diyordu bir şiirinde.. ''Kollarımızı bir açardık'' diyordu, ''dünyayı kucaklardık.. Çok güzeldik biz küçükken.. Büyüdük.. Kollarımızı açtığımızda bir kişiyi bile sığdıramayacak hale düştük.'' Tam böyle değilse de buna benzer ifadeler olan bir şiirdi..

    * * *

           MIHSIÇTI..

           İsmail abi ''yemeği dışarıda yiyecez'' diye iftar çadırına götürünce ''Mıhsıçtı'' demiş bizim hemşeriye.. ''Denecek laf mı şimdi bu? diye soruyor.. ''Bizim şanssızlığımız Manukyan Abla'nın Bolu'ya uğramamış olmasıydı'' demiş.. ''Ayakkabıyı çıkarıp ağzının ortasına nasıl vurmazsın'' diyor.. ''Demeseydi iyiydi'' diyorum.. ''Mıhsıçtı biraz ağır kaçmış hakkaten.. Ama Manukyan Abla da açıverseydi bi şube yav'' diyorum..''Ne var sanki bunda..?

    * * *

           Biz de Bolusporla maça gidiyoruz diye Kamil Bilgihan'ın kömür kamyonlarına doluşmazdık.. Yabancısı olduğumuz şehrin sokaklarında dört dönmezdik maç saatine yetişecez diye.. Ankara'da Papaz Oktay abi'nin tuzağına düşüp 'Bentderesi ne tarafa düşüyor'' diye sormuşluğumuz var bizim.. Büfeci'den kaçarken 100 metrede dünya rekoru kıracaktık az kalsın.. Ondan sonra da o maçlardan hayır bekle.. ''Lütfü hoca yetiş..!

    * * *.

          Neyse.. Bugün de yazdık çizdik bir şeyler.. Geçmişin fotoğrafını çekmeye çalıştık.. Geçmişin fotoğrafını çekmeye çalışmak, Cemre fotoğrafı çekmek gibiymiş.. Acemi gazetecileri 'Cemre' haberine gönderirlermiş eskiden.. 'Falanca yere cemre düştü'' derlermiş, ''koş abisinin !

    * * *

           Hoşça kalın..

          Erdoğan Mühürcüoğlu 

    • Taner Başer20 Ekim 2020 . 20:56

      Resimdeki rahmetli Hamide hamamdan çıktıktan sonra bazen bize anneme misafir olurdu çay ve ekmek en favori yiyeceğiydi,yaşlı itfaiye kamyonu lise öğretmenlerimin topluca resimleri ,yine bizleri eskilere götürdünüz kaleminize sağlık teşekkür ederim gelecek yazı ve resimleri dört gözle bekliyorum

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    İşsiz adam durgun su gibidir, bozulup kirlenir.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak Antalya Hurdacı Kepez Hurdacı