Basın Konseyi dışında, hiçbir gasteci cemiyetine üye değiliz

Kendi kendilerini ihbar etmişler!

Kamuran Alagözoğlu

    12 Eylül 2005

    Yıllar önce, Abant Gölü?nün buz tutmuş yüzeyi üzerinde motorlu testere kullanarak delikler açıldığını görerek, gece yarısı bu deliklerden zıpkın ve fener kullanarak balık avlandığını haber yapmıştık. Gece yapılan bu yasak avlanma şeklini, gündüz mizansen yaparak, konu mankeni olarak da Arkadaşım Hamza Canbaş?ı kullanmıştım. Hamza elinde bir zıpkın ve ucunda lokantadan alınmış bir balık takılı vaziyette bu deliklerin başında poz vermişti. Zıpkınla balık avlamak suç olduğu için, bu haberi suç duyurusu olarak kabul eden Basın Savcısı, önce benim sonra da konu mankeni olarak fotoğrafta yer alan Hamza Canbaş arkadaşımın da ifadesini almıştı.

    Geçen haftaki, ?Tutulan balıkları yemek zor iş? başlıklı Yener Abimizin her zamanki mutat balık yazılarından birini daha okuyunca bu kez şaşırdım. Bilindiği gibi ağ ile balık yakalamak yasak. Yener Abimiz ise yazısında balıkları nasıl yediği ile kalmamış, nasıl yakalandığını da resimlerle anlatmış. Balık yakalamak için germe ağ kullanıldığı, Yener Abimizin çektiği resimlerde ayrıntılı olarak açıkça belli oluyor. Köşe yazısı adeta, kendi kendilerini ihbar eden suç duyurusu halini almış. Bizim yerel basın(!) bile olayı atlamış. Yener Abi işin suç kısmında, taşın altına elini sokmadığı için, anlaşılan sadece balıkların lezzeti ile meşgul olmuş. Tutulan balıkları rakı eşliğinde mideye indirirken, o balıkları yakalamak için romatizma olmayı bile göze alarak buz gibi sulara giren arkadaşlarını, aslında bilmeden ihbar etmiş.

    -Basın Savcısı?nın yıllar önce ifademizi aldığı gibi, geçen haftaki Yener Abimizin yazısından sonra kendisi ve diğer suç ortaklarını ifade almaya çağırıp çağırmadığını bilmiyorum. Ancak kendi kendilerini ihbar eden bu yazı nedeniyle bir ceza çıktığı takdirde, bu cezayı doğal olarak Yener Abimizin üslenmesi gerekir diye düşünüyorum.

    Hıyar, aynı hıyar da...!

    Eski kabzımal, şimdinin futbol yorumcusu Erman Toroğlu?nun, tarladan manava gelinceye kadar yolculuk sırasında 1 cm. uzadığını iddia ettiği hıyarlar üzerine araştırma yaptık. Baktık ki, aynı gün Bolu'da Bahçelievler Cumartesi Pazarı?nda 1 milyon lira, yine aynı cumartesi günü kurulan Mudurnu Pazarı?nda ise 300 bin liradan satılıyor. Bu fiyatlara bakarsak neredeyse Bolu Halkı?nın % 300?ün üzerinde bir oranla kazıklanması söz konusu.

    Nedeni gayet basit; Mudurnu Pazarı?nda, Beypazarı, Nallıhan gibi yerlerden gelerek rekabet ortamı yaratan esnaf var. Bolu'da ise böyle bir durum söz konusu değil. Toptancı Hal Pazarı dahil, Pazar Yeri belli bir kesimin tekelinde.

    Başta Üniversite gençliği olmak üzere, herkes Bolu'nun pahalı bir il olduğundan yakınıyor. Belediye Başkanımız Alaaddin Yılmaz ise, şehirlerarası otobüs konusundaki tekeli kırmakta gösterdiği duruşu, halkın esas temel ihtiyacı olan pazar yeri tekelciliğini kırmak konusunda neden göstermiyor?

    otomobil aksesuarlarından tutunda, mont, kaban, kazak, gömlek gibi her türlü giysiye kadar sergiciler kaldırım kenarlarında rahatlıkla satış yaparken, neden birisi soğan ya da domates satmaya kalktığı zaman hemen tepesine biniliyor. Hem de soğan satan kamyonetçinin aracı, zabıta ile birlikte motosikletli trafik polisinin devreye girmesiyle, soğan kamyoneti bağlanarak, Beykoz Otoparkı?na çekiliyor ve hakkında dört dörtlük işlem yapılıyor. Öyle ki soğanını satmaya çalışan vatandaş, soğanlarının tümünü satmış olsa bile, sadece Beykoz Otoparkı?na ödeyeceği rakamı karşılayarak aracını kurtarabilirse ne mutlu ! Zabıta bu alanda adeta zehir hafiye gibi, caddelerde soğan, domates, patates satana göz açtırmıyor. Aynı duyarlılığı(!) diğer seyyarlara neden göstermediği ise merak konusu.

    -Bolu'ya çok lüks pazar yeri projesi geliştirmek, hatta bu projeyi hayata geçirebilmek elbette güzel bir şey ama, belediyelerin öncelikli görevi; ekmek gibi, sebze meyve gibi vatandaşın temel ihtiyaçları olan şeyleri en ucuza yedirmek için rekabet ortamı yaratmaktır. Dar gelirli vatandaş evine getireceği ekmeğin, domatesin, biberin, salatalığın hesabını yapıyor. Siz Belediye olarak Bolu'ya lüks bir Pazar yeri yapmayı düşünmekten önce, halka nasıl daha ucuz sebze, meyve yedirebiliriz onun hesabını yapın. Bolu yine pahalı bir il olarak kaldıktan sonra, Pazar yerimiz lüks olmuş kaç para!

    Tetikçinin cebi kolay dolmaz

    Her önüne gelen hiçbir soruşturma geçirmeden, hiçbir meslek grubunda olmayan serbestlik ve rahatlık içinde, gazete çıkarabiliyor. Bu gazetelerin halk tarafından benimsenmesi hiç önemli değil. Parayı basanın tetikçisi olup çıkıyorlar ortaya. Çamur edebiyatı üzerine kurulu sütunları adeta, ?Para ile çamur atılır? diye bas bas bağırıyor her gün.

    Bu tetikçileri kullanıp atmak da mümkün değildir. Tekitçi demek, ?Şerefsiz, karaktersiz, haysiyetsiz, para için her türlü b... yiyen kişi demektir!

    Geçtiğimiz aylarda bu tür tetikçi tutan bir başkanın, tetikçisi ile başının dertte olduğunu görüyorum. Tetikçi demek aç adam demek. Aç adamın cebi öyle kolay kolay dolmaz. Tetikçiyi tutarken düşünecektin bunları sayın başkanım! Dün koltuğa oturmak için tuttuğun ve yine düne kadar dirsek temasında olduğun arkadaşlarına, tetikçi vasıtasıyla nasıl çamur attırdığını herkes biliyor.

    Şimdi tuttuğun tetikçinin cebine hükmedemiyorsan, kusura bakma o benim sorumum değil! Sonuçta tetikçi bu! Namluyu istediği yöne çevirir!

    -Tetikçin ile seni baş başa bırakıyorum.

    Ben böyle gazeteciliğin...!

    Yukarı Soku Köyü?nden bir Abimiz Sanayi Çarşısı?nda bana takılarak, ?Gazetecilerden biri kız kaçırmış haberin yok mu?? diye soruyor.

    ?Haberim yok ama, kim bu gazeteci diye fazla da merak etmiyorum. Olsa olsa yerel gazete sahibi olarak geçinen yöremizin malum şahsıdır? diyorum.

    Gazetecilik ayaklarıyla yapmadığı üçkağıtçılık kalmamış, kapıdan kovsan bacadan giren, hangisi karısı, hangisi dostu veya sekreteri olduğu bilinmeyen bu şahıstan başkası olsa şaşardım zaten.

    -Toplumun önünde herkese örnek olması gereken gazetecilik mesleği(!) ne yazık ki bu durumlara düştü. Yukarıdaki konumda da bahsettiğim gibi, önüne gelene gazete çıkarma izni verilirse olacağı budur!

    Arıza, Telekom?un kendisinde!

    9 Eylül Cuma günü evimin telefonunda meydana gelen arızayı 121 Arıza İhbar Servisi?ne bildirmeme rağmen, halen arıza giderilmiş değil. Arıza servisleri benim bildiğim günün 24 saati hizmet vermek zorundadır. Borcunu ödemeyen vatandaşın telefonunu anında kesen Telekom Müdürlüğü, arızaları da anında gidermek ve vatandaşı üç gün boyunca mağdur etmemek zorundadır.

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak