Yüksek okullar okunabilir, yüksek mevkilere, makamlara çıkılabilir, yüksek mevduatlar yakalanabilir, ama yüksek ahlak seviyesi yakalanmadığı sürece her yükseklik bir gün mutlaka ‘şu veya bu şekilde’ alçalacaktır!

Başka bir yönden bakmak

Başka bir yönden bakmak
    1 Şubat 2011
    Başka bir yönden bakmak

                              
       Gazetenin biri, kablosuz internet ağlarının canlılara zarar verdiğini konu eden bir haber yapmış.

       Yani manyetik dalgaların, insan sağlığını nasıl tehdit ettiğini...

       Bir yerleşim merkezine uzak bir yerden baktığınızda, o yerleşim merkezinin üzerine yoğun bir uğultu çöktüğünü görürsünüz. İşte o duyduğunuz uğultu; aynı manyetik dalgaların verdiği zarar gibi insanları olumsuz etkiler.

       Bu uğultunun içinde ne vardır bilir misiniz?

       Geçim derdi vardır. Alamadın, veremedim vardır. Acı vardır, stres vardır. Acımasızca bir mücadele, didişme, rekabet vardır. Hemen hemen her gün bir basın organında; parasızlık, işsizlik ya da benzer bir nedenden intihar etmiş insanların haberlerine rastlarsınız.

       Bahse konu kargaşaların yaşandığı kentinizden uzaklaşarak, oraya uzaktan baktığınızda, biran olsun içiniz rahatlar, ama içine tekrar girdiğinizde aynı girdaba kendinizi kaptırmış bulursunuz.

       Bu girdabın içinde, metropolden uzaklaşmadan, birileri tarafından, insanları kısa sürede olsa rahatlatacak limanlar inşa edilir.

       Rehabilite unsurlar içeren alanlar, parklar, bahçeler...

       İnsanların maddi kaygılardan uzaklaştığı, belki de biran için sığındığı mekânlar.
     
       Evet, yazılarını çok beğendiğim ve takip ettiğim arkadaşlarım Nadir Gürkan Yetkin ve Cumhur Bey.

       O mekânları; kuruluşları icabı para kazanmak olanlara teslim etmeden, belediye bizim için inşa eder. Görüntü olsun ya da "başkan görev süresinde yaptırdı" desinler diye değil.

       Ben kent meydanında sanat sokağı istiyorum, sanatlarını icra edip el işlerini satan kadınlar ve öğrenciler istiyorum. Eski kitapların el değiştirdiği reyonlar, havada dans eden su taneleri, kuşlar, ağaçlar, sevgiliyle oturulacak banklar istiyorum. Gençlerin rahatça spor yapabildikleri alanlar, onları gururla izleyen yüzler, elinde çalgısı hoyratça şarkı söyleyen müzik bölümü öğrencileri ve onları gözleri kapalı dinleyip, dinlenen kent insanları istiyorum.

       İstemiyorum buralarda marka mağazalar, fastfoodlar, post makineleri, arsız mağaza çığırtkanları, ürün satmaya zorlayıcı garsonlar.

       Bana belediyenin hizmet diye yaptığı terminalde; küçük abdesti gelen, ama cebinde bir lirası olmadığı için tuvaletin önündeki bariyeri geçemeyen vatandaşın, kendini sıkmak zorunda bırakılmasını hiçte normal karşılayamıyorum.

       Lütfen inşa edilecek kent meydanına birde bu gözle bakın.

    Esra YILDIZ

    • Egemen3 Şubat 2011 . 15:04

      Esra abla çok güzel değinmişsin bu konuya. Belki bu yazıyı okuyan yetkililerin biraz içi sızlar da yanlıştan dönerler. Tebrikler.
    • İsmail Taner SOYLU3 Şubat 2011 . 12:15

      Esra hanım tebrik ederim çok güzel ve de önemli konulara temas etmişsiniz. Şehir planlayıcıları özellikle yerel yöneticiler, belediyeler, üniversite, okul yöneticileri ve tüm sivil toplum kuruluşları inşaallah görüşlerinize değer verirler. Adapazarı'nda Orhan Camiinin önünde yeşil alanın altına Belediye çok geniş bir tuvalet yaptı  ve en önemlisi ü c r e t s i z. Halka açık yani. Vesileyle selamlar saygılar.
    • Argun Kozin2 Şubat 2011 . 07:46

      Sizi ilk defa okuyorum, diğer yazılarınıza da göz attım.  Saf, temiz ve içinizdeki çoşkuyla, çevrenizden etkilenmeden yazılarınızı kaleme aldığınız belli. Ne olursa olsun bu üslubunuzu bozmayın. Bir okuyucu daha kazandınız. Tebrikler...  
    • Cumhur Bandakçıoğlu1 Şubat 2011 . 17:46

      Sevgili Esracım, Görünen o ki Belediyemizin bütçesi bu meydanın inşası için yeterli değil. Ben konuyu bu yönde irdeledim. Olması gereken şekliyle ilgili bir şey yazmadım. Açıkçası 1 ve ya 2 kafeteryanın dışında yapılacak ticari işletmelere de karşıyım. Ben, Kent Meydanı’nda kalıcı spor sahasına da, sürekli olarak yer alan el sanatları sokağına da karşıyım. Kent Meydanı farklı bir konsepttir. Kent Meydanı’nda haftanın sadece 1 günü el sanatları için satış tezgâhları olabilir. Kent Meydanı’nda bayramlarda özel günlerde süreli spor sahaları kurulabilir. Kent Meydanı Park değildir. Kent Meydanı’nda yeşil alan bile sınırlıdır. Adı üstünde bir kere, Meydan! Ben Bolu Kent Meydanı’nın Ortaköy gibi haftanın 7 günü panayır yeri olmasını istemem. Dünya’ya bakarsak; Kızıl Meydan Moskova, Concorde Meydanı Paris, San Pietro Meydanı Roma, Sol Meydanı Madrid, Taksim Meydanı İstanbul. Bir meydanın nasıl olması gerektiğini görürüz. Bir kavram karmaşası var. Bolu’da zannedersem bunu yaşıyor. C.B.
    • orhan veli bilgi1 Şubat 2011 . 16:59

      önce çook teşekkür ediyorum sonra facebook ta paylaşıyorum ağzınıza yüreğinize kaleminize sağlık
    • Selima Ertekin1 Şubat 2011 . 13:32

      Belediye başkanımız ve bu ilin mimar ve mühendisleri umarım bu güzel yazıyı okurlar. Duygularımıza tercüman olan bu yazı için teşekkür ederim.
    • Bahtiyar Kanatoğlu1 Şubat 2011 . 12:30

      Bu güzel yazı için size çok çok teşekkür ederim. Keşke Bolu'da yaşayan herkes duygu ve düşüncelerini böyle güzel aktarabilse... Çok geç olmadan aynı düşünceye sahip insanlar; sanatseverler, doğaseverler, Bolu'yu sevenler, gençler, çocuklar ve kendini genç görenler el ele vererek meydanımıza sahip çıkmalıyız... Esenkalın.
    • ali1 Şubat 2011 . 11:29

      bencede...

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

    Erpiliç

    GÜNÜN SÖZÜ

    Az şey bilirsek bir şeyin doğru olduğuna emin olabiliriz, bilgi artınca şüphede artar.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak