Birlik-beraberlik mi, ayrılık- gayrılık mı?

Birlik-beraberlik mi, ayrılık- gayrılık mı?
Sayın okuyucular, bilindiği gibi Cumhurbaşkanımız görevlerini ifa ederken TARAFSIZLIKLA hareket edeceğine dair BÜYÜK TÜRK MİLLETİ ve tarih önünde ant içmiştir. (Anayasa Madde 103). Keza Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni ve Türk Milleti'nin BİRLİĞİNİ temsil etmektedir. (Anayasa Madde 104). Peki hem TARAFSIZ olabildiler mi? ve hem de Türk Milletinin BİRLİĞİNİ temsil edebildiler mi?
Ben bir TC vatandaşı olarak sayın Cumhurbaşkanımızın- dikkat edilirse Cumhurbaşkanı demiyorum, Cumhurbaşkanımız diyorum- tarafsız olmasını bekledim. Olmadı, birliğimizi temsil etmesini bekledim o da olmadı. Peki neden olmadı?
Memleket meseleleri karşısındaki duyarlılığı ve mizacı itibarı ile olacak ki- kim olursa olsun- bir kişinin veya kurumun milli menfaatlerle örtüşmeyen veya öyle olduğunu sandığı hal ve tavırlarını gördüğünde tarafsızlığını bir tarafa bırakıp eleştirilerini, o vurgulu belagatı ile sert bir şekilde ortaya koymaktadır. Eleştiriler karşısında 'ben buyum” demiş midir? Demiştir. Tabi bu durum siyasi polemik konusu olunca MHP genel başkanı sayın Devlet Bahçeli” bu siyasi polemiği ortadan kaldırmak amacı ile” Anayasa'nın, bu fiili duruma uydurulması için değiştirilmesi önerisinde bulundu ve bu öneri AKP tarafından kabul görerek MHP ile birlikte Anayasa değiştirildi ve bu değişikliğin hukuksal bağlayıcılığı için gerekli olduğundan referanduma gidildi ve kabul edildi. Bu kabul ile birlikte Cumhurbaşkanının aynı zamanda bir siyasi partinin de genel başkanı olabilmesinin yolu açıldı ve sonuçta Sayın Cumhurbaşkanımız aynı zamanda iktidar partisi olan AKP'nin de genel başkanı oldu. Hayırlı olsun.
Bu tablodan sonra hani 'ayıkla pirinci taşını” derler ya onun gibi bir durum ortaya çıktı. Cumhurbaşkanı'nı eleştirenler 'Cumhurbaşkanı'na hakaretten” içeri atılıyor, tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı gerek icraatlarında ve gerekse söylemlerinde taraflı hareket ediyor diyenler 'Cumhurbaşkanı, bunları Cumhurbaşkanı sıfatı ile değil parti genel başkanı sıfatı ile yapıyor” cevabını alıyorlar. İşte pirincin taşı burada. Buyurun ayıklayalım! Bu girişten sonra asıl söylemek istediğime gelince;
15 Temmuz darbe kalkışmasının yıldönümü etkinliklerinde yediden yetmişe herkes milli duygularının dürtüsü ile bu etkinliklere katıldı. Hatta bu etkinliklerde hiçbir siyasi partinin 'parti simgesi” yoktu. Hal böyle iken hemen hemen tüm etkinliklerde bulunan ve konuşan sayın Cumhurbaşkanımızın 'her türlü siyasi düşüncesini bırakıp o etkinliklere katılanları yok sayarak” bir başka siyasi parti genel başkanına veya diğer siyasi parti sözcülerine ver-yansın etmesi beni çok düşündürdü, birlik-beraberlik böyle mi tesis edilecek dememe vesile oldu ve kendi kendime 'nereye gidiyoruz” dedim.
Sayın okuyucular bu durumu –önemine binaen- bir başka şekilde ortaya koymaya çalışacağım. Şöyle ki; Varsayalım; Türkiye futbol direktörü sayın Fatih Terim aynı zamanda GS'yın da teknik direktörü. Türk Milli takımının bir başka devletin ulusal takımı ile Türkiye'de futbol maçı var. Herkes ellerinde Türk Bayrakları, gönüllerinde vatan sevgisi o maçı izlemeye gidiyor. Aaaa bir de bakıyorsunuz, Türkiye futbol direktörü- ki aynı zamanda GS teknik direktörüdür- almış eline mikrofonu, Trabzonspor'a ve yöneticilerine, FB. ve yöneticilerine, BJK ve yöneticilerine veryansın ediyor. Bu durumda milli duygularla maça giden Trabzonsporlular, GS'lılar Beşiktaşlılar ne düşünürler acaba, merak ediyorum. Peki, sayın okuyucular bu duruma sizler ne dersiniz. Lütfen susmayın bir şeyler söyleyin. Sizleri duyar gibiyim, biliyorum, söyleyemedikleriniz söylediklerinizden fazla.
Ne diyelim, böyle giderse birlik-beraberlik hayal. ”Hayal fakirin ekmeği derler” ye babam ye.
Afiyet olsun.
                                                                İlhami Candemir