33 senedir Bolu halkı bu gazeteyi okuyor. Gazetemizdeki mesaj ve yorumlar, ne kadar çok okunduğumuzun KANITIDIR

Nikah Karmaşası

Konuk Yazar

    7 Ağustos 2017

    Nikah Karmaşası
    Sayın okuyucular, bilmem dikkatinizi çekiyor mu? Günlerdir müftülerin resmi nikah kıyabilmelerine ilişkin yasal düzenleme gündemde. Tabir caizse 'her kafadan bir söz çıkıyor”. Bilen-bilmeyen konuşuyor. Durum böyle olunca- kervana ben de katılayım diyerek- bu konuda bir- iki kelam da ben edeyim dedim.
    Bu gün yandaş bir gazetede okudum,-bu yazıyı yazmamın bir nedeni de bu- yazının özeti şu; Efendim imam nikahı zaten varmış, neyin tartışması yapılıyormuş. Görüldüğü gibi konu nasıl saptırılıyor. Efendi efendi, konu imam nikahı değil, ”RESMİ NİKAH”.
    Konuya girebilmek için kapıyı bu şekilde araladıktan sonra gelelim bu konudaki düşüncelerimi sizlerle paylaşmaya.
    Sayın okuyucular,15yıldır iktidarda olan AKP'nin gizli ajandasının 'Laik Cumhuriyet'i İslam devletine dönüştürmek olduğunu anlamamak, görmemek için üç maymunları oynamak gerekir.
    Hatırlayalım, laikliğe aykırı pek çok konuda olduğu gibi türbanı önce Üniversitelerde, sonra ilk öğretim okullarında, sonra devlet dairelerinde, sonra yargıda, sonra emniyette, sonra askeriyede serbest bıraktılar. (Resmi okullarda ve resmi devlet kurumlarında mescit zorunluluğunu da hatırlayalım.) Yani MENZİLE alıştıra alıştıra yürüyorlar. (Bu alıştıra-alıştıra kelimesini de bir yerlerden hatırlıyorum).
    Cuma günü Hamidiye Yıldız Camisi'nin açılışında dua eden din adamı Sultan Hamit'i övdü övdü sonra yanında bulunan sayın Cumhurbaşkanımızı kast ederek Sultan Hamit'in yolunda yürüyor bahtı açık olsun dedi. Ağzındaki baklayı çıkardığı için şaşırmadım. Esasen dindar ve kindar nesiller yetiştireceğiz demediler mi, dediler. Daha ne desinler.
    Şimdi yine dönelim asıl konuya, Müftülerin imam nikahı kıyabilmelerinin yanında resmi nikah da kıyabilmeleri neyin kapısını aralamaktadır? Boşanmanın. Önemine binaen tekrar ediyorum BOŞANMANIN. Yukarıda alıştıra alıştıra yapıyorlar dedim ya, işte burada da önce resmi nikah, sonra resmi boşanma. Resmi nikahı kıyabilen bir makamın (kişinin) boşanmayı da karara bağlayabilmesi mümkün olacağına göre işte o zaman hanımların gerek yaşamsal ve gerek hukuksal hakları kocalarının iki dudağı arasında olacaktır. (Yazıyı uzatmamak için şunu öneriyorum; İslam hukukundaki boşanma nedenlerini araştırabilirsiniz). Ayrıca müftülerin resmi nikah kıyabilmeleri, AKP iktidarının kendilerinden olanlarla olmayanların -pirincin içinden taş ayıklar gibi- belirlenmesini sağlayacaktır. Nasıl mı? Nikahını müftü kıymış ise bizden, belediye başkanı kıymış ise LAİK. O zaman dışlanmaya da LAYIK. Yani bu gün imam hatipli olmak nasıl bir referans ise nikahın müftü tarafından kıyılması da bir referans olacaktır. Ayrıca hani AKP iktidara geldiğinde ağzında sakız ettiği o üniversitelerdeki İKNA odaları vardı ya işte müftülük makamı da bir anlamda İKNA odası durumuna getirilecektir.
    Keza müftülerin resmi nikah kıyabilmelerinin önünün açılması, devrim kanunlarından olan Türk Medeni Kanunu'nun içinin boşaltılması için kapısının aralanması demektir. Bunun arkasından önce boşanma hususu, daha sonra miras hususu gündeme gelecektir. Zira Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.
    Bu konu laikliğe aykırı mıdır değil midir? Günlerdir tartışılıyor, hiç bir konuşmacıdan veya hiçbir yazardan şu soruyu duymadım okumadım; Müftü resmi nikah kıyabilecekse, yaptığı işlem DİN işi midir, yoksa DEVLET işi midir? Tartışmasız DEVLET işidir. Laiklik nedir, (özet olarak),Din işleri ile devlet işlerinin biri birinden ayrılmasıdır. Hal böyle olunca yalnız DİN işleri ile görevli müftünün din dışı bir işle (devlet işi ile) görevlendirilmesi bal gibi laikliğe aykırıdır. Aksini iddia, güneş batıdan doğar demek kadar abesle iştigaldir.
    Bu konu ile bağlantılı olarak şu hususu da belirtmeden geçemeyeceğim. Anayasa'mızın 4. maddesi 'değiştirilemeyecek hükümler” başlığını taşımaktadır. Bu maddede (4.Maddede), 2.maddedeki CUMHURİYETİN NİTELİKLERİ… değiştirilemez, değiştirilmesi teklif edilemez denilmektedir. Peki 2. maddede sözü edilen cumhuriyetin nitelikleri nelerdir; Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, BAŞLANGIÇTA BELİRTİLEN temel ilkelere dayanan, demokratik, LAİK ve sosyal bir hukuk Devletidir. (Madde aynen böyle). Şimdi gelelim maddede belirtilen BAŞLANGIÇTA BELİRTİLEN temel ilkelere; (Konumuz ile ilgili kısım ele alınmıştır, arzu eden Anayasa'nın Başlangıç bölümünün tamamını okuyabilir)…..laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya KESİNLİKLE karıştırılamayacağı hususudur. Şimdi soruyorum, gerek bu uygulama ile ve gerekse sair uygulamalar ile kutsal din duyguları Devlet işlerine karıştırılıyor mu karıştırılmıyor mu? Vah Anayasa vah, neden susuyorsun.
    Sözlerin ve yazıların değil düşüncelerin dahi tutuklandığı-düşüncesini korkudan dolayı açıklayamamak düşüncenin tutuklanmasıdır- günleri yaşıyoruz. Allah sonumuzu hayır etsin. Kalın sağlıcakla.
    İlhami Candemir
     

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Dün, dünle beraber gitti cancağızım; bugün yeni şeyler söylemek ( yapmak ) lazım.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak