Basın Konseyi dışında, hiçbir gasteci cemiyetine üye değiliz

Kaybeden tetikçi basın oldu!

Kamuran Alagözoğlu

    28 Ocak 2008

    Esnaf Kefalet seçimleri öncesi ?Memlekette başka adam kalmadı mı?? diye başlık atarak, her iki adayın da rant peşinde olduklarını dile getirmiş, yeni birilerinin çıkıp aday olmasını istemiştik.

    Olmadı, sonuçta buraya başka kimse aday olmak istemedi. Büyük ihtimalle de biz onlar gibi esnaf odaları üzerinden rant sağlayamayız düşüncesi ile meydan yine ?KAŞAR?lara kaldı.

    Seçimler öncesi her iki tarafın tetikçi basın organlarını kullanarak birbirine kıyasıya saldırılarda bulunması, buradaki rantın ne kadar büyük olduğunu ortaya koydu. Basın organları(!) da adeta bu rant kavgasında, bu çamuratma savaşında çok güzel bir şekilde MAŞA görevini yerine getirdiler.

    Esnaf Kefalet?te kazanan veya kaybedenleri irdelediğimizde, Ahmet Yoltaş ayda 10 milyara yakın zaten kazanıyordu, yine bu rakamları belki de daha da artırarak cebe indirmeye devam edecek. Ondan aşağı kalır yanı olmayan Nihat Alpat Öztürk Şoförler Odası?ndan, BESOB?tan ve de Ankara?da Şoförler Federasyonu üyeliğinden gelen maaşlarla belki de Yoltaş?ınkini katlıyordu. Esnaf Kefalet?i de kazanmış olsaydı, tam katmerli olacaktı. Kazanamadığı için hiç de üzülmüyordur, çünkü kaybettiği fazla birşey yok.

    Burada kaybeden tetikçi basın oldu diyeceğim ama, onlar da rakamsal olarak tetikçiliklerinin karşılığını fazlasıyla aldıkları besbelli. Ama şu anlaşıldı ki tetikçi basın kiralayarak falan ne seçim kazanılıyor, ne de kaybediliyor.

    Esas kaybeden her zaman olduğu gibi yine benim vatandaşım, yine benim esnafım!

    Kredilerle güçlükle ayakta durmaya çalışırken dükkan kirası, elektrik parası, su parası, kalorifer parası, eleman maaşı, SSK?sı, Bağ-kur?u, türlü türlü vergileri, oda aidatları gibi veren eli cebinden hiç çıkmayan esnafımızın zoru nedir ki bunlara oy vermek için o hengameye girer. Şu kış günü esnaf temsilcisi diye oy vermeye geldiğiniz adamların her ikisinin de vergi levhaları bile yok.

    Sizin gibi insanların sırtından, sizin gibi temiz esnafın sırtından alınan aidat, faiz geliri gibi gelirlerin, bunlara kaymaklı maaş olarak nasıl yansıdığını görmüyor musunuz?

    Bolu'nun manevi önderi de İzzet Baysal?dır!!!

    ?Merhum Muhittin Efendi?nin (Sürmeli Hoca) oğlu Nakşi Kadiri Şeyhi Ahmet Palazoğlu, vefat etti. Bolu'nun manevi önderi olarak da bilinen merhum Palazoğlu, 92 yaşında idi.?

    Yukarıdaki cümle, Bolu'nun en eski gazetesi olarak bilinen bir gazetede yer aldığını gördüğümde, Bolu'nun manevi önderinin kim olduğunu kendisine hatırlatmadan geçemedim.

    -Eyyyy benim eski gazeteci kardeşim!!!

    Birincisi; Bolu'nun manevi önderi de, hiç tartışmasız, manevi babası İzzet Baysal?dır.

    İkincisi; senin bu şekilde yazmanla falan da bu gerçek değişmez. Sen de bunu biliyorsun da, maksat tarikatçılara şirin görünmek, devir bunların devri deyip ilanlar kapmak derdindesin.

    Bak, benim hiçbir tarikatla bağlantım da yok, beklentim de. Her zaman aracısız, doğrudan bağlantı kurmayı yeğlemişimdir. Allah ile kul arasına zaten kimse giremez. Sana da tavsiyem, üç kuruş dünyalık ilan parası gelir diye, Bolu'nun manevi babasını kendi kafana göre değiştirmeye kalkma!!!

    Tarikat yuvası değil, futbol takımıyız!

    Necip kardeşim; içki içtiler dedin gönderdin. Karı- kız ayakları var dedin gönderdin. Hem de takımın en iyi futbolcularını haraç- mezat, ne bulduya, ucuz paralara sattın.

    Geldiğimiz noktada sonuç, hüsran. Şekil, Altay maçında daha bir görünür biçimde kabak gibi ortaya çıktı.

    Hoş, iki yıldan beri Gökhan Emreciksin?i göremeyenler, bu tabloyu yine göremezler ya! Biz yine de gözlerine sokmaya çalışarak asli görevimizi yerine getirelim.

    Avrupa Birliği?ne gireceğiz diye uyutuluyoruz. Aslında resmen Araplar?ı örnek alıyoruz.

    Avrupa?da profesyonel sporcunun özel hayatına kimse karışmıyor. Antrenör, sporcunun antrenmandaki performansına bakıyor. Kendine bakmayan sporcu antrenmanda kendini belli ediyor ve buna göre takıma girebiliyor. Bizdeki gibi takımda dokunulmazlığı olan horoz olmak, namaz kılmak, oruç tutmak, içki içmemek, kız arkadaşları ile gitmek gibi kavramlarla futbolcu değerlendirilmiyor. Vaktiyle biz birinci ligde iken bu yönde ne maceralar yaşanmıştı. Şu anki belediye binasının o yıllarda üst katında bulunan Boluspor lojmanında olurdu bunlar. Ama bu futbolcuların hiçbiri ne kadro dışı bırakılırdı, ne de haraç-mezat satılırdı. Boluspor?un malı olan futbolcudan sonuna kadar verim alınırdı. Ayrıca bu kulüpte yönetici olan birçok kişinin yönetici olmalarının asıl gerekçelerini de hepimiz biliyoruz. Kimse kimseyi kandırmasın. Şurada kırk kişiyiz, birbirimizi biliriz.

    Bütün bunları yazmamın sebebi, devre arasında gönderilen futbolcuların tamamının, içki içtikleri, kız arkadaşları ile gittikleri için gözden çıkarılmalarıdır.

    -Boluspor Kulübü, tarikat yuvası değildir. Futbolcularımız evvelallah hepsi erkek olduğuna göre, özel hayatlarının bizi ilgilendirmemesi lazım. Ama özel hayatlarına dikkat etmeyenleri antrenmanda gözden kaçırmayacak ve takımın horozlarından da olsa onları kadroya almayacak basireti gösterebilecek hoca da lazım.

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Bir milletin büyüklüğü, nüfusunun çokluğu ile değil, akıllı ve fazilet sahibi adamlarının sayısı ile belli olur.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak