Yeni yıl tebrik ilanlarınızı güvenerek okuduğunuz gazeteye verin

Ne ekersen onu biçersin

Esra Yıldız

    2 Nisan 2011

       Halkın kendi kendini yönetmesi...

       Kulağa ne kadar hoş geliyor, değil mi?
       Peki, bu nasıl oluyor ülkemizde?
       Birileri; belli bir siyasi görüşü olan kurumların aracılığıyla, halkın vekâletini alma adına, yine onun karşısına çıkıyor. Bu ortamda; er meydanına çıkanın isteyeni de olması normal, istemeyeni de.
      İşte film, bu olgunluğu gösterememede kopuyor. Zamanında onu isteyenler ile istemeyenler arasında gözetilen fark, yani seçim sonrası bir türlü gösterilemeyen olgunluk, beraberinde yanlışları getiriyor. Söz konusu olgunluğa ulaşmamışların halkın vekilliğine soyunması, baştan yapılmış bir yanlışlık olarak karşımıza çıkıyor.

       Her neyse; seçilenin bir şekilde seçildikten sonra, seçenleri ya da seçmeyenleri unutup, tümünü kucaklamak yerine; onları sınıflara sokarak, cezalandırma ya da ödüllendirme yollarından birini seçmesi günümüzün modası. Tabi bunun tam tersini de düşünmek gerekir. Yani seçmeyenlerin seçilene seçildikten sonra saygı göstermemesi gibi...

       Bu mudur demokrasi?
       Bu ise; bunun adı demokrasi değil,  zulmün danişkasıdır, korku imparatorluğudur, zorla dayatmadır...
       Herkesi kucaklama yerine; benden olan ya da olmayan gibi sınıflara sokarsanız, herkese eşit mesafede olmak zorunda olan devlet yapısını da bozarsınız. Devlet; herkesin devleti olmaktan çıkar, en önemli unsuru olan tarafsızlığını yitirerek, kimilerinin devleti haline gelir.

       Önümüz seçim. Çıkan adayların çoğuna yakını; tanıdığımız, bildiğimiz insanlar. Yine çoğu da, oyumuzu kime vereceğimizi ya da vermeyeceğimizi önceden kestirebilecek kimseler. Halin böyle olması, aynı zamanda seçilenlerin kendini desteklemeyenleri de bilmesi demek...
       O zaman seçmediği bilinenlerden, seçildikten sonra, intikam mı alınmalıdır? Yoksa o bildik oy vermeyenleri; verilen hizmetlerle, zamanında desteklemedikleri için, utandırmaya çalışmak mıdır doğru olan?

       Ama doğrunun tek olmasına ve bilinmesine rağmen, maalesef her zaman seçilenin seçtiği yöntem zulüm olmaktadır.

       Uygulaması ise;
       Seçmeyene hizmet vermemek, hatta her şartta önünü kesmek...
       İntikam alırcasına, her ele geçen fırsatta onları aşağılamak...
       Seçmeyenin sahip olduğu görüşe karşı; devlet imkânlarını seferber ederek, törpüleyici her türlü harekette bulunmak...
       Seçenleri bile unutarak, "Yetki bende, ben ne dersem o olur!" demek...
       Seçildikten sonra, sokağın sesine tamamen kulak kapatmak...
       "Her şeyi ben daha iyi bilirim!" demek...
       Dalga geçmek...
       Hakaret etmek...
       Hatta bu yüzden görülecek tepkilere; "Ben kendimi değil, seçenleri temsil ediyorum. Bu ne cüret!" sözünün arkasına sığınarak, bir yerde haksız güç gösterisi yapmak...

       Kısacası; bizden vekâlet almak için bir bir ortaya çıkan adayları, seçildikten sonra o olgunluğa ulaşabileceklerini düşündüklerimiz arasından değil, şu anda o olgunluğa ulaştığına inandıklarımız arasından seçmemiz işin en doğrusu.

       Böyle yapmazsak; sonrasında onun tarafından sürekli edepsiz ilan edilir, belli aralıklarla da kına yakmak zorunda kalabiliriz.

                                                                                        

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak Bolu Diş Hekimi Abant Bungalov Evleri