Basın Konseyi dışında, hiçbir gasteci cemiyetine üye değiliz

Boluspor açılımı

Muharrem Demirel

    24 Ağustos 2009

      Maça çıkmadan önce, kâğıt üzerinde artılarımız fazlaydı.

    Diyarbakırspor'u şampiyon yapan bir hoca ile maça başlıyorduk.

    Mersin İdmanyurdu gibi Bank Asya ligine yabancı değildik. İki sezonluk bir tecrübe ile sahaya çıkıyorduk.

    Yeni ve isimli transferlerimiz vardı.

    Saha ve seyirci avantajı bizdeydi.

    Ancak, "demokratik açılım" denilen paketin ne olduğunu vatandaşın tam manasıyla bilmediği gibi, seyircimizde, kendisinden gizlenilen takımından bir "Boluspor açılımı" bekliyordu.

    Paketi hazırlayanlar içeriğini biliyorlardı ama kamuoyundan nasıl bir tepki alacaklarını tam manası ile bilmiyorlardı. Hazırlık safhasında nabız yoklamak için ufak tefek açılım yapsalar da, işin resmiyete dökülmesi halinde ne olacağını, onlar da tam manası ile kestiremiyorlardı.

    Bu halet-i ruhiye içersinde açılım başladı. Bence ön açılım fena değildi ama ilerleyen zamanlarda görüldü ki, bu millet bu hali ile;

    Ne "demokratik açılım" denilen yutturmacılığı yutar.

    Ne de "Boluspor açılımını" kabul eder.

    Sahaya futbolcularımız çıktıklarında görüldü ki isim ve kariyer olarak bu oyuncular bu lige fazlalar.

    Topu ayaklarına alışları, tutuşları, duruşları ile "biz futbolcuyuz" dedirtiyorlar. Ancak şu hali ile ne yazık ki lige hazır değiller.

    Eğer Mersin İdmanyurdu maçından sahadan 3 puanla ayrıldıysak, bu bizim iyi olmamızdan değil, Mersinliler'in son vuruş beceriksizliğinden ve şansımızın olmasından geçiyor.

    Serhat Hoca, "fena oynamadık bu maçı kazanmamız lazımdı" diye bir açıklamada bulunmuşsa, bence mazereti kabul görmesi lazım.

    Gerçekten de Kaleci Kerem'in kurtardığı bir tek pozisyon yok. Çünkü kaleye giden topumuz yok.

    Çünkü gol pozisyonumuz yok.

    İlk yarı topu ayağımıza aldığımızda fena değildik. Futbolcularımız topu ayaklarına aldıklarında bireysel yeteneklerini konuşturdular. Yeteneklerinin kırmızı hatlarla kısıtlanmamış olmasının neticesinde, tribünlere göze hoş gelen bir futbol sergilediler. Ancak, oyunun ilerleyen bölümlerinde maç kondisyonumuzdaki eksiklik kendini gösterdi. Ve top rakibe geçtiğinde, savunma anlayışımızda zaaflarımızın olduğu kabak gibi ortaya çıktı.

    Bu zaafın sebebi defans elemanlarından değil, iyi bir ön liberomuzun olmayışından kaynaklandı.

     Kenardan hocamızın "ileri çıkın, ileri çıkın" ikazlarına futbolcular karşı çıkmıyordu ama, ayaklar gitmiyordu. Beyinle adale arasındaki uyum kaybolmuştu.

    Bu kadar ofansif oyuncunun bir arada olduğu bir onbirde, savunma çok zorlandı. Belki bu ofansif anlayış ilerde bizim vazgeçilmez oyun anlayışımız olabilir. Ancak daha lige tam manası ile hazır olmamış bu halimizle, zaaflar yaşayabileceğimiz kaçınılmaz bir gerçektir.

    Eğer iyi bir ön libero bulunmazsa bu defans çok zorlanır. Bu maçta görüldü ki, stoperlerimiz fena değiller havadan geçit vermezler ancak arkalarına atılan ve yerden gelen toplarda açık verdikleri de görülen bir gerçek.

    Kalemiz de yaşamış olduğumuz pozisyonlar yazılanların ispatıdır.

    Yani kesinlikle bir ön libero lazım ve bir de çabuk son vuruşları yapabilecek bir forvet oyuncusunun alınması takımın problemlerini çözer.

    Hocamızın başlamış olduğu sistemde, Serdar SAMATYALI'nın boşaltmış olduğu alandan gelen ataklar, İbrahim YAVUZ'u çok zor durumlara soktu. Bu atakların neticesinde gelişen iki pozisyonda da İbrahim gayet başarılıydı. Ben geçtiğimiz sezon oynatılmayan ve kadroya bile zaman zaman alınmayan İbrahim YAVUZ için her kim üzerine alıyorsa SELAM göndermek istiyorum.

    Geçtiğimiz sezon bize yarı final oynatan ama bu sezon Mersin İdmanyurdu maçında yedek kulübesinde bulunan futbolcuları görünce, insanın aklına ya "bizim Coşkun Hoca bu işten anlamıyor" ya da "geçtiğimiz sezon bu takımı bize iyi diye sundular" düşüncesi akla geliyor. Dolayısı ile her iki düşüncede olanlara da ayrıca bir SELAM daha gönderiyorum.

    Maçta oyuncuların yerlerini her nedense devamlı değiştiren hocamızı görünce ve nerede durduklarını zaten tam manası ile kavrayamamanın üzerine yapılan bu döndürmelerle, iyice uyum zorluğu çeken futbolcuları görünce, Hz Mevlana gönlüme düştü. Bir SELAM da O Mübarek insana gönderiyorum.

    Öyle ya da böyle kötü oynamamıza rağmen aldığımız sonuç sevindirici. Ancak bu böyle devam ederse, hocamızın deyimi ile conta yakmakla kalmaz korkarım motor yakarız. Onun için yine hocamızın deyimi ile şöyle elden düşme, kelepir, az kullanılmış çabuk ve son vuruşları iyi değerlendiren bir forvet alırsak, savunmanın önünü güçlendirirsek, Atacan'ı devamlı hazır tutarsak (boşa çıktığı anlara dikkat) önümüzdeki haftalarda çok güzel maçlar seyredebiliriz. Ve "şampiyonluğun en güçlü adayı biziz" diyebiliriz.

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak