BolununSesi; Halkın Gazetesi

Bizim Kuşak.. Çalıkuşu..

Erdoğan Mühürcüoğlu

Bizim Kuşak.. Çalıkuşu..
    25 Temmuz 2021

            BİZİM KUŞAK.. ÇALIKUŞU..
            Adı geçince İçim ''cız! etti.. Bir bayram arefesinde aramış ''Ben Aktaş'lı Deli Remzi'' demişti  ''Büyük ihtimal siz Ali olarak hatırlarsınız beni.. Kardeşiniz Erol'un çok yakın arkadaşıydım ben.. Evde kese kağıdı yapar, bakkallara satardık rahmetliyle.. Kazandığımız parayla da, ya ''Tatar Bayar Amca''ya giderdik tane hesabı köfte yemeye, ya da Bahar sinemasına.. Aktaş'ta Hayrat'ın karşısındaydı evimiz.. Bilmezlikten gelme be abi ! Babam İtfaiye Başçavuşu Ahmet Eren'di yav.. 
    * * *
           ''Hatırlamaz mıyım sizin evi Ali'' demiştim, ''Kasaplar'lı Hüseyin ağa'nın Kahvesinden de hatırlıyorum seni..  Kimi kerpiç, kimi tuğla duvarlı evler vardı sizin sokakta.. Kışın karla süpürülen halılar, kilimler.. 'Vay canına'' demiştim sonra; ''Bu Remzi Evren" dedikleri bizim Ali'ymiş meğer.. 
    * * *
         ''Hörmet lokantası'nı anlatmıştı o gün, ''Dostlar Kıraathanesi'ni anlatmıştı.. O mekanlara takılan Yanık Hayri'yi, Mustafa Patırdı'yı.. Yöresel dilin fonetiği, ahengi ve melodisi ile hem de.. Yerlere yatmıştım.. Cıba'nın ''az yakıyor'' diye direksiyona yan oturarak kullandığı yeşil Reno'sunu, Postacı ''Tavuk Emin'e takılmalarını, Koca Şeref ile açık tribünde kurduğu çilingir sofrasını.. 
    * * *
           Seneye de giysin diye alınan pantalonu çeke çeke el öpmeye gittiğimiz komşu evleri vardı o mahallede.. Bedir Abla, Çörüş Teyze, Mümtaz Hanım.. Ayaklarımızda Bayramdan bayrama alınan ayakkabılar.. Gece birlikte yattığımız, uyandıkça sevip okşadığımız.. 
    * * *
           Bir tas kızılcık çorbasıyla ne hastalıklar atlatmıştık o evlerde.. Asker oturuşu oturduğumuz kalabalık sofralar vardı.. Bir dizimiz göğüste diğer diz yerde.. Ortada Pilav tenceresi, yanında şeker şerbeti.. 
    * * *
          ÇALIKUŞU..
          Niyazi Çalıkuşu'nu sormuştum ona.. Bahçedeki İnönü büstünün hikayesini.. Bir arkadaş, soğuk bir kış gecesi evin önünden geçen birini  anlatmıştı.. İsmet İnönü'nün Büst'ünü görünce bahçeye atlayan, üşümesin diye paltosunu çıkarıp büste giydiren.. 
    * * *
          İnci Aral da, Bolu'da geçen çocukluk yıllarını anlattığı kitabında Çalıkuşu isimli birinden bahsediyordu.. Çalıkuşu'nun annesinin uzaktan akrabası olduğunu ara sıra evlerine oturmaya geldiğini, her işlerine karıştığı için ailenin huzurunu kaçırdığını.. ''Anneme bakılırsa, akıllı, deneyimli bir öğretmendi Çalıkuşu'' diyordu, ''Biz ise çocuk aklımızla onun annemize aşık olduğunu düşünüyorduk..''
    * * *
            Yazar ''Gölgede Kırk Derece'' adlı öyküsünde de yine ondan bahsediyor, uzun boylu, tel gözlüklü ve öğretmen olduğunu söylüyordu.. ''Acaba'' demiştik Remzi'yle, ''başka bir Çalıkuşu daha mı vardı şehirde..'' 
    * * *
           Bir de Mehmet Ali Sak'ın çalıştırdığı Aktaş kahvesini tasvir ettiği bir anlatısı vardı ki. gülmekten yerlere yatırmıştı hepimizi..
    * * *
           ''Mersin'de imtahana girdim'' diye başlayan, ''aynı gün sabah ezannarı okunukan Akdaş Gafesine geldim'' diye devam eden.. ''Dışardan bakıyan, içerde, Gamalı Dayı çay demleya.. Hava Soğuk. Çatır çatır bi ayaz vaa.. Ocağın yanındakı masada güleken uzakdan bile belli olan altun dişli, lacivert takım elbiseli, yımırta topuk ayakkabılarıynan Yanuk Hayri.. Garacasuda Nafia'da çalışıyodu o zamanlar.. Servis beklemek üçün geliyodu Akdaş Gafesine...
    * * *
           ''Selamneleykim'' dedim içeri gireken.. Bakdım; Yanuk Hayri'nin masasında bi ufak rakıyla acuk da katuk keşi duruya.. Hayri abi şeyne bi bakdı bana; ''la yeğen nerden geliyang bu sehette? dedi, ''Mersin'den imtahandan geliyan Hayri abi'' dedim.. ''Gördün mü Gamalı? dedi, ''Ahmet Çovuşung oğlu okudu geriye bi adam olması galdı! 
    * * *
          ''Yanuk Hayri rakıyı gafaya dikdi ''lık lık lık lık'' içiya.. Ben eeyne bakıyan.. Gamalı Dayı ocağınan uğraşıya.. Hayri abi masadakı gatuk keşinden acuk ısurdukdan sonra; ''Bu nimeti içiyasang bol bol yiycen Gamalı'' dedi.. ''Ben boğazıma bakarın.. Şindi götüsünle şuraya, 6 aylık malağı bi oturuşda yimezsem malağın bacakları............!
    * * *
           Gamalı Dayı; ''Sus terbiyesüz'' dedi.. ''Dilini eşşek depesice..! Servis gelüken Hayri Abim galan rakısını pantul'un göt cebine goyup, ''hadi ben gidiyan Gamalı'' dedi ''akşama görüşürüz..''
    * * *
          BİZİM KUŞAK.. 
          Düşünüyorum da; Biz bu memleketin en gariban kuşağıydık galiba.. Belki de o yüzden, çok keskin virajlar almak zorunda kaldık hayatta.. Radyo'dan televizyona, televizyondan bilgisayara zor şartlar altında geçtik.. Ya da, hala geçemedik.. 
    * * *
           Alttan fare çıkacak korkusuyla oturduğumuz Hela'lar vardı eskiden.. Şimdi ise ışıklar sönecek korkusuyla elimizi kolumuzu salladığımız, arada bir oturup kalktığımız fotosel'li tuvaletler.. İlk rastladığımdan beri ''ya elimi denk getiremezsem, ya su akmazsa, ya biri beni gözetliyorsa'' gerginliğini üzerimden atamadığım...
    * * *
           HAYAL BU YA..
           İnsan, imkan olsa da, o eski günlere yeniden dönebilsek diyor.. Abant'a gitsek, Gölcük'e gitsek, kaplıcaya gitsek.. Kaplıca minibüslerinden birinde olsak mesela.. Direksiyonda Zeynullah Abi.. Yol boyunca tarlalar, tarlalarda gelincikler, kır çiçekleri.. 
    * * *
           Biraz ötede tarlasını süren bir çiftçi ile ardı sıra yürüyen bir leylek.. Pulluğun yardığı toprakta solucan avlayan.. Sağ tarafta Karaçayır.. Harman yerinde düven süren köylüler, artezyenin önünde buğday yıkayan amcalar.. Ve yolcular arasında bir güzel.. Uzaktan uzağa bakıp gelin güvey olduğum.. 
    * * *
           Ne zaman kaplıca dense, kubbeler, kurnalar gelir benim aklıma.. Peştemallar, hamam tasları, takunyalar gelir.. Havuzda suları tokatlayan, deve güreşi yapan amcalar gelir.. Güzel şehrin güzel insanları gelir..
    * * *
          Güzel şehrin güzel insanları da kalmadı gerçi.. Güzel atlar da gitti, güzel insanlar da.. Yaşar Kemal'in dediği gibi ''Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık..''
    * * *
           Neyse.. Bugün de yazdık çizdik bişeyler.. Geçmişin fotoğrafını çekmeye çalıştık.. Geçmişin fotoğrafını çekmeye çalışmak, cemre fotoğrafı çekmek gibiymiş.. Çünkü geçmiş; Bir uzvun kesilmesinden sonra hala yerinde duruyor gibi hissedilmesiymiş.. Olmayan bacağın ağrıması, olmayan elin karıncalanması gibi.. Doktorların 'Fantom Sendromu'' dedikleri..
    * * *
            Hoşça kalın arkadaşlar, bugün fazla uzattık.. Kendinize iyi bakın.. İki kere iki eşittir beş, unutmayın..
           Erdoğan Mühürcüoğlu..  (25.07.2021)
     

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak