Sonuçlar, karakterinizi ortaya koyacak!

Bu ayın 20?sinde yapılacak olan rektörlük seçimleri, bir bakıma üniversitemizdeki hocaların kalitesi ve karakterleri hakkında bir değerlendirme yapabilmemize de imkan sağlayacak.

Siyasi partilerdeki delege seçimlerini hep eleştiririz. Bir yerlere aday olacak kişiler önce kendisine oy verecek insanları delege yapar. Sonra o delegeler İl ve İlçe başkanlarına oy verirler. Kim kendisine oy verecek ne kadar fazla delege yapmışsa, seçimden önce seçim sonuçlarını aşağı yukarı garantilemiştir.

Üniversitemizde de bu seçimden önce, sadece siyasi partilerde ve derneklerde yaşandığını sandığımız, önceden oy avcılığı yoluna gidildiğini epey bir süreden beri hep beraber izliyoruz. Üniversitemizde oy kullanacak 400?ün üzerinde akademik personeli, siyasi partilerdeki delegelerle elbette bir tutmuyorum. Kişisel çıkarların değil, kurumsal değerlerin ön planda tutulduğu, özgür düşünce ve hür iradenin tam anlamıyla hakim olduğu üniversitelerde, siyasi partilerdeki gibi bir seçim olması tabii ki düşünülemez. Tam aksine birbirinden ayrıştırmaya çalıştığım için bunları yazma gereği duyuyorum.

Profesör veya doçent unvanı almış bilim adamlarımızın, siyasi partilerdeki delegeler gibi, önceden yönlendirilebileceklerine ihtimal dahi vermek istemiyorum. Öncelikle İzzet Baba?nın kurduğu Üniversitemizin ismine yakışacak, bilgili ve erdemli, oy veren hocalarımızı en iyi şekilde temsil edebilecek bir adayın seçilmesini, hem Bolu halkı, hem de üniversite camiası gönülden arzuluyor.

?Herkes layık olduğu şekilde yönetilir? düşüncesiyle seçim sonuçlarına baktığımızda da; seçkin bir seçmen listesinden en seçkin adayın çıkması gerekiyor.

-Bolu Halkı, oy kullanacak AKADEMİK KARİYERLERE sahip hocalarımızın çeşitli ulufelere kanmayacağını, özgür bir düşünceyle rektörlük kıstaslarına uygun, en iyi adayı seçeceklerine inanıyorum. Üniversite bünyesinde gerçekleşecek olan seçim sonucunda en çok oy alan rektör adayı (atansa veya atanmasa bile), oy kullanan akademik personelin aynası olacak.

Kuş gribi ile ilgili ilk manşeti biz atmıştık. Bu haberimizde ifadelerine yer verdiğimiz Tarım İl Müdürü açıklamasında, hastalığın görüldüğü yerde anında söndürülmesi gerektiğini önemle vurgulayarak, aksi halde hastalığın kontrolden çıkabileceğini ve böyle bir durumda da vahim sonuçlar doğurabileceğini söylemişti. Manyas bölgesinde çıkan Kuş Gribi anında söndürüldü ancak, önce Ağrı?da kontrolden çıkan ve insan ölümlerine yol açan Kuş Gribi, görünen o ki Üsküdar?ı çoktan geçmiş. Son olarak gazetemiz dizgiye hazırlandığı Cuma akşamı Nallıhan?da da ölen yaban kazlarında Kuş Gribi olduğu, tv haberlerinde yer aldı. Tavukçuluk sektöründe Türkiye?nin 3?te 1?ine hitap eden Bolu'daki kanatlı et sektörü, birinci darbenin etkinsinden kurtulamadan ikinci darbeyi yiyor. Bu seferki darbeler çok daha ciddi yıkımlara sahne olacağa benziyor. Öyle ki, Başkan?ın; ?nerdeymiş Kuş Gribi! Sadece benim kuş grip!? gibi esprilerinin bile soğuk karşılanacağı bir ortamda, çok ciddi bir tehlike ile karşı karşıyayız. Kimin kuşu gripse hiç beklemeden söylemeli ve o grip orada kökünden yok edilmelidir.

Avrupa ülkeleri tavukçuluk, çimento üretimi gibi çevre ve doğaya zarar veren sektörleri kendisi yapmıyor. Bizim gibi üçüncü dünya ülkelerine ısmarlıyor.

Aylardan beri üzerinde durduğumuz Bolu Çevre Düzeni Planı?nda ise kanatlı et sektörü, neredeyse isteyenin istediği yere kümes yapabilmesine serbestlik getireceği şekilde planlanmış. Kanatlı et üreticiliği, hayvancılık sektöründe değil, tarım sektörünün içine alınmış.

-Çevreyi katletmeyi planlayan Çevre Düzeni Planı?na ve Kuş Gribini görüp de (olup da), söylemeyene yazıklar olsun!