Basın Konseyi dışında, hiçbir gasteci cemiyetine üye değiliz

ihalesiz ihale ilanları !

Kamuran Alagözoğlu

    27 Haziran 2005

    Günlük çıkan yerel gazetelerde hemen her gün sayfalar dolusu çıkan kamu ihale ilanları görürsünüz. Bu ilanlarla amaç; ihaleye girecek firmaların daha fazla katılımını sağlamak, dolayısı ile rekabeti artırarak yapılacak işi daha uygun fiyata ve kaliteye yaptırmaktır. Ancak bu ihale ilanları her ne hikmetse; paçavra gibi çıkanlardan tutun da, renkli-ofset çıkan gerçekten kaliteli yayınlara kadar, tümü tek bir normla değerlendirilerek tek bir birim fiyattan gazetelere pay edilmektedir. Hatta çoğu ihalede ihaleyi alan firma, ihale ilanını yayınlayan gazete kadar bile para kazanamamaktadır. Yani yarım sayfa bir ilana yaklaşık 1,5 milyar gibi paralar ödenerek devlet, ihale ilanını ihale etmediği için zarar ettirilmektedir. Bu sayede de okuyucusu olsun olmasın, her geçen gün bu pastaya göz diken bir sürü yeni gazete açılmaktadır.

    -Devlette olduğu gibi özel sektörde de yapılacak işler ihale edilerek veya teklif alınarak yapılırken, ihale ilanlarının yayınlanması için, gazetelere ihale edilmeden veya teklif alınmadan böylesine fahiş fiyatlar ödenmesine akıl erdiremiyorum. Günlük gazeteler bu yazıma büyük tepki göstereceklerdir ama, göz göre göre devletin trilyonlarının böylesine haraç dağıtılır gibi dağıtılmasına da gönlüm razı olmuyor.

    Çivilerin düzgün çakılması lazım!

    Bolu Çimento Fabrikası, Bolu ekonomisine katkısı olsun, Bolulu?lara hizmet etsin, Bolu insanına iş kapısı olsun diye kuruldu.

    Fabrikanın bu yılın ilk altı ayında nasıl kar ettiğini geçen haftaki Referans Gazetesi?nin (daha sonra yayından kaldırılan) haberi ile görmüşsünüzdür.

    Yatırımcıları desteklemek için; ?Bolu'ya bir çivi çakandan Allah razı olsun? deriz. Bu sözden hareketle amaç; yöre insanının iş bulması, çeşitli şekillerde yan sanayisi, taşımacılığı gibi alanlarda Bolu halkının para kazanmasıdır.

    Ama çakılan bu çivi Bolu'nun doğasına zarar veriyorsa, yani istihdam yaratıyor diye, çevre katliamı yaratılıyorsa, daha fazla para kazanmak uğruna kapısında iş bekleyen yerli nakliyecilere, aşırı yük bindirerek yollarda trafik canavarı yaratılıyorsa, yatırım adına çakılan bu çivi Bolu'nun kalbine çakılıyor demektir.

    Çimento Fabrikası daha fazla kar edecek diye yüksek tonajlı araçların yollarımıza verdiği zarar ortadadır. Oysa, yasalara uygun tonajla çalışıldığı takdirde, araçların ekonomik ömrü daha fazla olacak, daha fazla sefer yapılacağı için, daha fazla şoför ve daha fazla esnaf bu işten ekmek yiyecektir. Yüksek tonajlı bir araç kaza yaptığı zaman trafik yasalarına uymadığı için kaskodan bile para alamamaktadır. Yüksek tonajla çalışan nakliyeci, bile bile bu riski taşıdığı gibi, yükleyici firma olan Çimento Fabrikası?na kesilen 1 milyar 904 milyon cezayı da ödemek zorunda kalmaktadır. Bu işler düzgün yapıldığı takdirde, yüksek tonaj nedeniyle freni tutmayan, lastiği patlayan araç, kaza sebebi olmayacak, insanlar ölmeyecek veya yaralanmayacaktır. Bu yüzden nakliyeci, bir yığın cereme çekmek zorunda kalmayacaktır.

    Trafik ve karayolları açısından olayın vahametini ortaya koyma sebebimiz bunlardır. Diğer taraftan çevre yönünden bakıldığında da en büyük çevre katliamı yine Çimento Fabrikası tarafından yapılmaktadır. Bütün bunlara karşın, Çimento Fabrikası?nın arada bir şova yönelik ağaç dikme günleri de olmasa, hizmete yönelik ?Bolu'da dikili ağaçları bile yok? denilecek kadar hizmeti yoktur. Her yıl Bolusporumuz?a yapılan yardımlar bile aslında göstermelikten ibaret değil midir?

    Bolu Çimento Fabrikası çimentoyu, ayağının dibindeki Bolu'ya pahalı satarken, Bolu dışındaki özellikle başka çimento fabrikalarının bulunduğu illere çok daha ucuza satmaktadır.

    -Çimento ile ilgili haberimizde yapılan yanlışları ortaya koyduk. Çiviler düzgün çakıldığı sürece biz, Bolu'ya her çivi çakanın yanındayız!

    Övgü beklerken, yergi!

    Bizi herkesten iyi tanıyan ve iyi bilen Yener Abimiz, ?Zaruri Bir Açıklama? başlıklı yazısında Çimento Fabrikası?nın yıpratılmasına karşı olduğunu yazmış. Böyle bir zaruri açıklamanın nereden icap ettiğini anlayamadım.

    Biz her zaman olduğu gibi, bu haberde de kanunları ve kuralları ortaya dökerek, Bolulu nakliyecinin mağduriyetini ortaya koyduk. Bolu'da istihdam yaratan fabrikalar, kanun ve kural tanımasın varsın şeklindeki koruyucu bir savunmayı, hiç kimse onaylayamaz. O zaman ben şu kadar kişiye iş veriyorum diyen herkes kendisini kanunların üzerinde görür.

    -Ben iki şirketimde çalışan 14 kişinin maaşını düzenli ödeyip sigortalarını aksatmadan yatıran, ama kendi Bağ-Kur borcu nedeniyle sağlık sigortası bile bulunmayan, işte böyle bir patronum Yener Abi! Yani sorumluluk bağlamında kendini en son planda düşünen bir patron! Tabiri caizse; aç gezen ama onuru ile alnı açık, başı dik gezen bir gazete patronuyum! Bizler, haberi yayından kaldırmamız karşılığında kalemimizi satmayıp dik durduğumuz için, gururla sizden övgü beklerken, siz tam tersine bizi yermeye kalkıyorsunuz.

    Yanlışlık Yener Abimizde mi,yoksa Yener Abimiz mi yanlışta anlayamadım!

    Amerika?dan bir Bolu nostaljisi

    Büyük bir tesadüf eseri yanlışlıkla giden bir mail sayesinde tanıştığım, 1930?lu yıllarda Bolu'da çocukluğunu yaşamış olan Samim Zaralıoğlu ile yazışmaya başladım. Şu anda 79 yaşında olan Samim Amca?ın babası 1930?lu yıllarda Bolu Hastanesi?nin Başhekimi iken, hastane bahçesinde çektirmiş oldukları bir fotoğrafı gönderdi. Fotoğrafta; solda Dr. Arif Bey ve ikiz kızları, Arif Bey?in arkasında Hastane Başhekimi Abdullah Fazıl Zaralıoğlu ve diğer hastane personeli görülüyor.

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak