Pabucunun dama atıldığını anlamış...!

Çok değil daha iki hafta önce ?Başkan?ın pabucu şimdiden dama atıldı(*)? başlığıyla gündemi belirledik. Geçtiğimiz hafta Başkan Alaaddin Yılmaz kendisine bu yönde yöneltilen sorulara cevap olarak, cesurca, ?Tekrar adayım? diyememiş.

Ben Bolu gibi bir yerde AKP?nin kurucu teşkilat başkanı ve dahi belediye başkanı olacağım da, hiç tereddüt etmeden göğsümü gere gere tekrar adayım diye gürlemeyeceğim. Şekil itibarı ile Alaaddin Yılmaz?ın çıkıp bunu dediği yerde, böyle bir kurucu başkanın karşısına etik olarak hiç kimsenin çıkmaması lazım.

Ama belli kazın ayağı böyle değil ve Alaaddin Yılmaz bunu bu şekilde diyemedi. ?Halk tekrar aday olmamı isterse..., partim de aday gösterirse...? gibi sözler söyleyerek, kendine güvenini yitirmiş bir başkan görüntüsü verdi.

Başkan bu sözleriyle, Bolununsesi Gazetesi olarak bizim ne kadar yerinde bir başlıkla ne kadar isabetli haber yaptığımızı da bir kez daha göstermiş oldu.

Dört senelik görev süresi içinde yaptığı veya yapamadığı hizmetlerinden çok, vatandaşla sürekli karşı karşıya gelerek sürtüşmeleri ve engel tanımayan tehditkar tavırları, antidemokratik uygulamaları ile gündemden düşmeyen Başkan, burnundan kıl aldırmayan Başkan; onun adına ne mutlu ki nihayet kendini aynada görmeye başlamış. Ve nihayet pabucunun dama atıldığını da anlamış olmalı ki, ?elbette adayım? gibi net bir ifade sergilemeye bile korkuyor.

(*)Pabucu dama atılmak (deyimler sözlüğüne göre)
Kethüdalar tarafından yapılan denetimlerde kalitesiz mal ürettiği tespit edilen ayakkabı ustalarının malı, kendi dükkânının, herkesin görebileceği yükseklikteki damına atılırmış, Damdaki ayakkabıları görenler dükkândan ayaklarını keserek, ayıplarlarmış. Malı ve kendisi ayıplanan usta da, utancından o diyarı terk etmek zorunda kalırmış.

Kimin kimi yiyeceği belli olmaz

Afrika?nın uçsuz bucaksız topraklarında ilkbahar yağışlarıyla oluşup, yaz sıcağında yok olan geçici göller vardır. İşte bu göllerin oluşumuna tanık olan yerlilerin, herkesin kulağına küpe olabilecek bir sözü: ?Gölde sular yükselince balıklar karıncaları yer, sular çekilince de karıncalar balıkları.? Yani üstünlük bugün karıncadaysa yarın balığa geçebiliyor, ya da tam tersi... Karınca ya da balık olmanın sağladığı üstünlüğe sevinmek kendimizi kandırmaktan öte bir anlam taşımıyor, çünkü kimin kimi yiyeceğini gerçekte ?Suyun hareketi? belirliyor.

Aslında bu konuyu anlatabilmek için taa Afrikalara falan gitmeye gerek yok. Ne demiş atalarımız; ?Keser döner, sap döner; gün gelir hesap döner.?

Gönderin kontörleri Elif?e...!

Bolu'da Elif takma isimli bir kız kendisi ile yatmak isteyen erkekleri bir güzel aldatıyormuş. Telefon numarası elden ele herkeste dolaşan Elif, önce kendi telefonuna 250-500 kontör gönderttikten sonra buluşmak için Telekom binasının önünü adres olarak veriyormuş. Elif bu yolla kısa sürede kontör zengini olmuş. Keklenenlerin hepsi Telekom binasının önüne gelip Elif?i bekliyorlarmış. Elif birçoğunu keklese de, arada bir beraber oldukları da oluyormuş. Elif keklediklerine karşı da açık yürekli davranıyor, onların da gönlünü hoş ediyormuş. Keklendiğini anlayıp kendisine kızanlara, ?Olsun, gün gelir ödeşiriz? diye basıyormuş kahkahayı, veriyormuş kuru kuruya muhabbeti.

Ülkenin Birinde Bir Gün Padişah...

Ülkenin birinde vezirler huzura çıkıp padişaha, hazinede para kalmadığını, yeni vergilere gerek olduğunu bildirmişler. Padişah, kavuğunun altından kafasını kaşıdıktan sonra sormuş:

?- Peki, ne vergisi koyalım??

?- Köprülere adam koyalım, her geçenden bir akçe alsın!?

Padişah kabul etmiş. Bir süre sonra sormuş vezirlerine:

?- Tepki var mı??

Herhangi bir tepki olmadığını öğrenince köprünün öteki yanına da bir kişi daha konulmasını, onun da her çıkandan bir akçe almasını emretmiş. Bir süre daha geçmiş, padişah tepki olup olmadığını sormuş. Olmadığını öğrenince, halkın tepkisizliğine kızıp gürlemiş:

?- Köprülerin ortasına da adam koyun, gelip geçeni becersin!?

Halkın yine de tepki göstermeyişine kızan padişah:

?- Bir de halkı dinleyelim bakalım!? demiş. Köprülü bir köye gitmişler, padişah vergiden yakınan olup olmadığını sormuş. Ses çıkmamış. Padişah sorusunu yinelemiş. Herkesin öne ittiği muhtar ürkek bir sesle yanıtlamış:

?- Padişahım, o köprünün ortasındaki adam tek başına yetiştiremiyor. Akşamları çok kalabalık oluyor, sıra uzuyor, eve geç kalıyoruz, bir adam daha lütfetseniz...?