Beyaz etin karizma problemi!

     Hepimizin bildiği üzere Bolumuz'un lokomotif sektörü beyaz et, Türkçe meali tavukçuluktur. Bolu dışında yaşayıp da, Bolu ile aktif ilişkisi devam eden kişilere sıklıkça sorulur tavuk eti olan sofralarda; Bu tavuk etleri sağlıklımıdır, 35- 40 günde yetişiyormuş,, doğru mudur sorusu. Cevabım bu konuda ciddi bir bilgi sahibi değilim ve de tavuk etini çok tükettiğimi söyleyemem olur.
      Ülkemizde kişi başına düşen gelir rakamları, asgari ücret ve sağlıklı beslenmenin olmazsa olmazı vücudumuzun hayvansal protein ihtiyacını karşılayan gıda maddesi tavuk etini ve de tavuk etinin ekonomik değerini karşılıklı değerlendirirsek, beyaz etin halkımız ve ülkemiz için ne kadar önemli bir konu olduğunu daha iyi kavrayabiliriz. Madalyonun diğer tarafında ise 35-40 gün gibi kısa sürede hangi şartlarla yetiştirildiği, yetiştirilirken ne tür besin maddeleriyle beslendiği sorusu vardır. Gerçek şu ki bu sorgunun karşılığında halk sözlüğünde karşımıza; hormon, kanserojen kelimeleri çıkmaktadır. Bu algının oluşmasında tabii ki medyada sıklıkla karşılaştığımız bazı uzmanların yaptığı açıklamalarda ciddi olarak rol oynamaktadır. Geçtiğimiz hafta içinde ilimizin önemli girişimcilerinden ve beyaz et sektörü nün duayenlerinden kıymetli büyüğümüz, Sn. Şerafettin Erbayram'dan, Beyaz Et Sanayicileri Derneği.. Danışma Kurulu üyesi Prof. Dr. Hasan Rüştü KUTLU imzalı 'Piliç Eti Üzerine' başlıklı basın açıklamasını almış bulunuyorum. Prof. Kutlu; kısaca beyaz et üzerine bilinçli ya da bilinçsiz olarak yapılan spekülasyonları çürütme ve asılsız iddialara karşı ülkemizde üretilen tavuk etinin insan sağlığı için herhangi bir yan etkisinin olmadığı ve gönül rahatlığı ile tüketilebileceği yönünde bir bilgilendirme yapmış.
     Ülke Türkiye, yaşayanlarda bizler olduğumuz için ve de insan sağlığı ve güvenliği konusunda hemen hemen her noktada sabıkalı olduğumuz için 'Tavuk Besiciliği' ile ilgili de olumsuz spekülasyonların asla bitmeyeceğine inanıyorum. Ne yapabiliriz? Yapabileceğimiz tek şey Prof. Dr. Hasan Rüştü Kutlu gibi Sn. Şerafettin Erbayram gibi toplumu yanıltmayacak, maddi bir kaygısı olmayan, kendisini aşmış, dürüst değerlere inanmak ve güvenmek zorundayız.
     Ben konuyu yine farklı bir noktaya getirmek istiyorum. BOLU markası! Tavuk besiciliği ülkemizin birçok bölgesinde yapılmaktadır. Dolayısıyla ciddi bir rekabet ortamı mevcut! BESD-BİR Beyaz et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği) faaliyetlerine varsı yine devam etsin. Bolu da üretim yapan Beyaz Et markalarımız kesinlikle farklı bir platform kurarak, ürünlerinde BOLU markasını öne çıkarmalıdırlar. Hiç şüphe duymuyorum ki bu satışlarını çok daha ileriye götürecektir. Demek istediğim BOLU da yetişen tavukla, yurdun diğer bir bölgesinde yetişen tavuk tüketici gözünde çok farklı noktadadır. Piliç eti paketlerinde Bolu markasının ya da damgası tüketicilere çok daha butik algı getirecektir. PETLAS gibi ülkenin önde gelen Lastik üreticisi bile reklamlarında BOLU dağı unsurunu kullanıyorsa bu boşuna değildir. Bolu dağıyla, taşıyla, toprağıyla, havasıyla, ülkemiz insanlarında özel bir yer edinmiştir
      Tabi, bu iş sadece üreticilerin gayretiyle olmaz. Başta Özel İdare, Belediyeler, Sanayi ve Ticaret Odası ve de Üniversite aktif rol almalı hatta itici kuvvet olmalıdır. Ama şu bir gerçek ki bu oluşumların hiç biri Bolu Beyaz Et Sektörü için bu yönde ciddi herhangi bir proje üretememektedir. Bir yetersizlik ve sahiplenmeme söz konusudur. Öncelikle Bolu'daki bütün kümesler ıslah edilmeli, doğayla uyumlu hale getirilmeli, kümes projeleri A dan Z ye bir standartta sokulmalıdır. Bu standartlar içinde tavukların insan sağlığına negatif etki etmeyecek şekilde yetiştirildiğine dair unsurları da kapsamalıdır. Böyle bir oluşum, yani 'Bolu' damgası ve Beyaz et sektöründe Bolu standartları kamuoyundaki beyaz et spekülasyonlarını ve negatif algıları, Bolulu üreticiler adına pozitife çevirecektir. Buna inanın!