Basın Konseyi dışında, hiçbir gasteci cemiyetine üye değiliz

Seçime giderken

Esra Yıldız

    15 Mart 2014

       Deniz ne kadar da dalgalı, ne kadar da pis...
       Bu sefer farklı...
       Eskiden zamanı geldiğinde hırçınlaşır, içindekileri hışımla atardı sahile.
       Sonra durulur, berraklaşır, sahile attıklarıyla hesaplaşır, güneşin ışıklarını alırdı ta derinlerine.
       Hesaplaştıkları; üzerinde karasineklerin fink attığı sahildeki pisliklerine bakar, utanırlardı mahşerden önce.
       Ya şimdi?
       Deniz pislikten o kadar ağdalı ki; sahildeki karasinekler artık onun da üzerine üşüşmüş halde.
       Deniz temizlenme umuduyla sahile attıklarının yanında, atamadıkları için daha da hırçınlaşıyor son günlerde.
       İlk defa demokrasinin can suyu seçime böylesine yolsuzluk dedikodularıyla giriyoruz.
       Bu sefer çoğunlukla deşifre edenler edilenlerle görünüşte ayrı safta değil, aynı safta.
       Sözde imanda, inançta...
       Değerler sanki sahipsiz kalmış, ağlamakta.
       Yoldan çıkmak yolsuzluksa eğer, ona da "Değere sahip çıkmak için yaptım" deyimi olmuş mubah.
       "Neden tuttuğun balı yaladın?" sorusu artık "Yalamayacaktım da şu değer için, yalamak zorunda kaldım" la bulmuş cevabını.
       Her uyuşturucunun tatmininin zamanla kalmayacağı gerçeğiyle, bu da artık prim yapmayınca; kanla, ölümle, kargaşayla örtülür bugün artık karanlıklar.
       Bak; üç genç, üç ölüm. Onlarsa, çoğu köşe kapmaca sevdasında... O mevta benden, diğeri senden telaşında. Yolsuzluklar, yoldan çıkmalar artık ölümlerle örtülüyorsa, artık bu da sözün bittiği yer.
       Bu kadar fırtınaya rağmen, nedir ki bu telaş?
       Paraleli, diki, hipotenüsü...
       Gerçekten vatana millete hizmet aşkı mı?
       Büyüksu'yu göl yapanlar, yolsuzluk ağdası birazcık sulansın diye gölüne yeni su katanlar...
       Bak listelere; ilk defa parti tabanından gelmeyen türlü türlü kontenjanlar, adaylar...
       O pahalı saat takmış, diğeri ayakkabı kutusu doldurmuşa takılmadan sormak lazım; var mı siyasete girmeden zengin olanlar?
       Var elbet var, hakkını yememek lazım. "İhtiyaç fazlasını O'nun yolunda harcayacaksın" düsturuna bugün uyanlar; Baysallar ve diğer benzer vakıfları kuranlar...
       Seçim telaşını millete hizmet aşkı değil, zenginliğin siyasetle kol kola girmişliğiyle tanımlasam; bana kim gücenir ki acaba?
       Aldığı geminin, bindiği arabanın, taktığı saatin, yaptığı çiftliğin hesabını vermeyenler mi, dizi çıkmış pantolonla şehri dünya şehri yapacağım diyenler mi? Yoksa "Ekmek alan çocuk; ekmek almaya değil, bilye atmaya gitmiş" deyip onun niye öyle yaptığının derinliklerine inmeyen Bilal'ine sarılanlar mı?
        Yoksa yolsuzluk dosyası varken partiden kovulanları, ideoloji olarak tersken, başka partiden olanları sırf seçimi kazanmak için büyük şehirlerde aday gösterenler mi?
       Hiçbiriniz birbirinizi aratmaz, ağdırmaz, ağarmazsınız.
       Çünkü bu ülkede kanun koyucular, sözde milletin vekilleri hala daha "Nereden buldun bunu?" sorusunu yapıyorlarsa; tu-kaka, bitmez bu telaş, bitmez denizdeki bu dalga.
       Deniz boşuna pislik atmak için çırpınır durur,
       Beraber olduğu, derinliklerinde gezen ezeli dostu balık; kendi kamu vicdanında "Ben şuradan buldum" diye hesap veremediğinden, bugün atasözünü ispatlarcasına bağırıyor her yerden.
       Bilin ki koktuk, çünkü balık baştan kokar.

     

      

     

     

     

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak