BolununSesi; Halkın Gazetesi

Ustalarımız vardı bizim.. Sokaklar..

Erdoğan Mühürcüoğlu

Ustalarımız vardı bizim.. Sokaklar..
    7 Aralık 2022

           USTALARIMIZ VARDI BİZİM.. SOKAKLAR..
           Yazıma bir türlü başlayamadım bugün.. İkilemde kaldım.. Kendi kendime konuşuyor gibi mi, yoksa karşımda oturan birine anlatıyor gibi mi başlasam? Usta yazarlar "yazının en önemli kısmı girişidir'' derler. ''Girişi iyi yazamadıysanız geçmiş olsun.. Acaba Kemal öğretmen ile mi başlasam bugün, yoksa Tatar Cavit Cinayetiyle mi, Gölyüzü Çayırındaki? İkisi de bir dönemin kamuoyunu en çok meşgul eden olaylarıydı.. 
    * * *
          Acaba, ''Reis Bey 'Kemal'in idamına' deyip kalemini kırınca  şuursuzca kahkahalar atmaya başlamış Kemal Hoca'' diye başlasam tekrara mı düşmüş olurum? Daha önce de bir kaç kez yazmıştım hatırlarsınız.. ''İdam edildi mi Kemal öğretmen'' mesajları yağmıştı okurlardan.. 
    * * *
           Kamyoncu Cavit Amcayla da başlayabilirim.. Cavit Buğdaylı'nın kurban gittiği Gölyüzü Çayırı Cinayetiyle.. Çocukluğumuzun büyüklerden dinlediğimiz en heyecanlı olaylarındandı.. Geceleri Gölyüzü Çayırı'ndan geçemiyorduk korkudan.. Ödümüz patlıyordu.. En iyisi yine kendi bildiğim gibi başlayayım ben..
    * * *
           FİLM..
          Sıcaktan mı, yoksa içtiğim kahveden mi, döndüm durdum yatakta.. Baktım olmayacak kalktım Televizyonu açtım.. Alman kanalında bir film; 'Hıçkırık'.. ''Tamam'' dedim, ''Edison'' abiyle, Hülya abla iyi gelir bu gibi durumlarda.. Yanılmışım.. Bizim 'Hıçkırık' yerine ''Tik'' hastası bir öğretmenin anlatıldığı yabancı bir film çıktı karşıma.. Ve ben bu filmle ''Tourette sendromu'' diye bir hastalığın varlığından haberdar oldum..
    * * *
          Bir yerde okumuştum; ''Bazı filmler gerçekte hiç bitmez'' diyordu yazar.. ''Hem Filmde hem de film bittikten sonra izlediğiniz hayatlar hala devam ediyormuş gibi gelir.. Filmi izlerken sürekli İrfan canlandı gözümde.. Yolda yürürken aniden durup zıplayan, zıplarken istem dışı sesler çıkarıp, ayıp sözler söyleyen.. Ne Tourette Sendromundan haberimiz vardı o zamanlar, ne de böyle bir hastaya nasıl davranılması gerektiğinden.. 
    * * *
          Ne kadar cahilmişiz dedim.. Hepimiz deli zannettik İrfan'ı.. O, başa çıkamadığı tikleriyle mücadele ederken, biz deli muamelesi yaptık çocuğa.. Deli diye diye delirttik.. Halbuki zeka düzeyleri genel ortalamanın 14 puan üzerindeymiş bu hastaların.. İkide bir zıplayıp, istem dışı sesler çıkarmaları çok hızlı düşünmeleri ile alakalıymış.. Konuşma hızının düşünce hızına yetişememesiyle.. Müzik dehası Mozart'ın, Bruce Willis'in, Darwin'in, İngiliz fizikçi Newton'un da hastalığıymış Taurette Sendromu.. İngiliz futbolcu David Beckham'ın da..
    * * *
           Arka sokağımızda oturuyordu İrfanlar.. Babamın zaptedemediği atıyla ön kapısından girip arka kapısından çıktığı evde.. ''Resmi Hizmete Mahsus'' tahsildar atıyla.. Çok şenlikli bir sokaktı orası.. Yorgancıların, Kuşlar'ın, Boyacı Fatma Ninenin evinin olduğu sokak.. Günebakmazlar'ın, Dülger Osmanların.. En çok babasının mahalleyi her hafta pikniğe götüren kamyonu kalmış aklımda.. 52 Austin.. Yokuşlarda çekmeyen, yokuş aşağı komşuların kasasından tuta tuta indirdiği..
    * * *
          SOKAKLAR..
          Ne zaman kendi evimizin de olduğu o sokakları dolaşsam, hüzünlenirim.. ''Kim bilir kimler yaşadı bu evlerde'' diye düşünürüm.. Kim bilir Kimler, kimleri bekledi pencerelerin ardında? Hangi hayallere dalındı? Hangi aşklar yaşandı.. Hangi düğünler, ölümler, doğumlar..
    * * *
           ''Hangi hayallere dalındı? Hangi aşklar yaşandı'' deyince; Anne tarafından Bolulu olduklarını söyleyen Altan Öymen, Bolu'ya gittiklerinde şehrin en eski evlerinden birinde kaldıklarını anlatıyordu bir kitabında.. Anneannesi emekli öğretmen Feride Hanım'ın serdiği yer yataklarında yattıklarını.. Küçük teyzesini konuştuğu oğlanla nasıl yakaladığı da vardı kitabın satırları arasında.. Yakalandıktan sonra kendisine rüşvet olarak her gun çikolata getiren çocuğun şimdi eniştesi olan Eğitimci-Yazar Kemal Demiray olduğu.. 
    * * *
           USTALARIMIZ VARDI BİZİM..
          İki gündür sular kesik.. İki gündür Belediyenin çalışmalarını izliyorum penceremden.. Adamlar harıl harıl su şebekesinin geçtiği yeri arıyorlar.. Sokakta kazmadıkları yer kalmadı nerdeyse..
    * * *
           ''Bizim çocukluğumuzun ustaları olmalıydı şimdi burada'' diye geçiyor içimden.. Yeraltı şebekesini avuclarının içi gibi bilen ustalar olmalıydı şimdi.. Hasan Koca olmalıydı, Meşeli usta olmalıydı.. Emekli olduktan sonra bile evlerine araba gönderip yardım istediğimiz ustaları olmalıydı şehrin.. Sokağa şöyle bir göz attıktan sonra bastonunu yere vurup; ''Aha burayı kazın! diye yer gösteren ustaları..
    * * *
           Şehri Kökez Suyu ile buluşturan Sucu İhsan Taşdelen'in çalışmaları hala konuşulur bu şehirde.. Onun, Mudurnu çayını Çepni sapağına çevirip elektrik üretme çalışmaları hala anlatılır.. Hacı Ata Eratay, İhsan Ovabaşlı, Kolacı Abdullah Nurel, Askeri kanattan Ziya Ilgaz ile şehri Belediyenin ilkel jenaratöründen kurtarma çabaları hala yazılır çizilir.. 
    * * *
          Makinist Arif efendinin şalteri indirmesiyle karanlığa gömülen bir şehri vardı çocukluğumuzun.. İsli gaz lambalarının, titrek mumların, Pompalı lüks lambalarının çevresinde toplanıp hikâyeler anlattığımız, bilmeceler sorduğumuz geceler.. Karanlıkta eğlenmenin bir yolunu bulacak kadar gariban ve ne bulursa onunla yetinen çocuklarıydık şehrin..
    * * *
           Biz her şeyi bildik de, bir tek vefa nedir onu bilemedik galiba.. Şehrin bir köşesine küçük de olsa bir Sucu Ihsan Taşdelen büstü koyamadık mesela.. Sokaklara çiçekli böcekli isimler koyarken hiç değilse oturduğu sokağa ismini veremedik.. Mudurnu'da bir Hamamın su şebekesini onardı diye hamamın en görünür yerine ''kitabe'' koymuş adamlar.. Sucu İhsan Taşdelen'e teşekkür kitabesi.. 
    * * *
           Neyse.. Kendinize iyi bakın diyerek bitirelim bugün de.. Zor günler,  'Corona'lı günler geçti diye boş vermesin lütfen kimse.. Çevremde bu hastalıkla mücalede eden bir çok tanıdığım var hala.. Ben korkudan 4 kat maske taktığım günleri asla unutmuyorum.. Panayırda, Aç! Aç! Tiyatrosunda ''ablalar'ın donları gibiydi maskelerim.. Seyirci ''aç aç aç ! diye bağırdıkça kat kat giyilmiş, çıkar çıkar bitmeyen donları gibi..
          Erdoğan MÜHÜRCÜOĞLU  07.12. 2022

    • İlhan TAŞDELEN29 Ocak 2023 . 21:50

      ELİNE VE YÜREĞİNE SAĞLIK AĞABEY.SAĞOL VAROL.

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak