Basın Konseyi dışında, hiçbir gasteci cemiyetine üye değiliz

Heredot.. Elmas Tahtacı.. Mezarlık ve Temel..

Erdoğan Mühürcüoğlu

Heredot.. Elmas Tahtacı.. Mezarlık ve Temel..
    3 Ağustos 2013

          Evden çıktım, hani orman parkı var ya, işte tam oradan çimento evlerinde oturan bir arkadaşıma ziyarete gideceğim. Ellerim cebimde dalgın dalgın yürüyorum, bir yandan da "yahu bu şehir ne kadar genişlemiş, bu taraflara yayılmış!" diye düşünüyorum. Eskiden Karamanlı' da Tüzünlerin bir bakkalı vardı "Unuttum Bakkalı" neredeyse şehir orada biterdi. Zaten bakkalın ismini de şehirden ayrılırken bir şey almayı unutmuşsanız, hatırlayın, aklınıza gelsin diye koymuşlar besbelli. Vallahi bu Tüzünler kurnaz adamlar vesselam.. ***
          Ne diyordum? Haa, Orman Parkı'nın oradan saptım Çimento Evleri'ne doğru, ellerim cebimde ve bir de türkü tutturmuşum "Bolu'nun orta yeri sinema" diye gidiyorum. Sağ tarafta otları motları kurumuş, sararmış solmuş bir mezarlık var. Sizde görmüşsünüzdür orayı. Birden mezarlığı görünce o taraftaki kaldırıma doğru yöneldim, mezarlığın yanından geçerken kimler var kimler yok bakmak için. Sevmediğim, kızdığım insanlar filan varsa, "Oh olsun! Hadi bakalım, şimdi gördünüz gününüzü deyip sevinmek için." (şaka yapıyoruz, hemen kağıda kaleme sarılmayın!)
    ***
          Temel, gece vakti Çığırtkanlar Mezarlığı'ndan geçmek zorunda kalmış, ama çok da korkuyormuş. Arkadaşları: "Korkma yahu" demişler. "Mezarlıktan geçerken bağıra bağıra şarkı söylersin; korku morku kalmaz!." Temel çaresiz bu öneriyi kabul edip mezarlığa girmiş. Zifiri bir karanlık, korku içinde başlamış bir türkü söylemeye "Ay akşamdan ışıktır!." Ve anında mezarlıktan koro halinde gelen cevap "Yaaaylalar, yaylalar!.."
    ***
           Ben oldum olası mezarlıkları severim, bayılırım. Kendimi kötü falan hissedersem atlar giderim oralara. Emanet kötü mötü bir de bisiklet ayarlarsam kesin giderim. Mezarlıkta bir rahatlarım, bir rahatlarım ki sormayın. Çoğunlukla da Çığırtkanlar'a giderim. Bizim "tayfa" orada ikamet ediyorlar da o yüzden. Bizim sülalenin bir özelliği de o işte. Önce Semerkant'a ikamet, oradan Karamanlı'ya hicret, sonradan da, toplanma merkezi olarak Çığırtkanlar Mezarlığı. Orada toplanıyoruz biz, bizde böyle oluyor. Semerkant'tan başlayıp Karamanlı'ya, oradan da çığırtkanlara bir eğri çizerek ulaşıyoruz, oradan da alemlere akıyoruz..
    ***
           Çığırtkanlar bizim toplanma alanımız olduğu için orayı iyi bilirim, istersem size ada ada, pafta pafta sayarım. Kimi arıyorsanız elinizden tutar bir dakka da mezarının başına götürürüm, bu konuda üstüme de kimseyi tanımam yani. Bu konuda bir numarayım. İsterseniz birazını sayayım. Daha mezarlığa yaklaşırken en başta "Ölmez" ailesinin kabristanına rastlarsınız, siz soyadının Ölmez olduğuna bakmayın, yok öyle bir şey, ben baktım hiç birinde ses pıs yok, ölmüşler..
    ***
          Girişte biraz ilerde sağda Altan abi (Doyran), onun biraz ilerisinde "Kadife Kemal" amca, solda babam, yanında bizim birader, ilerde sağ tarafta Hakim Zeki Bey ile hanımı Maide Hanım, ilerde solda Potanak Arif'in babası Neşet Amca, biraz daha ilerde Bizim Demet'in de öğretmeniydi Ayşe Gökçe (Kol) Hocanım. Neyse uzatıp içinizi karartmayayım. Yani tek tek sayarım. Bir yakınının mezarını kaybeden falan varsa, bana gelsin hallederiz, oralara kadar gitmeme bile gerek yok buradan bile tarif edebilirim yerini. Düşünün artık..
    ***
          Nerede kalmıştık? Haa Çimento Evleri'ne giderken rastladığım bu mezarlıkta kime rastlasam beğenirsiniz? Ali Haydar Kutlu'ya yani Heredot'a. Vallahi o ana kadar öldüğünü bilmiyordum çok şaşırdım, yine orada bizim bir Türkçe öğretmenimiz vardı, İsmail Hakkı Buğdaylı, o da oradaydı. Dikkatimi çekti bütün Tatarlar Mahallesi' de toplanma merkezi olarak orayı seçmişler. Heredot deyince, İsmail Hakkı Bey deyince kimler geldi aklıma; Nurten Yalçın, Mürvet Merdan, Elmas Tahtacı, Salih İnceler, Ziya Bey, Mehmet Başaran, İhsan Alpman, Sevim Öğretmenoğlu, Ayşe Birol, Mehmet Özkoç ve daha kimler, kimler..
    ***
          Ali Haydar Kutlu Hoca'yı, güya iki düz, bi ters "haroşa" kazak örerken, evinin penceresinden gören olmuş, ne çok da diline dolamışlardı o yıllarda. Bizim insanımıza da laf lazım, kimden sıfır aldıysan at iftirayı ohhh ferahla. Olmaz ki ama, ayıp denen de bir şey var. Şimdi aklıma geliverdi; benim Ergun Kulakoğlu isminde bir arkadaşım vardı, bir karikatür çizerdi, bir karakalem resim yapardı Allah sizi inandırsın, o yılların ünlü karikatüristi Cafer Zorlu havasını alırdı onun yanında. O zamanlar bizim sınıfın kızları da çok şekerdiler, birkaç arkadaş merak edip Ergün'e, "şu kızların bir "NÜ" resmini yapıver!" Diye çok yalvardıydık, inat edip yapmadıydı "yok komşu kızlarıymış da, ayıp olurmuş da."
    ***
          Ben mektepten medreseden hep uzak durmaya çalıştım, peki ama neden öyle yaptım? N eden olacak; geçen sefer de anlattıydım, hep şu şarkıcı Alpay var ya! Onun yüzünden. Başıma ne geldiyse bu Alpay'dan geldi. Adam beni daha okulun yokuşunda yakalıyor "Eylül'de gel!" diyor. Zaten ben de telkine çok açık birisiyim, hemen kanıveriyorum, ekim dese ekimde, kasım dese kasımda gidecem okula. İşte hep bu herifin ve Eylül şarkısının yüzünden okulun açığından, açığından dolaştım, hep açıktan halletmeye çalıştım okul işlerimi..
    ***
          Düşünün bir kere kravat kontrolü yok, saçlar favoriler uzun mu, kısamı sorunu yok, kimse illa okulun rozetini alacaksın, takacaksın falan demiyor, hafta sonlarında İstiklal Marşı okunacak onu bekleyeceksin diye kimse sıkboğaz etmiyor, sigara içerken tuvalette yakalanıp, paketi kaptırma, İhsan Bey'in karşısına çıkma derdin yok. "Ha onu diyordum!" yani sonuçta hepsi yine aynı kapıya çıkıyor. Bolu'da kuru kahveci Şeref Abi vardı (öztürk) onun hep dediği gibi oluyor "gene aynı, gene aynı!.." (neyse kimseyi teşvik etmiş gibi olmayalım da!)
    ***
          İşte bu şarkıcı Alpay'ın yüzünden kaçtım gittim Almanya'ya. İşe başladım, gidip geliyorum, bir gün bir baktım "o ne?" fabrikanın çıkış kapısında beni bekliyor, tabii kendisi değil hayali. Beni tanıyor, kulağıma eğilip fısıldıyor; -Fabrikada tütün sarar, sanki kendi içer gibi.. –Sararken de hayal kurar bütün insanlar gibi.. Allah belanı vermesin Alpay! Bela mısın yahu..
    ***
          Aslında size geçen gün anlattığım geri zekalı "Lennie"arkadaşımın dediklerini yapsaymışım keşke. Öyle diyordu, "boşu boşuna uğraştın durdun be Erdoğan! Okul, mokul, Almanya filan!". Ona kalsa daha kestirme yolu varmış bildiği; "Soyacaktık bir banka!" diyor. "yahut Halı Hisarı'nda define arayacaktık!". "İlahi Lennie, ilahi Çetin ne gadara da safsın ya! Bu işle öyne senin dedüğün gibi olmaya kı"..
    ***
           Çukur Han'ın yanındaki sokaktan, Leblebicilerin oraya, yani Semerkant Camisi'ne doğru inerken hemen sağ tarafta bir çorbacı açılmıştı hatırlayanınız var mı? Ne kadar nefis çorbalar yapılırdı orda, hele işkembe çorbası, tuzlama. Yemelere doyamazdınız, o dükkan sahiplerinin de bir lakapları vardı ama şimdi hatırlayamadım, bilen birisi hatırlatır nasılsa. Aşçılık aileden gelen özellikleriydi galiba.. Aşçılık filan deyince ne aklıma geldi birden biliyor musunuz? Bunu yeni duydum. Bolulu kimdir diye sorunca, diyorlarmış ki ; -Yokarçarşıdan geyinir, limon golanyası sürünür! -Ilıcanın güççüğüne gidee, tayırttak bönete atlayıvörü.
    ***
          Lokantaya Bolu'da gideceksin arkadaş! Başka şehirlerde gidersen de orada çalışan aşçılar Bolulu olacak, geçenlerde burada bir restauranta girdik, birşeyler istedik gelen yemekler yemekten başka herşeye benziyordu. Congul, congul su! en iyisi pide lahmacun gibi şeylerle geçiştireceksin buralarda. Bolulu aşçılar da durduk yerde meşhur olmadılar yani, kalite ortada..
    ***
           Geçenlerde internette dolaşırken, İstanbul'daki bir lise ile ilgili içinde bol bol resim de bulunan bir habere rastladım. Öğrenciler bir hocalarının ölüm yıldönümünde Türkiye'nin çeşitli yerlerinden gelerek toplanmışlar, anma toplantısı yapıyorlardı. Ne kadar çok ve ne kadar da eğlenceli anılar vardı anlattıklarının arasında. Burada böyle bir yazı yazacağımı önceden bilseydim, o haberi ve fotoğrafları buraya kopyalayıp yapıştırırdım. Gençler İstanbul'da, ölüm yıldönümünde hangi hocaları için toplanmış anma toplantısı yapıyorlardı biliyormusunuz?  Yıllarını Bolu'ya, Bolu Lisesi'ne vermiş biri için; Elmas Tahtacı için. Çok şaşırdım vallahi. Siz de şaşırdınız mı?..

                                                                    Erdoğan Mühürcüoğlu

    • ihsan serin5 Ağustos 2013 . 13:26

      Sevgili Erdoğan bey. Kutluyorum sizi.Aldınız bizi elli yil öncesine götürdünüz. İç çekerek hatırladım o güzel günleri .İsmail Hakkı bey.Ali haydar bey.Nurten hanım. .Mürvet hanım. Elmas tahtacı ve diğerleri Hepsi hocamdı.Unutmuştum hatırlattınız.Size en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Ruhları şaad olsun.
    • Ahmet Uğurca5 Ağustos 2013 . 10:48

      Sayın Erdoğan Bey, yanılmıyorsam Unuttum Bakkalı rahmetli İsmail Tabakoğlu'nun diye hatırlıyorum.Yanlış biliyorsam düzeltiniz.Saygılarımla.
    • Filiz Kutlu Işık4 Ağustos 2013 . 11:53

      Sayın Erdoğan Mühürcüoğlu ben Bolu'da Heredot olarak bilinen Ali Haydar Kutlu'nun kızıyım.Herhalde uzun süredir Bolu'da değildiniz ki babamın 36 yıl önce vefat ettiğini bilmiyorsunuz.Ama orada yazdığınız bilgi doğrudur. Babam çok güzel örgü örerdi.Ördüğü kazakları benden sonra şimdi de kızım giyiyor. Yazınızı okurken eskilere daldım gitti.Ne kadar güzel günlerdi o günler.İnsan kaybedince değerini anlıyor. Bize eski günleri tekrar hatırlattığınız için teşekkür ederim.
    • Mehmet Uğur İLTER3 Ağustos 2013 . 19:50

      Ağzınıza ve kaleminize sağlık. Kaybolan değerleri böyle de olsa anmak yine de güzel. Ey gençlik bu yazıları sizlerde okuyun ki...
    • erdoğan mühürcüoğlu3 Ağustos 2013 . 17:39

      ''Bıltır'' bey,o mezarlığın ismini bilmiyordum ve ilk defa o yolda yürümüştüm. Mezarlığın ismini bilsem neden yazmayayım. Otları sararmış solmuş derken; mezarlığın bakımsız olduğunu kastetmemiş,bütün mezarlıklarda rastladığımız hüzünlü havayı vurgulamaya çalışmıştım..Mezarlıklar da bizim mezarlığımız, içinde yatanlarda bizim insanlarımız canlarımız.Bıltır'larda,Aytugar'larda,Dericiler'de,yakın dostlarımız,ahbaplarımız..Onları incitecek bir şey söylemeyiz zaten..Hiç kimseyi incitecek bir şey söylemeyiz merak etmeyin..Biz de oraların insanıyız.. Nerede hangi mezarlıkta yatacağımız da belli değil...Selamlar..
    • Bıltır3 Ağustos 2013 . 16:26

      O ismini söylemediğiniz mezarlığın da bir adı vardır. Adı ''Aşağı Soku'' mezarlığıdır. Bolunu tatarları ve daha nice değerli aile  orayı seçmiştir. Doğrudur. Bakımsızdır. Sarı sarı otlar da türemiştir. O da doğrudur. Bıltırlar, Dericiler, Aytugarlar,vs... Hepsi birbirinden değerli onlarca insan. Bolu'da gerçek müslüman mezarlığı görmek isteyenler gidip görebilir. Aynı mezarda oğlumda yatıyor, babam da...!
    • mustafa kırbay3 Ağustos 2013 . 14:27

      ERDOĞAN ABİCİM HER YAZINI BÜYÜK BİR ZEVKLE OKUYOR ESKİLERE GİDİYORUM BUNU BİZE YAŞATDIĞIN İÇİN ELİNE KALEMİNE SAĞLIK O MUHTEŞEM İNSANLARI HATIRLAYIP HEPSİNE FATİHA OKUYUP RUHLARINI ŞAAD EDİYORUZ SAYENDE BOLU NUN KIYMETLİ İNSANLARINI ANMAMIZA HATIRLAMAMIZA SEBEP OLDUĞUN İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM SAYGILARIMLA
    • Berkant UĞURLU3 Ağustos 2013 . 13:38

      Çok sıcak ve içten yazılmış anılar, elinize sağlık.

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Bir milletin büyüklüğü, nüfusunun çokluğu ile değil, akıllı ve fazilet sahibi adamlarının sayısı ile belli olur.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak