Halkın vicdanının SESİ olmak SUÇ değildir

Önemli olan mutlu olmayı bilmek

Esra Yıldız

    2 Ocak 2010

     

      Yeni bir yıl...

      İlk günlerini yaşadığımız şu günlerde, yıl dediğimiz yaşanacak zaman dilimi üzerine birçok şey yazılıp, çiziliyor. Yazılanların büyük bir bölümünü de temenniler ve umutlar oluşturuyor. 

      İster istemez son sene ekonomik olarak yaşadığımız kargaşa, herkesi bulunduğu yerden daha aşağıya çekti. Olduğundan daha fakir hale gelenlerin de daha çok umut etmesi gayet normal. 

      "Umut fakirin ekmeğidir."

      Aslında kendini iyi hissetmenin yollarından biri, hayal ve istekleri belli bir sınırda tutmaktır. Bir çizgi ile söz konusu duygulara gem vurmak çizginin üstüne çıktığınızda size daha çok coşku, altına indiğinizde de daha az acı verir.

      Tabi, hayalleri sürekli yukarıya pompalayan o acımasız tüketim reklamitelerinin arasında, bunu başarmak ne kadar kolaydır tartışılır. Ama yine de denemek, olduğumuz seviyeyi sindirmek, bu şekilde mutlu olmaya çalışmak sanırım en iyisidir.

      Aslında hem maddi hem de manevi olarak çok üst düzeyde yaşamanın çevreye zarar verme olgusundan büyük bir pay aldığını düşünerek bu yönde töhmete girilmediğini hissetmek, belki de sizi rahatlatabilir. Ama inanın çok üst düzeyde yaşıyorum diyenlerin, bazen sizden çok daha kötü yaşadığını söyleyebilirim. Yapmacık, en zayıf anınızda sizi ezip geçebilecek kadar sahte, çıkarcı dostlarınızla, Paris'in en gözde mekânında sıcak şarap içmektense, inanın, en has, en sıkı gerçek dostlarınızla, en yakın kırda, kar üstünde sucuk ekmek yiyip üşüyün daha iyi.

      Yukarıdaki düşünceme destek olması için, geçtiğimiz yıllarda gittiğim İzmir'de şahit olduğum bir görüntüye sizi de ortak etmek isterim.

      Uçağımızın saati yüzünden, kendimi hiç de beklemediğim bir saatte İzmir'in değerli takısı kordonda buldum. Günün telaşına kendilerini yeni hazırlayan mekânların birinin en ön masasına, daha erken olması dolayısıyla, biraz da sıkılarak oturdum. Çayın hazır olup olmadığını bilmeden denediğim şanstan sonra, gözümü deniz ile yol arasındaki yeşil alanda gezdirirken, sokak köpeklerinin arasında yatan, ama kalkmak için hazırlık yapan birini gördüm. Önce acıdım, sonra izlemeye devam ettim.

      Yattığı şiltenin üzerinde şöyle bir gerildi, gerilirken etrafındaki sokak köpekleri ile şakalaşmayı da ihmal etmedi. Onların da adama olan dostane hareketleri görülmeye değerdi. Hiçte düşündüğüm gibi mutsuz gözükmüyordu. Hemen en yakındaki çeşmede sabah temizliğini yapıp, birkaç basit hareketle sabah sporu yaptıktan sonra, silkelediği şiltenin üzerine yandaki çantasından çıkardığı, büyük ihtimalle akşamdan sağda solda bulduğu yiyeceklerle karnını doyurmaya başladı. Yönünün, üstünde martıların dans ettiği deniz tarafına olduğu ve yiyeceklerini etrafındaki kadim dostları ile paylaştığı gözümden kaçmadı. O sadık dostların da, saldırmadan sakin sakin paylarını beklemeleri, beni derinden etkiledi. Kahvaltısı bittikten sonra hemen neşeli bir şekilde toparlandı ve denizle karayı birbirinden ayıran beton bloğun üzerine, ayaklarını denize doğru sallandırarak, oturdu. Yine elini iki tarafa açarak gerildi ve martıları seyretmeye devam etti. Bir süre sonra da dostları ile beraber yeşil parkın sonuna doğru yürüyerek gözden kayboldu.

      Beni, belki çok istediği ama alamadığı cep telefonunun, belki de kendinden daha varlıklı arkadaşına kaptırdığı kız arkadaşının verdiği acı ve stres yüzünden suratı bir karış olan garsonun sesi uyandırdı.  

      "Buyurun hanımefendi!"

      Daha iyi demlenmediği için tatsız olan çayımı yudumlarken kısa süre önce gördüklerimi şöyle bir düşünmeye başladım.

      Ne zaman dost diyebileceğim, karşılıksız saygı ve sevgi içinde olabileceğim dostlarımla birlikte olmuştum. Ne zaman yarını düşünmeden ağaçları, denizi, mavi gökyüzünü, yağan karı ve yağmuru, dans eden martı ve kuşları seyretmiştim. Ne zaman bir şeylerimi etrafımdakilerle paylaşmış, ne zaman yağmurda ıslanmış, soğukta üşümüş, güneşte terlemiştim.

      Aynı o sokaktaki adamın yaşadıkları gibi.

      Hayır! Hiç birini yapamamıştım, uzun zamandan beri...

      Tıpkı sizin gibi...

      O yalnız sokak adamının yaptıklarının, hissettiklerinin aynısını yaşayabileceğiniz bir yıl geçirmeniz dileğiyle.

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Milli mücadelelere şahsî hırs değil, milli ideal, milli onur sebep olmuştur.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak Sincan Hurdacı