BolununSesi; Halkın Gazetesi

Lokanta.. Memet Dede.. At yarışları.. Özbesler.. Koro..

Erdoğan Mühürcüoğlu

    21 Ekim 2015

           Lokanta.. Memet Dede.. At yarışları.. Özbesler.. Koro..
             Kafam bozuluyor bazen.. "Dur ulan" diyorum, "Yurdaer abininki gibi bir Mutfak sanat merkezi de ben açayım buraya.. Görsünler bakalım, el mi yaman bey mi yaman..? Bolu'da yaşamıyoruz diye haklarımızdan rücu etmiş sayılmayız.. Aşçılık, lokantacılık bizim de genlerimizde var.. Öyle olmasa kendimizi kaptırıp nohutlu pilav satan arabaların peşine takılır mıyız? Köfte arabasının yanında yürür müyüz dumanların arasında? Adama rica eder miyiz 'arabayı biraz da ben sürebilir miyim?” diye..
    * * *
            Pekmezle yenen kaz seridi var mesela Yurdaer Abi'nin; onu da yaparız.. Ördek sarması, krebin içine sarılmış kadı sarması, kayısılı gerdan yahnisi.. Peşinden de dayarız misk amberli demirhindi şerbetini.. Ama önce Yurdaer Abi'den reçeteleri almalıyız.. Almalıyız ki, 'destur'suz kimse yanaşamasın bizim lokantaya..
    * * *
            Olmaz diye bir şey yok.. Köfteci Cahit abi, kalaycı Mehmet Şenel Usta'nın dükkanını lezzet durağına dönüştürmedi mi?, köftesi ile şırası ile nam salıp, Düzce'deki rakibi Arnavut Galip'i kara kara düşündürmedi mi? Köfteci Cahit Abi'nin bu başarısını Karaçayırlı olmasına bağlayanlar da var.. Ama ona ben pek katılamıyorum doğrusu.. Karaçayır Hayratı ile, Garali'nin yağhanesi ile ne alakası olabilir ki bu başarının..
    * * *
            Karaçayır'ın çocukları yağı alınmış haşhaş tohumlarından yemişler de.. falan filan.. Yani Akpınar'ın hayratına karşılık Karaçayır'ın hayratını parlatmaya çalışıyor bunlar.. Emin Palazoğlu Abi de 'Karaçayır'da top oynadıktan sonra hayrattan buz gibi su içer eve öyle dönerdik' diyor..'Kazanlar kaynar çamaşırlar orada yıkanırdı..'
    * * *
            Küçükken, çiçeğinin yapraklarını ortasından ayırdıktan sonra burnumuza yapıştırıp ibik yaptığımız 'ü ürü üüü' diye bağırdığımız Fatmagül çiçekleri vardı.. Hayrattan su içerken Emin Abi'yi düşünüyorum da;.. Burnunda Fatmagül çiçeği.. Düşünebiliyor musunuz..? ü ürü üüü..! Çocuk olmak güzel şey be kardeşim.. Kabuğu sıyrık meşin bir topun peşinde koşup durmak yorulmadan..
    * * *
            Bolu Dağı'nda eskiden eşkiyalar olduğundan bahsetmiştik ya.. Bir arkadaş aradı 'Ne çabuk unuttun yahu' diyor 'Biz sana bunu taaa ne zaman söyledik.. 'Eski yazıları biraz kurcalayınca gördüm ki doğru.. Hakkaten dedesinin İstanbul yolculuğunu anlatmış bize adam,..
    * * *
            Zenno oğulları diye biliniyorlarmış.. Babaannesi de Hacı Bekirzadeler'den.. Eskiden 'Katırcı' denilen, eşkiya ile anlaşmalı adamlar olduğunu, bunlara başvurulursa Adapazarı'na kadar güvenli bir yolculuk yapıldığını, Dedesi Mehmet Efendi'nin de o yolu izleyerek Adapazarı'na kadar gittiğini anlatmış bize.. Tabii her zahmetin bir külfeti varmış.. 'Para peşin kırmızı meşin..' durumları yani..

            AT YARIŞLARI.
           'At uykusu' diye başlayınca 'Evet tanırım kendisini' dedim.. 'Peki, uyurken neden yere düşmüyor, onu biliyor musun? 'Yok' dedim 'o kadarını nereden bileyim.. 'Çünkü onun köprücük kemiği yok da ondan' diyor.. 'Ayrıca çok özel kemik-kas mekanizması var..
    Hızlanan bir arabanın vites büyütmesi gibi.. Yürürken birden hızlanıp vites büyütüyor.. At uykusu'nu masaya yatırıp araştırma yapmış bilim adamları.. 'Hocam ne diyon sen? Şaka yapmıyorsun dimi? 'Ne şakası oğlum at uykusunu anlatıyorum sana..!
    * * *
             Şişli İskenderoğlu Sokaktaki öğrenci evini anlatıyor sandım.. Semih ve Şahap Dereli'nin kiraladığı; 'At uykusu Ercüment', pire Necip, Keçi Taner ve Tos Ahmet'in kaldığı evi; Kemal Çevik ile İstanbul'da askerliğini yapan Fantas Adnan'ın hafta sonları uğradığı..
    * * *
            Adam siyasetçi, psikiatrist, üst düzey bürokrat.. Evi madalyalarla dolu.. Bir de vazgeçemedikleri var; Atlar, at yarışları ve Karaçayır.. Senede iki kez karaçayırda at yarışı düzenleyemezse hasta oluyor.. Bolulular da öyle.. Onlar da panayır bekler gibi Zihni bey'i bekliyorlar.. Zihni Ülgen Bey ve biraderi Hacı Mustafa Talat'ın tertipleyeceği at yarışlarını..
    * * *
            Geçen sefer Tahsildar Abdullah Efendi'nin tertiplediği eşek yarışlarını yazmıştık ya.. Bundan sonra öyle eşekli meşekli şeyler yazmayacaz.. İsmail abimle prensip kararı aldık.. Şehrin perestijini bozuyor, imacını zedeliyor muşuz.. Eşek cambazı Duman'ı yazdık, deli Refik'in eşek arabasıyla dolaşmalarını falan.. İsmail abim kızdı; 'üstünden geçmiş 100 sene' diyor, 'ne bok yemeye eşek çekiyordu arabayı diye yazıyorsun.. Küheylan yazsana be mübarek! Katana yaz, Katır yaz..!

     

           KADİFE KEMAL..
          Anılar.. En savunmasız anında duyduğun şarkı gibi.. macunları dökülmüş camların şangırtıları arasında yapılan yolculuktan sonra vardığın şehir.. İki aracın birbirini sıyırırarak geçebileceği kadar dar sokaklar.. Tarabaların arasından ev oturmalarına geçtiğimiz bahçeler.. Öğlen yemeğine gelip sonra tekrar döndüğümüz okul yolu.. Ve başımıza konfeti gibi yaprak döken ağaçlar..
    * * *
            Kadife Kemal Amca'nın da aralarında olduğu bir arkadaş grubunun fotoğrafı var önümde.. Kara Cemal, zabıt katibi kel Necdet, Demirci Hüdai ustanın oğlu Ayı Necip, Pompala Vasfi.. Ve Kadife Kemal'in yeğeni olduğunu düşündüğüm Hulki Avlacıoğlu.. Hepsi de iz bırakan güzel insanlar.. Yine eskisi gibi bir araya geliyorlar mıdır dersiniz? Dostlukları, arkadaşlıkları sürüyor mudur eskisi gibi..
    * * *
           Kadife Kemal amca'nın tabaklar hamamının arkasındaki evini hatırlayan var mı? Ne zaman oradan geçsem Reşat Nuri'nin romanları gelir aklıma.. İçinde havuzu da olan, bahçeli, salıncaklı konağımsı evler gelir.. Ele avuca sığmayan Feride gelir, ağaçlara tırmanan, daldan dala atlayan.. Kamuran, Gülmisal Kalfa.. Bir ara Dr. Tahsin Bey de oturmuştu o evde.. Fötr şapkalı, kaşmir paltolu, birazcık asabi.. Sonra Mustafa Parlakyıldız, Rahime hanım..
    'Ne gelen ne soran var'

            ÖZBESLER..   
            Arkadaşım 'İşte gerçek bir sanat eseri!” deyince fotoğrafı ışığa tutup bir daha baktım.. Baktım, kancalara asılmış koyunlar var vitrinde.. Kıçlarında gül, karanfil falan.. Meğer tabelayı kasdediyormuş adam.. 'Bakar mısın şu inanılmaz güzelliğe' diyor hala.. Ben tabelayı değilde en çok tavana asılı vantilatörü hatırlarım.. Kapalı hal'in girişindeki Özbesler kasap'ın 'Fır, fır, fır' dönen vantilatörünü..
    * * *
             Belediye Ayar Memuru Muammer Bey'in oğlu yazmış tabelayı.. Turgut abi yazmış.. Sadece Tabelacı değildi Turgut abi.. Resimden müziğe hatta enstrüman yapımına kadar çok yönlü bir sanatçıydı.. Fırka'daki TSM Korosunun bir dönem olmazsa olmaz elamanı.. Aslında ilginç de bir hikayesi var.. 1970'li yıllarda Almanya'ya gitmiş, Bir fabrikada oto boyacısı olarak çalışırken aynı işi Bolu'da yapma hayali ile geri dönmüş.. İki ortak başladıkları işi yürütemeyince kepengi indirip paydos etmişler..
    * * *
            Hep denir ya; 'Ayağa değmedik taş, başa gelmedik iş olmaz' diye.. Bazı kişiler vardır, beyninde 'pollyanna vitesi' olan.. Adam çeker pollyanna vitesini; hiç bir şey anlayamazsın.. Bir müddet Akpınar Mahallesi'ndeki evin bahçesinde Keman Kutusu yapmışlar 'su terazisi' yapmışlar sipariş üzerine.. Baktım da; Foto Cevat'ın ilk tabelasını da o yazmış.. Çok ilginç.. Hala duruyormuş o tabela İzzet Baysal Caddesi'nde.. 1950'li yıllarda 'Foto Cevat' diye yazdığı tabela 80'lerde tekrar önüne gelince bir kaç saat içinde 'Foto Met' yazıp İzzet Baysal'daki yerine takmış.. Resimden müziğe hatta enstrüman yapımına kadar çok yönlü bir sanatçıydı.. TSM Korosunun bir dönem olmazsa olmaz elamanı.

     

            KORO...
           Turgut Köksal, Şafak Köksal, Tornacı Necdet Mutluer, Matematik öğretmeni Faik Sığıncı, Atatürk Ortaokulu Müdürü Şükrü Kaya Yaşar, Yaylı tanburla Kamuran Oralp, Bankacı Necdet Tolgay, DSİ'den İsmail Unutmaz, PTT Müdürü İsmail Uslu, Hatta Büyük Cami İmam'ı rahmetli Nihat Sarıyıldız.. Bir de İsmail Unutmaz vardı o koro'da.. Udi.. En çok konser başlangıcında, ya da makam aralarında yaptığı esprili anosları ile tanırdık onu.. Hepsi Bolu'nun tanınmış ve popüler isimleri, Bolu'nun renkli simaları..
    * * *
             Çok mu uzattık bu gün de? Daha "ondeleci" Maide Hanım'ın elinden çıkma kıvır kıvır saçlar'ı yazacuyduk.. Ak topuk beyaz gerdanı..
    Hoşça kalın.. Kendinize iyi bakın..
     

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Gündüz kandilini Hazırlamayan, gece karanlığına razı demektir.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak