Yazmanın ve okunmanın dayanılmaz mutluluğu!

Geçtiğimiz haftanın büyük bir bölümünde Danimarka?da olduğumuz için Bolu gündeminden uzak kaldık. Bolu gündeminden uzak olurken ülke gündemine yakındık hatta içindeydik diyebilirim. Hayır, hayır ben Bolununsesi olarak Başbakanımızın Danimarka gezisine katılmadım. Bazen böyle tesadüfleri yaşıyoruz. Hatta muzip arkadaşlarımız Roj TV muhabirlerini oraya kesin sen göndermişsindir diye benimle gırgır bile yaptılar. Neyse bu konuyla ilgili izlenimlerimi ikince bölümde anlatacağım. İşte Bolu gündeminden uzak olduğum bu gibi dönemlerde gazeteye yazı gönderebilmek çok çok zor. Yerel gazeteleri karıştırıyorum, kayda değer bir şey bulamıyorum. Gazeteyle konuşuyorum onlardan da bir tüyo gelmiyor. Tam bu hafta tatil yapalım derken gazetede adresime gelen bir mail bana işte sana konu dedirtiyor. Bugüne kadar yazarlık sürecimde birçok mail aldım. Bu seferki Mersin?den bir şirketten geliyor. Genç bir ihracatçı arkadaşımız, 09 Mayıs 2005 tarihinde yazdığım ?Rüzgarın adı Volmart (WAL-MART)? başlıklı yazımı okumuş. Mersin neresi Bolu neresi? Yazıya nasıl ulaştığını açıkçası bilemiyorum. Belki Google internet arama sayfalarına Wal-Mart yazdığında karşısına çıktı. Daha önce söylediğim gibi köşe yazılarım sebebiyle birçok mail aldım, olumlu-olumsuz hepsi beni mutlu etmiştir ama bu mail beni iki türlü mutlu etmiştir. 1- Köşemin okunması, beğenilmesi ve çok farklı noktalara ulaşması 2- Hayatımı kazandığım ihracat-pazarlama konusunda belli bir noktaya gelmek ve takdir edilmek.

Bu mailin bazı bölümlerini sizlerle paylaşıyorum;

İşte böyle, hafta sonu olduğu için Rasim Bey?le kontak kuramadım.Yazdığı maili Amerika?ya gönderdim. Pazartesi günü de Türkiye?deki gerekli yerlere ulaştıracağım. Ben de Rasim Bey?e buradan teşekkürlerimi sunuyorum beni gerçekten çok mutlu etti. Bunun adı olsa olsa;yazmanın ve okunmanın dayanılmaz mutluluğudur. Sıklıkla, gazetedeki başta benden, sonra gazetedeki dizgi ekibinden kaynaklanan hatalar yüzünden (aslında hata değil dikkatsizlik) canım sıkılmasına ve heyecanım kırılmasına rağmen bu tip mailler sayesinde yazarlık heyecanım sürmektedir.

Hepinizin bildiği üzere Başbakanımızın Danimarka ziyareti sonrası, Danimarka Başbakanı Rasmussen?le yapacağı basın toplantısına, toplantıya terör örgütü PKK?nın yayın kurumu ROJ TV muhabirlerinin girmesi ve Başbakanımızın basın toplantısına katılmaması krizini yaşadık. Başbakanın ziyareti süresince bizde Danimarka?daydık. Politik olarak belli bir ses getirmesine rağmen Danimarka?daki sokaktaki adam konuyu açıkçası hiç önemsemedi. Biz de konuyu uçakta öğrendik. Belki de Danimarka?da belli bölgelerde yerel seçimlerin yapılması konuyu ikinci sınıf bir haber olarak bırakmıştı. Her zaman olduğu gibi dönüş uçağımızda acil çıkış kapılarının yanındaki koltukları alarak, rahat bir yolculuk yapmayı planlayarak yerimize oturduk. Beş-on dakika sonra THY?nin Boing 737-800 tipi Malatya uçağına takım elbiseli ellerinde kırmızı ve gri pasaportlarıyla bir grubun bindiğini gördük. Grup direk bizim yanımıza yani acil çıkış kapılarının bulunduğu koltuklara geldi ve yerlerine oturdular. Başbakanın gezisine katılan Dışişleri katipleri, basın danışmanları ve koruma polisleri olan bu kişilerle bir müddet sonra olayı tartışmaya başladık. Dışişleri yetkileri, Başbakan?ın zor durumda kaldığını, vereceği kararın kendisini ya dış politikada yada iç politikada zor durumda bırakacağını bildiğini ve kararını iç politikada kazanma yönünde kullanarak Danimarka Başbakanı?nın basın toplantısında yalnız bıraktığını belirttiler. Böylelikle biz de Uzan Grubu?na karşı başarısından sonra Sn. Başbakanımızı ikinci kez destekleme ve kutlama şerefine nâil olduk.