Rusya arası

    Geçtiğimiz haftayı işimiz dolayısıyla Rusya'da geçirdiğimiz için köşemizden uzak kalmak zorunda kaldık. Son yıllarda Rusya pazarındaki yükselişimiz, bizi bu ülkeyle iyiden iye kaynaştırmış durumda. İş böyle olunca da geliş gidişlerimiz çoğalıyor ve Rusya'yı daha derinlemesine tanıma şansını yakalıyoruz.

    Bu seferde daha önce gittiğimiz Moskova ve St. Petersburg şehirleriyle beraber, Rusya'daki kadim dostumuz Viktor Alymov'un daveti üzerine Avrupa'nın en büyük Gölü olan (17.700m2) Ladoga gölünde bulunan Valaam Adası'nı da ziyaret ettik. Valaam Adası dini tarihe sahip bir manastır adası. Ortodokslar için oldukça önemli bir hac merkezi, 12. Yüzyıla kadar inen dinsel bir tarih var. Adanın doğal yapısı muhteşem ve oldukça etkileyici. SSCB'nin bitmesiyle dinlerini tekrar rahatlıkla yaşayabilme imkânına kavuşan Ruslar ve diğer ülkelerden gelen Ortodokslar adaya akın etmekte.

     Rusya'daki en önemli değişikliklerden birside halkın tekrar dine yönelmesi. Rusya devleti tarafından dini değerlerin yükselmesi oldukça önem taşıyor ve destekleniyor. Böylelikle ülkedeki alkol ve fuhuşla benliklerini kaybeden, ya da kaybettirilen, güçsüzleşen bireylerin dinle tekrar eski gücüne ve benliklerine dönmesi için yardım edeceğine inanılmakta. 100 yıl içinde hemen hemen her on yılda bir büyük savaşlar ve toplumsal olaylar yaşayan Rusya her yönüyle oldukça etkileyici ve büyük bir ülke. Her köşesinden tarih ve sanat fışkırıyor. Aslında yazacak o kadar çok şey var ki, buna köşeler yetmez.

    Öyle ki mezarlıkları bile turizme kazandırılmış durumda. Moskova'da Nazım Hikmet'in de yattığı Nova Devicye Mezarlığı'ndan sonra görme şansını yakaladığımız St. Petersburg'daki Tikhwin Mezarlığı da  Chaikovsky and Dostoyevski gibi nice ünlüleriyle, Rus turizmine hizmet ediyor. Rusya'da bulunduğumuz süre içersinde Bolu kamuoyunu pek takip etme şansımız olmadı. Bu sebeple yazımızın başlığını Rusya arası olarak attık ve kısa bir paylaşım yaptık. Bu paylaşımımızı Valaam Adası'nda birkaç kareyle süsleyelim.

      Tebrik
     Bolu'nun çehresinin değişmesinde yaptığı eserlerle yer tutan Yılmaz Becikoğlu Amcamız yeni bir projeyle Bolu'ya hayat vermeye devam ediyor. My Dream City projesinin Bolu'ya hayırlı olmasını diliyorum ve Becikoğlu Grubu'nu tebrik ediyorum. Projeye İngilizce My Dream City adı yerine, Rüya Şehir konması hem güzel Türkçemizi koruma açısından, hem de söylenebilirlik ve hafızalarda yer tutma açısından çok daha iyi olurdu kanaatindeyim.

    Başsağlığı
   Mahalleden Abilerimiz Oktay ve Gürsel  Esen'in sevgili babaları Sami Esen Amcamızın vefat haberini üzüntüyle öğrenmiş bulunuyorum. Sami amcamıza Yüce Allah'tan rahmet, Esen Ailesi'ne Başsağlığı dilerim.