BolununSesi; Halkın Gazetesi

Yüzbaşı Sabri.. İsmail Abi.. Hakkı Bey..

Erdoğan Mühürcüoğlu

    4 Ağustos 2014

          Cenaze marşı olarak bildiğimiz marşı aslında Chopin o amaçla yazmamış.. Bir akşam piyanoda bir şeyler tıngırdatırken sesi duyup gelen sevgilisi "bu çaldığın nedir Şopen'cim? diye sorunca Chopin, 'daha önce yazdığım bi parça vardı pek hoşuma gitmedi de, ona bir ekleme yapıyorum" demiş.. Sevgilisi 'ama Şopen'cim, vallahi bu çaldığın da sanki cenaze marşı ! Şöyle biraz hareketli bir şey olsaydı bari' deyince de kurnaz Chopin hemen atlamış "Sürprizzz ! demiş.."ben de bunu zaten cenaze marşı olarak bestelemiştim.."
    ***
          O günden sonra da bu parça her yerde "Cenaze marşı" olarak çalınmaya başlamış.. Cenaze marşı olarak çalınmaya başlamış ama adam bu parçayı başka bir amaçla bestelediğinden kendi cenazesinin bu marşla kaldırılmasını hiç istememiş.. Kime rastladıysa 'benim cenazemde Mozart'ın 'Requiem'ini çalsınlar' diye vasiyet etmiş hep..
    ***
          Yüzbaşı..
          Yıkılıyordu Bolu o gün.. Saraçhane Camisi'nin karşısında, Kanaat Mağazası'nın önündeydim.. Kütüphaneci Fadıl beyin kitap, kırtasiye sattığı dükkanın tam önünde.. Bando, askerler, halk.. Bolu ayaktaydı.. Vali Hakkı Ülken, Belediye Reisi Necip Varlık, Milletvekili Ekmekçi Kadir ve Menderes'le birlikte idam edilen Hasan Polatkan'ın eniştesi Bolu milletvekili Servet Bilir..
    ***
          Beraber çalıştığı Başçavuş tarafından Erzurum'da öldürülen yüzbaşı Sabri Arabacıoğlu'nun cenaze töreni vardı o gün.. Belediye Meydanı'nda öbek öbek toplanmış insanlar. Başçavuş Yusuf'un, Bölük komutanı Yüzbaşı Sabri Arabacıoğlu'nu 'açılan bir soruşturma' yüzünden tabanca ile öldürüp yine aynı silahla intihar ettiğini anlatıyorlardı.. Eğer başka bir olayla karıştırmıyorsam; Atatürk Bulvarı'ndan E5'e çıkarken sağda bahçe içinde bir yerdi Yüzbaşının evi, şimdiki Tuser Apartmanı'nın tam karşısı yani.. O gün feryat, figan göklere yükseliyordu o evden..
    ***
            Bugün olayı tüm ayrıntılarıyla hatırlayabilmem biraz da o günlerdeki gazetecilik merakımızdan.. Yani müvezziliğe, gazete dağıtıcılığına olan merakımızdan.. Turgut Çulha'nın matbaasından aldığımız 'Abant' gazetelerini kahvehane kahvehane gezdirirdik satmak için.. O sıralar bir de 'Nezihi Başçavuş' vardı bu işi yapan.. 'Yazıyoooorr ! Yüzbaşı Sabri'yi yazıyoooorr ! Erzurum'daki cinayeti yazıyor..! Yüzbaşıyı öldüren Başçavuş Yunus bilmem kimi yazıyor ! (soy ismini çıkartamadım)
    ***
           27 Mayıs İhtilali'nde esnaftan rica minnet topladığımız okunmuş gazeteleri bile sattık 'Yüksek kahve'de.. Havuzlu kahve de derdik oraya.. Nedense bir kare fotoğrafı bile yok oranın.. Belki de var, ben rastlamadım.. Halbuki şehrin en önemli yerlerinden biriydi orası.. Oyun oynayan, sohbet eden bir kaç tanıdık kişi olsaydı keşke fotoğraflarda.. Veya Orta Hamam'ın üzerindeki kahvede omuzunda peşkir elinde askı ile 'çaylaaaarrr ! diyerek servis yapan 'Cıba' Mustafa Patırdı..
    *****
           BABAM
           Arkadaşları anlatırdı; 'Kız enisdüsü' (enstitü) dağılacağı vakit aralarında babamın da olduğu bir kaç arkadaş Yüksek kahve'de pencere kenarında bir yer kaparlarmış.. Okuldan çıkan kızların geçmesini beklerlermiş orada.. Bütün babalar 25 hadi bilemedin 30 yaşlarında o sıralar, şaşılacak bir taraf yok yani.. Geçen gün bir yerde rastladım; 'Baban giderse bilmem ne olur' falan diye başlayan bir şiir var.. Onları hatırladım.. Yüksek kahvenin penceresinde 'Enisdü'nün dağılma saatini bekleyen babaları.. ama şiir'deki gibi 'sekiz köşe şapkaları' yoktu bizimkilerin..
    ***
           Bir tek Trakya'da Süloğlu'nda askerde iken varmış babamın şapkası.. "Atlardan anlar mısın" demişler ilk gittiğinde.. Babam "ohooo!" demiş.. Aslında hayatında eşeğe bile binmiş adam değil.. İki defa düşüp kaburga kemiklerini kırmış orada.. At'ın solundan yaklaşıp üzengiye de sol ayağını koyarak sıçrayacakmışsın üzerine.. Kural buymuş.. Ama babam ata sağdan yaklaşıp üzengiye de sol ayağını koyup sıçrayınca hooop ! Nasrettin Hoca gibi ters oturmuş atın üzerine.. Yerlere yatmış herkes gülmekten..
    ***
          Ne bypass vardı o yıllarda, ne de kalbe stent takma gibi bir uygulama.. Komşumuz Dr. Aynur Hanım 'Bir de benim hocama gösterseniz' demişti kulağımıza 'bir de İskender Bey görseydi amcayı.. Randevu da aldık ama olmadı, zaman yetmedi maalesef..
    ***
          Çiçek Sineması'nda Sadri Alışık'ın, esprilerine o da gülüyor mu diye gözümün ucuyla baktığım adam.. Ya da 'Ayşecik' filminde herkes ağlarken o ne yapıyor? diye gözümün ucuyla baktığım.. Kıbrıs Çıkarması'nda çatıdaki anteni eliyle ayarlayıp "şimdi nasıl? çıktı mı Ecevit? diye aşağıya seslenen.. Bana 'Aloo, Almanyalı ! çıktı mı Ecevit ! diye seslenen.. Hep o gurur duysun diye bir şeyler yapmaya çalıştığım, bir türlü başaramadığım..
    ****
           HAKKI BEY..
           Migros'tan çıkıp denize gidecez İsmail abiyle, ama adamda utanma arlanma yok.. Tıka basa doldurduğu market arabasını bir köşede bırakıp, elini kolunu sallaya sallaya çıktı dışarı.. Hayır madem arabayı bırakacaksın ne diye tepeleme dolduruyorsun değil mi? Adamlara da yazık.. Senin topladığın o bir sürü ıvır zıvırı tekrar götürüp yerine koyacaklar.. Kıyma alıp iki kere çektirmeler, çeşitli peynirlerden bilmem kaçar gram tarttırmalar..
    ***
           Bolu'da katlı otoparkın orada Gima varmış eskiden ben hiç görmedim orayı.. Bu orada da yaparmış böyle.. Orada çalışan zayıf, kara kuru Karadenizli bunu uyarmış.. Bir kaç sefer 'bak! yapma böyle' demiş 'fena dalarım sana' bizimki 'uçan tekme falan atar diye korkmuş bi daha gitmemiş oraya.. Adam kurnaz mı kurnaz, 'sen takma kafaya' diyor, biri bi şey söylerse 'Hiç sorma! kredi kartımı almadan çıkmışım diyecekmiş; araba dursun bi kenarda, ben gelirim birazdan..
    ***
           Deniz kenarında 'recisör sandalyesi' dedikleri türden bir iskemlede oturmuş anlatıyor İsmail abi.. 'Yanılmıyorsam' diyor 'Hakkı bey önceleri Askeriye'de veteriner miş.. Ordu'da süvari sınıfı kaldırılınca ihtiyaç kalmamış veterinerlere, bunları eğitimden geçirip diş hekimi yapmışlar.. Yapmışlar ama 'acele tarafından' öğrenilen diş hekimliği ile anca bu kadar oluyor.. Hakkı Bey daha ilk hastasında adamın ağzından kalıp alacak; neyi eksik koydu bilinmez, alçı donmuş kalmış adamın ağzında.. 'Hadi ya ! ' hadisi madisi yok yaren! aynen böyle olmuş, çimento gibi donmuş alçı adamın ağzında.. 'Öyle yapmış olmuyor, böyle yapmış olmuyor..
    ***
           Eee, dedim 'adam kızmıştır ' Doktor bu neee! demiştir reklamdaki gibi ! 'Yok be nereye deya ağanın.. Kulağını aç! adamın ağzında alçı donmuş kalmış deyoz teminden beri 'Doktor bu neee! deyecek hal mi var adamda..!
    ***
           'Tamam abi kızma ! dedim, 'hatırladım galiba! beyaz opel arabası var mıydı Hakkı bey'in? 'Evet' dedi 'aynen.. Takım elbiseli, şık, kalantor bir adamdı.. Önceleri Belediye aş evinin karşısında oturuyorlardı.. Yüksek duvarlarla çevrili bahçe içinde bir evdi orası.. Şakşaklı kapının ipini çekip öyle giriyordun avluya.. Sağ tarafta odunların istiflendiği bir bölüm ve kapısı hep açık olan ev vardı kenarda..
    ***
         'Orta Hamam'ın yanından aşağıya inerken biraz aşağıda sağ kolda idi Hakkı beyin evi.. Hani sen kavşakta duramayınca 'hamam'ın duvarını yıkıp kadınların yıkandığı bölüme dalan birini anlatmıştın.. Orman işletmesinin pikabını kurnanın başında gören cıbıldak kadınların elinden şoför sokağa kaçarak kurtulabilmişti.. İşte tam da o sokaktaydı Hakkı beyin evi..'
    ***
           O evde, ipekler, taftalar, kadifeler, fistolar satan Ayşe'nım vardı 'küpeli Ayşe Hanım'ın kocasıydı Hakkı bey.. Cicili bicili eşyalar, kazaklar gömlekler çoraplar, eşofmanlar ne ararsan vardı 'Küpeli' de.. 'Necip hoca' bile çocukken kursun asker almış oradan düşün artık.. 'Annadım' dedim 'İsmail abi, hatırladım orayı.. ama bir de şu sigaranın dumanını yüzüme yüzüme üflemesen var ya..!
    ***
          Neyse bu günlük de bu kadar olsun bari.. Haftaya devam ederiz sağ olursak.. Hoşça kalın..

          Fotoğraflar; Eski nostaljik Bolu fotoğrafları gurubu, Selahattin İkiz, ve Füsun Yalçın Varlık arşivinden..
          

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak