Birazcık delikanlı olmak lazım

Yeni Rektörümüz belli olduktan hemen sonra telefonla almaya başladığım tebrik trafiği, tüm hızıyla devam ediyor. Herkes beni tebrik ediyor ve kutluyor.

O kadar tebrik aldım ki, kendi kendime, ?Meğer ben neymişim? demek zorunda kaldım.

Bu kadar tebrik almamın nedeni, Bolu'daki yerel gazetelerin hemen hemen tamamı Rektör Yaşar Akbıyık?ın yanında yer alıp onu desteklerken(!) biz ise Bolu'nun gerçek sesi bolununsesi olarak, parayı pulu bir kenara itip, ilkelerimizden ve duruşumuzdan ne pahasına olursa olsun ödün vermeden kendisine karşı durduk hepsi bu.

Kendilerini seçim kazandıran veya seçim kaybettiren gazeteler olarak lanse edip her seçimde kerizleyecekleri birilerini bulan gazeteler de kaybetti bu seçimde. Böylece zaten olmayan itibarları da sıfıra indi dersek yanlış olmaz. Dün Akbıyık?ın yanından ayrılmayan, etrafında pervane gibi dönen dönek gazeteler, şimdi 180 derece çark edip yeni rektöre yamanmaya çalışıyorlar. Bazı yerel(!) gazeteler utançlarından olsa gerek, perşembeden belli olan yeni rektörün haberini dahi yapamadılar. Bazıları da, son altı ayın gündemine oturan rektörlük seçiminin sonuç haberini kıyıda köşede geçiştirerek verdiler.

Gelelim oda moda, dernek mernek gibi, adları sivil toplum örgütü diye anılan yerlere.

Bunların başındaki yönetim mönetim gibi yerleri işgal ederek, tam bir parazit yaşantı süren ve Bolu adına hiçbir taşın altına elini sokmayan, tipik Bolulu hemşehrilerimizi bir kez daha tanıdık bu seçimlerde.

Başbakan?ı karşılamadığı süreçte ?Rektör Bolu'yu terk etsin? gibi gazetelere ilanlar bile veren oda, dernek ve vakıf temsilcileri, bazılarını tenzih ederek söylüyorum ki, ilerleyen zamanlarda kıvırma ustalığı konusunda Asena?yı bile aratmadılar. Hatta son dönemde üniversite içindeki seçimlerde Akbıyık?ın açık ara önde çıkmasıyla birlikte, ilişkileri düzeltme çabası içinde her türlü yalakalıklarını sergilemeye başladılar.

İnsanlar nasıl bir gün öyle, bir gün böyle olabiliyor anlayamıyorum. Bu kadarda kişiliksiz olunmaz. Bu kadar ilkesiz, kişiliksiz ve çapsız insanları, sivil toplum örgütlerine nasıl seçerler onu da hiç anlamıyorum.

- Rektör seçimlerinde öyle etkileyici bir rolümüz olduğunu hiç zannetmiyorum. Biz sadece dürüst ve ilkeli bir duruş ve davranış içinde olduk hepsi bu. Bu olayda sonuna kadar tavrından hiçbir şekilde ödün vermeyen ve 80?ine merdiven dayayan yaşına rağmen, yılmadan mücadele eden Ahmet Baysal Ağabeyimizi yürekten alkışlıyorum. Yukarıda bahsettiğim oda moda, dernek mernek gibi yerleri temsil eden, korkak, ilkesiz, çapsız yalaka tipleri de lanetliyorum.

Bir fıkra

Bir gün bir grup şarap içerlerken Bektaşi gelmiş. İçilen şarapların hangisinin daha kötü olduğunu sen bilirsin diyerek Bektaşi?ye sormuşlar. İlk şarap kadehini tadan Bektaşi hemen kesin kararını vererek, ?Bu şarap en kötüsü? demiş.

Diğer şarapların tadına bakmadan nasıl hemen karar veriyorsun diye çıkışanlara Bektaşi;

?Bundan daha kötüsü olamaz? demiş.

-Bence de bundan daha kötüsü olamazdı.

Çıktık açık alınla...!

Tam 14 yılı geride bırakıp 15?inci yılımıza girmişiz. Kolay değil ortalama bir insan ömrünün çeyreğini tamamlamışız bu uğurda.

Bugün halkın gözünde, ?bolununsesi yazıyorsa doğrudur? imajını kazanmışsak, bu o kadar kolay olmadı elbette.

Doğruları yazabilmek, doğruları savunabilmek her yiğidin harcı değildir. -Yukarıdaki yazımda da bahsettiğim gibi, herkesin hemen kıvırmaya hazır olduğu günümüzde, desteksiz dimdik durabilmek bile bir mesele iken, bunca yılı tertemiz bir mazi ile geride bırakmak, ister istemez insana gurur veriyor.