BolununSesi; Halkın Gazetesi

Yılbaşı.. Göl.. Atıf Ateşok..

Erdoğan Mühürcüoğlu

Yılbaşı.. Göl.. Atıf Ateşok..
    4 Ocak 2022

          

         YILBAŞI.. GÖL.. ATIF ATEŞOK..

            Yeri geldi üzüldük, yeri geldi sevindik, acısıyla tatlısıyla kocaman bir yılı daha geride bıraktık.. Gerçi yılbaşı gibi bir derdim hiç olmadı benim.. Sene değişiyormuş, bilmem neymiş gibi bir sorunum olmadı.. Zaten neyi kutluyoruz ki allah aşkına? Kötü günler bitti, sırada daha kötü günler var diye mi.. Bir yıl daha yaşlandık diye mi yoksa..?

    * * *

          Yeni yıl İyilikler, güzellikler getirsinmiş.. Tamam getirsin de, geçen yıl da aynı şeyleri dilemedik mi kendisinden? Noldu peki? Maske üstüne maske taktık, aşı üstüne aşı olduk.. HES kodu olmadan ekmek almaya bile giremedik marketlere.. Sevdiklerimizi kaybettik yav sevdiklerimizi.. Daha ötesi var mı? Dostlarımızı, arkadaşlarımızı. kaybettik.. Sami'yi, Engin'i.. İsimlerini alt alta yazsam buraya sığmaz..

    * * *

          Yemişim yılbaşını ! dedim.. Çektim çizgili pijamaları üzerime, uzandım kanepeye.. Televizyonu bile açmadım.. Niye açayım? Piyango biletim yok, Zeki Müren yok, dansöz yok.. Dansöz olmadan yılbaşı mı olur? Biz ki, her yıl Nesrin Topkapı izleyerek yeni yıla giren bir nesiliz.. İzledikten sonra uzun süre kendine gelemeyen nesil..

    * * *

           Neden Panayır vakti, gidip gidip çadır tiyatrosunun önünde yığılıyorduk? Neden Telgraf tellerine konmuş kuşlar gibi saf tutuyorduk Tiyatora'nın önünde.. Neden Dansöz görünce hemen degajına hamle yapıp para takmak geliyordu içimizden.. ''Para mı takıyon, tombala mı çekiyon diye azar işitenimiz bile oldu Babuş abla'dan..

    * * *

           Ben Yılbaşı dendi mi, Fıratlı'nın pamuk ve abajur kağıtlarıyla süslenmiş vitrinini hatırlarım.. Bir de koltuğunun altında temizlenmiş Hindi gezdirirken Kamil Amca'yı.. Ya da, Turist Otel'in önündeki ağacın dalına astığı tavuklarına müşteri beklerken.. Geçenlerde onun Tarsus deplasmanından dönerken ''çişim geldi'' diyerek otobüsten inmeye çalıştığı anlatılmıştı bir yerde.. Hareket halindeki otobüsten düşerek ciddi şekilde yaralandığı..

    * * *

          Kapalı Hal Binasınının karşısında evi olan Atıf'ı hatırlamıyormuş arkadaşım.. Orman yangınlarına müdahale ederken Helikopteriyle iki kez alevlerin içine düşen Atıf Ateşok'u.. Birincisinde yaralı olarak kurtulan, 6 yıl sonra Antalya'da yaşanan ikinci kazada 4 arkadaşı ile birlikte vefat eden..

    * * *

           Orhan Armutçuoğlu'nu hatırlıyormuş biraz.. Bir de Abant'ta vefat eden Cüneyt Şakiroğlu'nu.. Taa Güray Hocanım'ın evinin altındaki dükkandan hem de.. Hilmi Bey'in eczanesinin bitişiğindeki..

    * * *

          Fırkanın altındaki sığınaklarda az mı oyun oynamışlar Cüneyt'le.. Ellerinde mumlarla yeraltında birbirine bağlı tahta kapılı sığınaklarda az mı dolaşmışlar..

    * * *

          ''Şeref abi'nin çırpınışlarını görmeliydin Abant'ta'' diyor bana.. ''Safiyanım'ın feryatlarını duymalıydın..'' O gün Abant'ta olduğumu söyleyince; ''Yaa, gördün mü bak! diyor, ''evlat acısı başka şeye benzemez..

    * * *

          Büyük Kökez çeşmesinde ismi yazılı olan İsmet Oğultürk'ün resmini bulmuş, ona baktık biraz.. Eski Memleket Hastanesi'nin Başhekimi Ömer Lütfü Oğultürk'ün çocuk yaşta kaybettiği oğlunun resmine..

    * * *

           Kendisinin de aynı acıyı yaşadığını bildiğim için Münihte 'İsar' deresinde tül perde ile balık avlarken polise yakalandığımız günü hatırlatıyorum.. Hakim karşısına çıkarıldığımız, para cezası ile paçayı kurtardığımız günü.. Gülüyor.. Anlıyor konuyu değiştirmek istediğimi.. Masanın üzerindeki susamları topluyor parmağının ucuyla..

    * * *

          O, Kökez çeşmesini, İsmet Oğultürk'ü falan anlatırken ben 10 yaşında İsviçre'de çığ altında kalarak ölen Doğan Taşkent'i düşünüyorum.. Cesedi hala bulunamayan Doğan Taşkent'i.. Babasının olayın yaşandığı yerde yaptırdığı çıplak çocuk heykelini.. Onun anısına yayınlanmaya başlayan ''Doğan Kardeş'' dergisini..

    * * *

           Gıcırdayan merdivenlerle çıkılan, odalarında ocağı, bacası hatta yüklüğü olan evden bozma kütüphanede tanışmıştık o dergiyle.. Hafta sonları hiç aksatmadan gittiğim, oraya gelen kızlardan birine fena halde abayı yaktığım yerde.. Ayşe Erzincanlı'nın müdürü olduğu kütüphanede..

    * * *

          O günlere ait bir fotograf var köşe bucak sakladığım.. Fotoğrafta 11-12 yaşlarında bir çocuk.. Tarih yok..1960'lar olmalı.. Koyu renkli pazen bir elbise var üzerinde.. Uzun konçlu çorapları ile eteğinin rengi aynı.. Bir elinde annesinin çantası, diğer eli kardeşinin omuzunda..

    * * *

          Çocukluk aşkları unutulmazmış.. Başka bir yere tayin olup şehirden ayrıldıkları günü hatırlarım.. Eşyaları taşımak için gelen kamyonu, dikiş makinesinin, sandalyelerin, halıların kamyona yüklenişini, zarflara doldurulmuş aile fotoğraflarını.. Ve Dilber Teyze'yi.. Komşularına sarılıp sarılıp ağlayan..

    * * *

          Cüneyt'in peşinden göle atlayan Lütfi Isıgöllü diye biliyordum, değilmiş.. Rahmetli Talip'miş onu gölden çıkaran.. Ayağına kramp girdiğini anlayınca hemen atlamış ama, tutamamış, Cüneyt'i.. Kaymış gitmiş elinden.. Annesi İstanbul'daymış o sıra.. Trafik kazası diye haber vermişler.. Hastanede yatıyor diye.. Gerçeği Bolu'ya dönerken yolda öğrenmiş Safiye Teyze..

    * * *

          Geriye dönüp şöyle bir bakıyorum da, çocukluğumuz bir garip geçmiş bizim.. Bir masalın içinden geçer gibi geçmiş.. Kemalettin Tuğcu hikayelerindeki gibi.. Ayağımızda naylon ayakkabılar, başımızda gazeteden yaptığımız sapkalar.. Sivri ucunu öne getirdik mi Amerikan askeriyiz, yana çevirdik mi, Napolyon.. Bir kaç sokak ötemizde de Taşhan var zaten.. Tommiks'in Kulver Kalesi.. Ve güneş yanığı ayaklarımızda naylon ayakkabıların şerit şerit izleri..

    * * *

           Neyse.. Fazla uzattık bugün, kafa şişirdik.. Bugün Sucu İhsan amca'dan da bahsedecektik güya, Kökez'den, Bolu'yu suya gark edişinden, şehrin kendi imkanlarıyla elektrik üretebilmesi için arkadaşlarıyla yaptığı çalışmalardan.. Depremde yan yatan Aslahaddin Camisi minaresini ''akla ziyan'' bir teknikle başka bir camiye taşıyıp monte edişinden.. Haftaya artık.. Herkese iyi yıllar diliyorum Erzurum'dan.. Hoşça kalın..

           Erdoğan Mühürcüoğlu. (04 01. 2022)

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak