Yanına Kâr Kalmayanlar

Bir zamanlar, halkın gözünde parlayan yıldızlardı onlar. Sahne ışıkları altında alkışlanan sanatçılar, milyonların ekran başında izlediği sunucular, gençlerin posterlerini odalarına astığı sporcular… Onlar, sadece yetenekleriyle değil, duruşlarıyla da örnek olmaları gereken insanlardı. Ama ne zaman ki şöhretin cazibesi, paranın büyüsü, gücün sarhoşluğu akıllarını çelmeye başladı, işte o zaman karanlık bir yola sapıldı.

Bugün bazıları, daha fazla görünür olmak, daha çok kazanmak, daha çok konuşulmak için her şeyi mubah sayıyor. Kara para aklayanlar, sanal bahis çeteleriyle iş tutanlar, gençlerin hayatlarını karartan yasaklı maddeleri pazarlayanlar… Hatta bu maddeleri kullandırıp sonra da şantajla tehdit edenler… Şike yapanlar, sahte başarılarla halkı kandıranlar… Hepsi birer “başarı hikâyesi” gibi sunuluyor bazen. Ama aslında bu hikâyelerin sonu hep aynı: çöküş, utanç ve yalnızlık.

Helal olmayan kazanç, bir gün ya senden ya da soyundan çıkar. Bu, hayatın değişmeyen yasasıdır. Bugün lüks arabalarla poz veren, milyonluk saatlerle hava atan o insanlar, yarın bir mahkeme salonunda başlarını öne eğmiş halde karşımıza çıkıyor. Çünkü hak yemekten, haram kazançtan, başkalarının hayatlarını karartarak yükselmekten hayır gelmez.

Toplumun önünde olan her birey, sadece kendi hayatından değil, milyonların hayalinden de sorumludur. Bir çocuğun rol modeli olmak, onun hayata bakışını şekillendirmek demektir. Ama eğer o çocuk, idolünün yasa dışı işlerle zenginleştiğini görürse, adalet duygusu zedelenir. Umudu kırılır. Ve en kötüsü, kötülüğü meşru görmeye başlar.

Bu yüzden diyorum ki: Şöhret, servet ve güç… Hepsi gelip geçici. Ama geride bıraktığın iz, senin gerçek mirasındır. Temiz kalmak, doğruyu savunmak, örnek olmak… Bunlar kolay değil belki ama onurlu bir hayatın tek yoludur.

Unutma, hayat bir terazidir. Bugün yaptığın her şey, yarının vicdanında tartılır. Ve o terazi, asla şaşmaz