Ben güzelleştirmeye çalışıyorum, Başkan ise çirkinleştirmeye mi...!

     Alpağut Mahallesi'nin eskilerden kalan yani mahalle olmadan çok önce henüz köy iken yapılmış, sevimli, küçük, şirin bir camisi var. Benim evimin karşısında olan bu caminin maalesef pek bir cemaati de yok. Evime ilk taşındığım zamanlarda vakit namazlarına gelen giden hiç kimse olmadığı için, Allah selamet versin hocamızın bile namaz kılmadığına birkaç kez şahit olmuştuk. Bir süre sonra da ezanın merkezi sistemle okunmaya başladığı ilk zamanlarda, ses sistemini önceden açık bırakan hoca, merkezi sistemle ezan okunmaya başlayınca evinden çıkıp camiye koşarak gelirdi. Camide cemaat adına kimsenin olmadığını gören hoca, kapının iç tarafında ayakkabılık kısmında oyalanarak namaz vaktini geçirirdi. Namaz vakti camiye belki bir gelen olur diye de ara sıra kapıdan kafasını çıkarıp sağı solu kontrol ederdi. Namaz vakti geçtikten sonra kendisinin bile namaz kılmadan camiyi kilitleyip gerisin geri evine döndüğüne birkaç kez gözlerimizle şahit olmuştuk.
      Son zamanlarda bir safı doldurmasalar da, vakit namazlarına yine 3-5 kişinin geldiğini görüyorum.
      Bu camimizin yola bakan tarafında bir de abdestlik ve tuvalet var. Bu tuvaleti ve abdestliği namaza gelenlerden hiç kimse kullanmıyor. Çünkü herkes evinde abdestini alıp geliyor. Bu nedenle yıllardan beri kullanılmaya kullanılmaya hiç temizlenmediği için, içi çok pis bir hal almış durumda.
     İşte bu camimizin güzelliğine ve şirinliğine biraz olsun katkıda bulunmak amacıyla geçen sene benim bazı çabalarım oldu. Yurt dışında yabancıların kiliselerini veya çeşitli ibadethanelerini güzelleştirmek için gösterdikleri özeni gördükçe, vakit namazlarına gitmiyorum, bari ben de bu şekilde bir sevaba gireyim diyerek, yaklaşık 40 metre uzunluğundaki bahçe duvarlarının üzerine, ölçüsüne uygun uzun saksılar yaptırdım. İçlerine çeşitli çiçekler dikerek, hemen hergün suladım. Mahalle halkının da baya bir hoşuna gitti. Gelen giden "Allah senden razı olsun" dedi. Bu sene yine yeni çiçekler getirip diktim.         
      

      Benim bütün bu "camimizi güzelleştirme" çabalarıma Alaaddin Yılmaz nasıl limon sıktı?
      Geçtiğimiz hafta akşamüstü eve geldim ki ne göreyim. Caminin bahçesindeki tuvaletin üzerine birşey yerleştirilmiş. Caminin o güzelim şirin görüntüsünü mahvetmiş, kelimenin tam uyar anlamıyla adeta hıyar gibi bir şey konmuş.
       Camiye gidip gelen cemaatten mahalleli bir ağabeyimize; "bunu buraya kim koydurdu" diye sorduğumda;
     "Belediye bütün camilere koyuyormuş. Bizim camiye de koymuşlar. Hiç kimse burada abdest falan da almıyor. Camiye hiç de yakışmamış" cevabını aldım ve şöyle dedim;
     "-Başkan camimize birşey yapmak istiyorsa, burada yaşayanların görüşünü alsın. Örneğin 4 aydan beri camimizin ezan ses sistemi bozuk. Her vakit ezanında, verem olmuş bir hocanın ezan okuması gibi, adeta öksüre öksüre, ezan sesi kesiklik yaparak okunuyor. Bu şekilde ezan sesi hiç mi hiç yakışmıyor. Başkan Alaaddin Yılmaz camimizin güzelliğine kast ederek böyle istenmeyen birşey koyduruncaya kadar, ezan ses sistemimizi yenileyiverseydi, pek güzel bir iş yapmış olurdu. Biz de kendisine dua ederdik. Şimdi buraya koydurduğu bu işe yaramayacak şey ile caminin görüntüsünü de bozdu ve şimdi bu şeyi gördükçe kendisini ister istemez farklı bir şekilde anacağız" diye cami müdavimi diğer cemaat ile hem fikir olduk.
      Evet sayın Başkan, bayramdan bayrama camilere temizlik ekibi gönderiyorsun. Bunu ben de takdir ediyorum. Ancak bu güneş kolektörü buraya hiç mi hiç yakışmadı. Camimizi çirkinleştirmekten başka hiçbir işe yaramayacak olan bu şeyi buradan kaldırtıp, ihtiyaç hisseden başka bir yere taktırırsanız, bizleri mutlu edersiniz.
     Şayet bir güzellik yapmayı düşünürseniz, ses sistemimizin hâlâ bozuk olduğunu, kesik kesik öksürerek çıkan ezan sesinin ne bu camiye, ne yüce dinimiz İslâm'a, ne de Müslümanlara yakışmadığını bir kez daha belirterek köylüm, mahallelim adına bu konuda yardımcı olmanızı isterim.
     Saygılarımla...