BolununSesi; Halkın Gazetesi

Yangın.. Buzağı sesi.. Çarşı başı çeşmesi.. Falan filan..

Erdoğan Mühürcüoğlu

    10 Haziran 2013

    Hafiften bile olsa bir ürperti ve kaybolma korkusu yaşarsınız ya bazan. Birden böyle bir duygusallığın içine yuvarlanıverirsiniz ya. İşte öylesi durumlarda siz ne yapıyorsunuz bilmem ama, ben koşar en güvenli olduğunu düşündüğüm yerlere sığınırım. Çocukluk yıllarıma. Çocukluk yılları insanın sığınabileceği tek liman bence. Ondan daha emniyetli, daha huzurlu, daha mutlu olabileceğiniz bir yer yok. Hele yaşlılıkta; sığınabileceğiniz limanlar teker teker kayıp gitmişlerse bir yerlere, ve bir şiirinde dediği gibi şairin 'Ne zaman bir dosta gitseniz ,evde yoksa eğer..
    Trenim gecikmeli, yüreğim bungun,
    Bir bir uzaklaşıyor sevdiğim insanlar.
    Ne zaman bir dosta gitsem,
    Evde yoklar. (M.Altıoklar)
    ***
    Alır başımı çook eski yıllara giderim. 1950'li yılların içine girer orada bir süre saklanırım. 'Buğu'lanmış bir camın üzerine bir şeyler yazarken, 62'den tavşan şekilleri falan çizerken bulurum kendimi. Kendimi, eski ahşap evimizden sokağa bakarken bulurum hep. Aklıma bir şarkı gelir onu çalarım ıslıkla mıslıkla.. Kimseye belli etmeden söylerim şarkımı. Çarli' yi hatırlarım, komşumuzun horozu Çarli'yi ve onun delirmiş gibi çırpınarak uzun uzun ötüşünü. Karaçayırdan dağılan 'Hergele'nin (hayvan sürüsü) kendiliklerinden sokak aralarından geçerek evlerine ahırlarına dönüşlerini, çıkarttıkları sesleri, ineklerin buzağıların seslerini..
    ***
    Bakın,'şak' diye aklıma ne geldi. Buzağıların sesleri dedik ya; işte o ses, ney üfleyen bir 'Neyzen'in çıkartmak isteyeceği en ideal sestir, bunu duymuş muydunuz ? Hocalar, usta neyzenler öğrencilerine; hep o ses e, buzağı sesine ulaşmalarını önerirler. 'Ana ses' ile 'Dem ses' in birbirine karıştığı yerdir orası. Yani okyanusta tuzlu su ile tatlı suyun birbirine karıştığı yer var ya! orası gibidir, o çizgi gibidir.. Ben de bunları deli gibi niye anlatıyorsam? Siz nerden bileceksiniz ki bunları. Pek bir şeyden de anladığınız yok zaten. İşiniz gücünüz benim gibi memleketin yetiştirdiği 'Bilge' kişilerle uğraşmak, didişmek, o kadar.. 'Yalan mı ? Kolay mı yetişiyor böyle vatan evlatları..
    ***
    'Çarli'nin uzun uzun ötüşü' dedim ya demin; bir zamanlar duyduğumda çok sevdiğim bir söz vardı onu hatırladım; 'Öyle horozlar vardır ki, kendi ötüşlerinden dolayı güneş doğuyor sanırlar' Ezeldeee ! (demek ondannn !) 'ha babam de babam' kıçlarını yırtarcasına ötüyorlar çevremizde, çırpına çırpına.. (Yok kimseyi kasdetmedim, lafın gelişi sadece), vallahi !..
    ***
    Sizinkiler de öyle miydi bilmem ama, bizim sokaklarda evler o kadar birbirine yapışıktı ki, neredeyse hepimiz birbirimizin hikâyelerini bilirdik. Hatta inanmayacaksınız ama benim pencereye değişik renk havlular asarak arkadaşlarımla iletişim kurduğum bile olurdu. 'Hemen geliyorum' diyeceksem Yeşil, 'parayı kopartamadım bekle ! diyeceksem mavi, 'pencerenin altına gel ! diyeceksem sarı. Mutlaka havlu olması da gerekmiyordu. Benzer bir şey de olabilirdi, tişört, gömlek ne bulursan.. Peki kırmızı ? kırmızı havlu yok muydu evde? Olmaz olur mu ? o da vardı ama o; Amerika- Rusya arasındaki özel hat' gibi ' Kırmızı telefon ' gibiydi, çok özel mesajlar içindi..
    ***
    Sokaklarda şarkı söyleyerek dolaşma alışkanlığım da, kaldırımlardaki çizgilere basmadan seke seke yürüme alışkanlığım da hep o zamanlardan kalmadır. Bunları size daha önce de anlatmıştım sevgili Kökezciler, ana caddede taşların kenarındaki çizgilere basmadan inatla yürüyüşümü.. (Obsessif kompulsif bozukluk= Akpınar sendromu..
    ***
    Pencereye ya da balkona dikkat çekici renkte birşey asmak tabii o yıllara göre belki uygulanabilir bir şeydi ama, zamanımızda bu pek sökmüyor. Bu uygulamayı Ayvalık'a yeni taşındığımızda denemiştim. Telefonla mutfak tüpü siparişi verdiğim yere evi tarif ederken; 'Bak! Balkona kırmızı bir kazak astım, sokağa girdiğinde soldan dördüncü apartman 'demiştim,' kolayca bulursun!. Dedim demesine de bir saat oldu kimse ortalıkta yok, ne gelen var ne giden. Bir süre sonra telefon çaldı 'Abi ben geldim ama, bütün balkonlarda senin dediğin renkten bir şeyler asılı, bulamadım senin evi.. Neyse şimdi başka bir konuya geçelim..
    ***
    Onu ilk tanıdığımda yeni açmış olduğum dükkana gelmiş hayırlı olsun falan demişti.. Hayırlı olsun falan demişti demesine de sürekli gözlüklerinin üzerinden beni izlemesinden onun espritüel biri olduğunu ta o zaman anlamıştım. Sanki bana şaka yapmak, kafaya almak, 'maytap geçmek' için fırsat kollar gibi bir hali vardı.. Hani, saçlar dökülüp kafa 'cas cavlak' çıkanlardan bazıları, yanları uzatıp tepeye yapıştırırlar ya, bu abi de onlardan. Yüzüne baksanız bile gülesiniz gelir, işte öyle birisi !..
    ***
    Kimden bahsettiğimi anladınız mı ? Anlamışsınızdır tabi, anlamaz mısınız hiç.. 'Tabelacı Köksal mı?' hayır o değil ! 'Yavruoğlu mu?" yok canım onu da nerden çıkardınız.'O da komşumdu ama o da değildi." Ud öğrenmeye çalışırken çok kafamızı ütülediydi ama o değildi. Benim dediğim daha yaşlı biri, babam yaşında neredeyse. Belki onun sık sık 'Ne bakıyan lan filim mi oynaya burda !" Sözünden kim olduğunu çıkartırsınız.. 'Amcacım lütfen, bak sana kaç defa dedim insan gibi rica ediyorum yapma şu şakalarını" derdim. Dükkanın içinde, müşterilerin arasında yapma şunu! ama dinleyen kim..
    ***
    Bizden yaşlı olduğu için pek fazla bir şey de diyemezdik. İşte bu sarı saçlı abi, bir sohbet esnasında bana Belediye Meydanı'ndaki 'Çarşıbaşı Çeşmesi'ni anlatmıştı. Gerçi ben de çocukluk zamanımdan o çeşmeyi hatırlıyordum ama hayal meyal, o kadar.. Hacı Ahmed Ağa tarafından 1776'da yaptırılan çarşı başı çeşmesini sizde duymuşsunuzdur. Üzerinde kime ait olduğunu bilmediğim bakımsızlıktan harap olmuş birde mezar vardı burada..(türbe) Hani her şehrin simge yerleri vardır, cami gibi, çeşme gibi, hamam gibi. Kime sorsanız gösterirler. İşte çarşı başı çeşmesi de öyle bir yerdi Bolu'da..
    ***
    Bayramlarda arkadaşlarımla gidip; bütün müşterilerin ellerini tek tek öptüğüm kıraathane de oradaydı.. Çeşmenin bitişiğindeki 'Demokrat parti' binasının altındaydı. Doğrusu iyi de para toplardık bu kahveden.. Belli bir yaşın üzerindekiler hatırlarlar. Hatırlanmayacak gibi bir yer değildi ki birader, en başta bizim Bolu'nun eniştesi Hans olmak üzere, her gün yaşlı genç, öğrenci, emekli herkes burada olurdu. Kahveyi Değirmenözü Köyü'nden Servet isminde birinin çalıştırdığını yine orada bulunan 'Demokrat parti' tabelasının 1960 ihtilalinde çok tantanalı bir şekilde indirildiğini de hatırlıyorum. Daha sonra bir takım imar faaliyetleri sırasında bu bina yıkıldı.. (Bu kahve hakkındaki bilgilerin bazılarını Mehmet Gündoğdu Abi'den duymuştum.. (okumuştum)
    ***
    Geçenlerde 'Taşhan'ın önünde çevrilen bir filmden bahsetmiştim ya. İşte o konuyla ilgili internette dolaşıp bir şeyler ararken daha önce hiç duymadığım bir bilgiye de ulaştım. 'Bolu'nun en korkunç yangını' konusundaki bilgiye. İslahat döneminde oluyor bu yangın. O dönemdeki Bolu anlatılırken, bu devrin olayları arasında Bolu Çarşısında çıkan korkunç bir yangından da bahsediliyor.. 1803 senesinde Mükerrem Ayı'nın 13. günü saat altı buçukta, yani sabaha karşı çıkmış ve tam bir 'Cehennem' yaşatmış Bolulular'a. Mükerrem Ayı hangi aya denk geliyor diye bana sormazsınız artık. Bilsem söylerim de, bilmiyorum. Mehmet Abi sağ olsun, yardımcı olur söyler bize nasıl olsa..
    ***
    Bolu Çarşısı'nı baştan başa saran bu yangında herkes kendi imkanlarıyla bu yangını söndürmek için gayret göstermiş ama olmamış, tam 250 dükkan ve 19 han tamamen yanıp kül olmuş.. Sabaha karşı ocaktan çıktığı sanılan yangın; bütün binalar ahşap olduğu için kısa sürede her tarafı sarmış. Alevler bir dükkandan diğerine geçmiş ve çarşı baştan başa kuru bir kütük gibi cayır cayır yanmış..
    ***
    Tabi Elde hiçbir kurtarma vasıtası falan yok. Korku içinde herkes eli, kolu bağlı, karşıdan bu felaketi seyretmekten başka da bir şey yapamamış.. Yangın herkesin uyuduğu bir saatte çıkmasaymış, eğer gün içinde falan olsaymış belki başlangıçta söndürülebilirmiş. Öyle demiş bizim o devirlerde yaşayan atalarımız. Sonuçta her yer yanmış kül olmuş ama işin tek sevindirici tarafı 'Arsayı kurtarmışlar' ! ona da şükür.. Bu yangından bir yıl sonra da Taşhan'ı yapmış Bolulular..
    Hoşça kalın, şakalarımıza da fazla takılmayın aziz ve necip arkadaşlar!..


    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Cehaletle deha arasındaki gerçek fark nedir biliyor musunuz? Dehanın sınırları var cehaletinse hiçbir sınırı yoktur.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak Bolu Oto Lastik