BolununSesi, yazılmayanları ve yazılamayanları yazdığı için OKUNUYOR

Gururlandıran rekor!

Kamuran Alagözoğlu

    29 Mayıs 2006

    21 yıllık gazetecilik hayatımda bir çok mahkemeler gördüm. Ama geçen hafta Cuma günü gelen, tam 30 adet mahkeme tebligatını bir arada ilk defa gördüm. Bir defada 30 adet mahkeme tebligatı almak sanıyorum bir rekordur. Postacı ile birlikte bu kadar çok sayıda mahkeme tebligatını görünce hem aptallaştık, hem şaşırdık.

    Meyve veren ağaç taşlanırmış derler ama, burada taşlar hem fazla, hem de bayağı büyük, her biri 5?er milyar. Bunlar ağacın meyvelerini değil, gövdesini hedef almışlar anlaşılan. Bu muhteremlerin, Hac?ca gittiklerinde şeytanı bile böyle, bu kadar şevk ile taşladıklarını sanmıyorum. Baksanıza, şeytandan daha kötü görüyorlar bizi  

    Şaşkınlığımı üzerimden atar atmaz sordum kendi kendime;

    Yaptığın bir namussuzluk mu var? Birisinin malını mı çaldın, ya da malına mı göz diktin?

    Hayır!

    -Bir grup AKP?li il genel meclisi üyesinin haksız menfaat elde etmesine karşı çıkan Vali Bey?den  yana oldum. Onlar kamu arazisinin usülsüz bir şekilde birilerine peşkeş çekilmesini isterken Valimiz gibi ben de karşı çıktım. Yani toplumun malına sahip çıktım. Bundan daha onur verici bir şey olabilir mi ?

    *Peşkeş çekmek: 1- Verilmemesi gereken bir şeyi uygunsuz bir amaçla ya da yersiz olarak birine vermek. 2- Başkasının malını bir başkasına bağışlamak. 

    Resmi ilan saltanatına son!!!

    Aşağıdaki yazım tam 1 yıl önce 27.06.2005 tarihli gazetemizde, ?İhalesiz ihale ilanları? başlığı ile yayınlanmıştı. Hükümet 1 yıl sonra da olsa bu gerçeği gördü ve resmi ilanların Kamu İhale Kurumu internet sitesi üzerinde ve bültenlerinde yayınlanması için kanun tasarısı oluşturdu. Şu an yasa Bakanlar Kurulu?nda imzaya açıldı.

    O günkü yazımın aynısını tekrar yayınlıyorum;

    ?Günlük çıkan yerel gazetelerde hemen her gün sayfalar dolusu çıkan kamu ihale ilanları görürsünüz. Bu ilanlarla amaç; ihaleye girecek firmaların daha fazla katılımını sağlamak, dolayısı ile rekabeti artırarak yapılacak işi daha uygun fiyata ve kaliteye yaptırmaktır. Ancak bu ihale ilanları her ne hikmetse; paçavra gibi çıkanlardan tutun da, renkli-ofset çıkan gerçekten kaliteli yayınlara kadar, tümü tek bir normla değerlendirilerek tek bir birim fiyattan gazetelere pay edilmektedir. Hatta çoğu ihalede ihaleyi alan firma, ihale ilanını yayınlayan gazete kadar bile para kazanamamaktadır. Yani yarım sayfa bir ilana yaklaşık 1,5 milyar gibi paralar ödenerek devlet, ihale ilanını ihale etmediği için zarar ettirilmektedir. Bu sayede de okuyucusu olsun olmasın, her geçen gün bu pastaya göz diken bir sürü yeni gazete açılmaktadır.

    -Devlette olduğu gibi özel sektörde de yapılacak işler ihale edilerek veya teklif alınarak yapılırken, ihale ilanlarının yayınlanması için, gazetelere ihale edilmeden veya teklif alınmadan böylesine fahiş fiyatlar ödenmesine akıl erdiremiyorum. Günlük gazeteler bu yazıma büyük tepki göstereceklerdir ama, göz göre göre devletin trilyonlarının böylesine haraç dağıtılır gibi dağıtılmasına da gönlüm razı olmuyor.? demiştim.

    Geçtiğimiz hafta bu konunun yasalaşma aşamasına geldiğini öğrenen gazeteler, feryat figan etmişler.

    ?AKP, iktidara gelişini büyük ölçüde yerel gazetelere borçlu olduğunu unutacak mı?? diye kendilerini anında AKP?li yapan günlük yerel gazeteler ?bindikleri dalı kesiyorlar? gibi, birbirleriyle aynı başlığı kullanarak tam bir dayanışma içersine girmişler.

    Kimler, cezalarını nasıl çekecekler?

    Belediye Başkanı Alaaddin Yılmaz, Yılmaz Becikoğlu ve şu an Irakta bulunan gazeteci kardeşim Bülent Velioğlu?nun da bulunduğu bir ortamda, Becikoğlu gazetecileri kastederek, ?Bunlara 50-60 milyon lira ver, istediğini yazarlar? demiş. Bülent de bu olayı gazetedeki köşesinde yazmıştı. Ben de buradan alıntı yaparak 6 Mart tarihli köşe yazımda, ?Kimmiş bu 50 papellik gazeteciler? Bizde merak ediyoruz? diye Becikoğlu?na sormuştum. Ama yanıt alamamıştım.

    Geçtiğimiz hafta üniversitede gerçekleşen bahar şenliklerinde, sanıyorum şenliklere maddi destek vermediği için öğrenciler tarafından kendisine ?yuh? çekilmiş.

    Becikoğlu da bunun üzerine bizim (bolununsesi Gazetesi) dışımızda herkesi toplayıp basın toplantısı düzenlemiş. Ertesi gün bütün yerel gazetelerde haberin manşetten verilmesi, 50 papellik gazeteler hakkında epey bir ilham kaynağı oldu benim için.

    Diğer taraftan haberlerin başlığında kullanılan, ?Cezalarını çekecekler!? gibi Yılmaz Becikoğlu?nun tehdit içeren beyanatlarını okurken gözlerime inanamadım. Gazeteler Becikoğlu?nun ağzından aynen şu ifadelere yer vermişlerdi;

    ?Bolunun önde gelen iş adamlarından Yılmaz Becikoğlu, Abant İzzet Baysal Üniversitesi tarafından geçtiğimiz hafta içerisinde düzenlenen 2006 yılı 5. Bahar Şenliklerine sponsor olmadığı gerekçesi ile Şenlik Komitesi tarafından kendisine ?yuh? çekildiğini belirterek, Üniversite Rektörüne ve şenlik komitesine ateş püskürdü.
    Becikoğlu sert açıklamaların altına imzasını atarak; ?Benim gibi bir insana yuh çektirmenin cezasını çekecekler. Eğer yetkililer ceza vermezse ben cezalarını keseceğim? diye konuşmuş ve Rektör Atilla Kılıç ile birlikte rektör yardımcılarına vermiş veriştirmiş.

    -Demokratik bir hukuk devletinde bu tür ifadeler, hem de gazete manşetlerinden verilebiliyorsa...

    Ben bir şey demiyorum! 

    Çadırın içi serbest bölge!

    Kızılay Meydanı?ndaki o kocaman çirkin çadırları görünce, Karaçayır?da kurulan panayırlarda 1970?li yıllarda çocukluk merakıyla kaçak olarak girdiğim Hisseli Büyük Ünal Tiyatrosunu anımsadım. Bir sürü midesiz herifin, sahnede etlerini pazarlayan kader mahkumu kadınların orasına burasına sürüp geri attıkları çakmak, sigara gibi şeyleri koklayarak, ? Aç! Aç!? sesleri ve ıslıkları ile inleyen çadırlar canlandı gözümde. ?Çadır tiyatorası? derdi ona ihtiyarlar.

    Geçtiğimiz hafta sonu açılan sözkonusu hediyelik eşya çadırları, daha açılmadan önce epey bir tartışıldı. Esnaf için bugüne kadar hiçbir şey yapmayan oda- moda başkanları nasıl olduysa bu defa bir-iki laf ederek çadırlara karşı çıkmaya falan kalktılar. En delikanlı gene Ahmet Yoltaş çıktı. ?Belli mi olur çadır milletinin hali? İnsana üşüşüverirler maazallah!? falan demedi. Ahmet gitti, büyük bir cesaret göstererek çadırların önünde basın toplantısı yaptı. İşte bu yüzden şehrimizin en büyük esnaf ve sanayici kuruluşları olan öteki oda- moda, dernek-mernek başkanlarının göstermelik sözümona tepkileri bizi hiç ilgilendirmiyor. Bugün Belediye Başkanı?nın bile bir makam aracı bulunurken, son model iki tane makam aracına birden binen herhangi bir odanın başkanı, esnafa sahip çıkıyormuş gibi yapıp, esnaf olarak bizim üzerimizden demagoji yani halk avcılığı (bir topluluğun duygularını okşayarak onları kendine çekmeye çalışmak, duygu sömürüsü yapmak) yapamaz.

    Kızılay Meydanı?nda açılan hediyelik eşya çadırlarının içini bizzat gezdim. Ürünler hiç de ucuz olmadığı gibi üstelik de kalitesiz. Fişti, mişti, faturaydı, belgeydi, bunlar da ne oluyor? Kızılay Parkı?nın karşısında 100 metre ötedeki Maliye?ye baka baka belediye destekli kayıt dışı alışveriş. Oh ne ala memleket! Kendi esnafına her türlü müeyyide, dışarıdan getirilene Bolu, ?serbest bölge?!

    -Bu çadırları şehrimizin en müstesna mevkiine oturtarak Bolu halkına böyle bir kaliteyi ve böyle bir muameleyi layık gören A.K.P.li Belediye Başkanı Alaaddin Yılmaz?ı kınıyorum.

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak