BolununSesi; Halkın Gazetesi

Bu cüret, tepkisizliğin eseridir!

Kamuran Alagözoğlu

    16 Mayıs 2005

    Yıl 1998, Rektörlük seçimleri yapılmış ve Üniversite Öğretim Üyeleri?nden en çok oyu alan Ali Karaca birinci sırada olmak üzere, adaylar aldıkları oy sıralamasına göre YÖK?e sunuluyor. Bu noktada Ali Karaca?nın bir yolsuzluğu ortaya çıkarılıyor. İzzet Baysal doğal olarak devreye giriyor ve Ali Karaca?nın atanmaması için Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel?den ricacı oluyor ve Nihat Bilgen atanıyor. Akabinde İzzet Baysal, Abant İzzet Baysal Üniversitesi öğretim üyelerinden Kaptan Kaptangil imzalı bir mektup alıyor. İzzet Baysal?a hitaben mektupta yazılanlar yenilir yutulur gibi değil. Hatırlayabildiğim kadarıyla; ?...siz kim oluyorsunuz da, üniversite rektörünün belirlenmesinde rol oynuyorsunuz. Buraya bu binaları yapmakla, kendinizi üniversitenin sahibi mi zannediyorsunuz...? gibi, İzzet Babamıza hakaret içerikli mektubu okuyorum. Bu mektubu okuyunca, İzzet Baba gibi dünyaya örnek gösterilen bir insana yapılabilecek en büyük terbiyesizlik olarak nitelemiş ve çılgına dönmüştüm.

    Akabinde 5 Mart 2000 tarihinde İzzet Baysal?ın Üniversite?de yapılan cenaze töreni sırasında, hocaların katılımını göremeyince de, Üniversite?nin bu tavrını hazmedemeyip, cenaze töreninin görkemine gölge düşürmemek için, bu kınamayı iki hafta sonra yapmıştım. Hatta bu yazımdan sonra Kaptan Kaptangil, yayın yoluyla hakaret var gerekçesiyle bana dava açmış, bir yıl süren mahkeme sonunda davayı kazanmıştım. Prof. Dr. Kaptan Kaptangil?in, derslerinde öğrencilerine sürekli Bolu düşmanlığı aşıladığını duyuyordum. Hatta bir gün Ticaret ve Sanayi Odası Meclisi?ne, Rektör?ün Üniversite?de verdiği yemekte, meclis üyeleri ve yemeğe katılan hocaların önünde, ?Kaptan Hoca! Beni mahkemeye verdin, kazandım. Bolulularla uğraşmayı bırakın! Ayıp oluyor. Siz burada öğrencilere ders anlatmak için para alıyorsunuz! Bolu düşmanlığı aşılamak için değil!? diyerek sesimi yükselttiğimde, bu söylediklerimi doğrulayarak herkesin önünde itiraf etme cüretini bile göstermişti.

    Kaptan Hoca?nın İzzet Baysal?a yazdığı bu hakaret içerikli mektubun varlığından haberi olduğu halde, Vakfın kendisine tepki göstereceğini bile bile 2001 yılında Rektör seçilen Yaşar Akbıyık, seçilir seçilmez Kaptangil?i kendisine danışman olarak atadı. Vakıf yöneticilerinin hassasiyetini bir tarafa bırakıp, belli ki seçilme aşamasında borçlandığı kişilere diyet borcunu ödedi.

    Geçmişte yaşanan bu olayları Bolumuzun ileri gelenleri olarak tabir ettiğimiz birçok kişi bildiği halde, benden başka ne kınayan, ne de tepki gösteren oldu.

    Şimdi gelinen bu noktada; başta Rektör Yaşar Akbıyık olmak üzere bazı öğretim üyeleri, Bolu'dan etki ve tepki görmedikleri için doğal olarak cüretkârlığın dozajı arttı ve bu günlere gelindi.

    İş işten geçtikten ve testi kırıldıktan sonra, bakıyorum da bizim Bolu'nun ayranı anca taşmış. Şimdi kınayan kınayana!

    Başbakan?dan çok önce, İzzet Babamıza yapılan hakareti bildiği halde bilmezden gelen, gördüğü halde görmezden gelenleri de şimdi ben kınıyorum. İzzet Baysal?a yapılan saygısızlığı, Bolu adına kendime yediremeyerek yazdığım yazıdan dolayı mahkemelik oluyorum. Birkaç istisna kişi dışında yapayalnızım.

    Anlatmak istediğim; Rektör Yaşar Akbıyık?ın bugün gösterdiği cüret, Bolu Halkı?nın tepkisizliğinin eseridir.

    İzzet Baysal Vakfı ve Üniversitemiz, Türkiye?de başka bir örneği olmayan adeta bir karı-koca gibidir. Eşlerden birinin davet ettiği misafiri, diğeri de baş tacı olarak ağırlamak mecburiyetindedir. Kaldı ki Başbakan?ın davet edilmesi konusunda Rektörün bilgisi de vardır. Misafirperverlik bizim örf ve adetlerimizdendir.

    Rektör?ü sadede davet ediyorum!

    Rektör Yaşar Akbıyık, bu davranışıyla Aralık ayında yapılacak seçimler öncesinde, YÖK?e yakın olabilmek, daha yakın görüntü çizmek amacıyla, ?Ben Çağdaş, Atatürkçü bir vizyona sahibim? imajı vermek istemiştir. YÖK Başkanı ile Başbakan?ın arasının açık olmasını da çok iyi değerlendirerek, Bolu'yu ve Üniversite?nin geleceğini hiçe saymış ve tamamen kendisine tekrar seçilme garantisi sağlamak amacı güderek böyle bir cürette bulunmuştur. Rektör?ün tekrar seçilmesini şimdiden garantilemek adına doğuracağı sonuç iyi hesaplanmıştır. Vaktiyle tepki göstermesini bilmeyen Boluluların, şimdi gösterdikleri tepki boşadır. Bu tepki sadece Bolu ile sınırlı kalacaktır. Rektör Yaşar Akbıyık, hemen hemen tüm Türkiye?de neredeyse kahraman ilân edilecek konuma gelmiştir.

    Akbıyık?ın kendi namına stratejisini alkışlamamak mümkün değil. Ama bu noktadan sonra kendisini sadede davet ediyorum.

    Tatar gelinden daha kötüsünü yaptı!

    Çok övülen gelin, düğününde osururmuş

    Tatarlarda bir atasözü varmış, ?Maktavlı kelin, toyunda osurur!?. Bu söz evlenmeden önce çok methedilen ve abartılarak övülen genç kızın, gelin olduğu hayatının en önemli gününde, hayatının en büyük hatasını veya ayıbını yaptığını anlatıyor.

    Bizim Rektör Akbıyık da, Tatar gelinin hesabı, İzzet Baysal Üniversitesi?ne Başbakan?ın geldiği gün, Tatar gelini bile arattı.

    Verkurtul Dizçök?ten
    Hayali Bolu Draması!

    Basın camiasında son zamanlarda Verkurtul Dizçök lakabıyla anılan Hürriyet Gazetesi yazarının 13 Mayıs tarihli yazısındaki şu satırları okuyunca şaşırdım;

    ?GEÇEN hafta Bolu'da bir lisede kalorifer kazanı patladı. Televizyonda heyecan içinde okulun bahçesini terk eden öğrencileri seyrettim. Kız-erkek, endişeyle gidiyorlardı.

    Bir şey dikkatimi çekti. Bolu, muhafazakâr eğilimleriyle tanınan bir şehir. Ancak okuldan ayrılan gençler, çok modern görünümdeydi.

    Tipleri, kılık kıyafetleri, Avrupa?daki, Amerika?daki akranlarından farklı değildi.

    Çoğunun elinde cep telefonu vardı. Davranışları, mimikleri, endişelerini dışavurum biçimleri yüzde yüz Boluluydu?

    Rektör Akbıyık?ın Başbakan?a karşı gösterdiği tutumun arkasından Türkiye?nin en büyük gazetelerinden Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olan Özkök?ün, böylesine saçma sapan yazısını okuyunca, genel basının ucundan başından, bilip bilmeden konuya yaklaşımı aynen bu şekildedir. Özkök?ün bu yazısından anlaşılacağı gibi, Bolu'ya çok yakın mesafede olmalarına rağmen, olaylara ne kadar uzak olduğunu göstermektedir. Ve bu ulusal diye tanımladığımız genel basının konulara ne kadar uzak olduğunun açık bir göstergesidir. Özkök?ün bu yazısının, ulusal basınının(!) ne konumda olduğunu göstermesine vesile olduğu için aslında kendisine teşekkür etmek lazım.

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak Bolu Oto Lastik