BolununSesi; Halkın Gazetesi

Türk Kadınlar Birliği Bu yıl Urla'ya gitti. Biz (Bolusporlularla) Urla'ya yıllar önce gitmiştik   

Yener Bandakçıoğlu

    14 Mart 2017

         TÜRK KADINLAR BİRLİĞİ BU YIL URLA'YA GİTTİ
    BİZ (BOLUSPOR'LULARLA) URLA'YA YILLARCA ÖNCE GİTMİŞTİK

        Ülkemizin en saygın ve tarihi sivil toplum kuruluşllarından birisi de Türk Kadınlar Birliği'dir. Kuruluşu 1920 li yıllara dayanır. O günden bugüne ciddi etkinliklere imza atar. Bende eşim Aygün Bandakçıoğlu'nun burada yıllarca yönetim kurulu üyeliği ve son yıllarda da devamlı Bolu Şubesi Başkanlığı yapması nedeniyle Türk Kadınlar Birliği icraatlarıyla bu bakımdan ilgilenirim. 
        Türk Kadınlar Birliği diğer sivil toplum örgütlerinde görülmeyen bir uygulamayı devamlı olarak ayakta tutar. Her yıl Genel Kurul Toplantılarında bu eylemlerin nerede yapılacağı kararlaştırılır. Bu yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nün İzmir'in güzel ilçesi Urla'da yapılmasına karar verilmiş. Türkiye'nin dört bir yanından Urla'ya akın eden bayan delegelerin içinde Bolu delegeleri de var. Eşim bu yıl ki kutlamanın Urla'da yapılacağını söyleyince birdenbire Urla gözümün önüne geldi. 1980'li yıllarda Süper lig'e çıkmak için Urla'da kamp yapmıştık. Bu kamp Boluspor'un şanlı tarihinin en mükemmel örneklerinden birisi olarak Boluspor tarihine geçmiştir.
        O günlerin spor talimatnamesine göre A ve B gruplarında şampiyon olan takımlar otomatikman Süper lige çıkıyorlar iki grubun ikincileri de kendi aralarında tek bir maç yaparak sonucuna göre Süper Lige çıkıyorlar. O zamanki 2.Lig takımları arasında (şimdiki 1.Lig) Boluspor ve Düzcespor'da vardı. Biz aslında Düzcespor'la birlikte A grubunda yer almıştık. Bu Boluspor açısından ve Düzcespor açısından çok önemli bir olaydı. Liglerin başında yönetim kurulunda bir karar aldık. Düzcespor'la aynı grupta oynamanın Boluspr için bir dezavantaj olduğuna karar verdik. Çünkü rakibimiz ekonomik açıdan Boluspor'dan üstün olduğu gibi Düzce seyircisi de Bolu seyircisinden daha gürültücü ve kavgacı bir yapıya sahipti. Düşündük, taşındık bu grupta ayrılmaya karar verdik. Çünkü Düzcespor bizim rakiplerimizle oynadıkları maçlarda birtakım komplikasyonlara sebep olabilirdi. Yönetim kurulunda yaptığımız görüşmeler sonunda grubumuzu değiştirmeye karar verdik. Bunun için zamanın valisi cennetmekan Celal Kaya Can'dan her iki takımın aynı ilde olmasının mahsurlarını gösterir bir yazı aldık. Daha sonraki günlerde ise sayın vali cennetmekan Celal Kaya Can'ın bizzat Gençlik ve Spor Bakanlığı'na resmi bir yazı yazmasını ve bir vilayetin iki takımının şimdiki Süper Lige çıkmak için yapacakları mücadelenin o bölgeler halkını tedirgin edeceğini ve tarifi mümkün olmayan olayların olabileceğini içeren bir yazı yazdık. Ancak her iki kulübünde bu yoldaki itirazları pek sonuç vermedi. En son çare olarak zamanın Başbakanı cennetmekan Süleyman Demirel'e bizzat başvurma kararı alındı. Her iki kulüpten de üçer kişilik bir heyet sayın Başbakanımızı ziyaret edecek ve muhtemel olayların vehametini arz edecekti. Ben o zamanlar CHP Bolu İl Başkanı olduğumdan ne olur, ne olmaz diye heyete katılmadım. Şimdi heyetimizin üyelerinden sadece cennetmekan Yavuz Kınacı'yı hatırlıyorum. Yavuz, aynı zamanda Adalet Partisi'nin Bolu'daki ileri gelenlerinden biriydi. Sayın Demirel'in Bolu ve Düzce heyetlerini çok güzel bir biçimde karşıladığını sıcak tavırlarıyla onları rahatlattıklarını heyet üyelerimiz sonradan bize açıkladılar. Sayın Demirel'e bir vileyetin iki takımının Süper Lig için karşı karşıya gelmesinin mahsurlarını anlatmış olmalarına rağmen teklifi kabul etmedi. O tarihten bu yana belleğimden hiç çıkmayan şu sözlerle heyetlerimizi uğurladı; "Arkadaşlar, İzmir orada gidin güzelce topunuzu oynayın. Ondan sonra birbirinizle kucaklaşın" artık yapılacak b,r şey kalmamıştı. Bolu ve Düzce heyetleri birbirlerine şans dileyerek sayın Demirel'e veda ettiler. 
        Gelelim İzmir'in güzel ilçesi ve o günlerdeki küçük ilçesi Urla'nın Boluspor tarihindeki muhteşem yerine. Şunuda hemen belirteyim Boluspor'un rakibi olan Düzcespor büyük havalara girmişti. Maç tarihinden bir ay öncesi İzmir'e giderek kampa girmiş ve taraftarları arasında da yoğun bie faaliyet başlamıştı. Buna mukab,l Yener Bandakçıoğlu başkanlığındaki Boluspor ise çok sakin ve olgun tavrını sürdürüyordu.
        Futbolcularımızı ve taraftarlarımızı Düzcelilerin saldırılarından korumak için yönetim kurulundan cennetmekan Nahit Garipoğlu ile Nurettin Nes'i kulüp merkezine çağırdım. Kendilerine bu tarihi maç için özel bir görev verdim: "Arkadaşlar bu maç Boluspor'un ölüm-kalım maçıdır. Eğer maçı kazanamazsak yeniden 2.Ligde (şimdiki 1.ligde) oynamak mecburiyetinde kalacağız. Şimdi siz ikiniz kimseye haber vermeden hemen İzmir'e gideceksiniz. Orada Düzce seyircisinin bizi rahatsız etmeyeceği bir otel bulacaksınız. Dönüşte bu otelin ismini bir zarfa yazarak bana vereceksiniz. Benimde nerede kalacağımızdan, nereye gideceğimizden hiçbir haberim olmayacak, bu zarfı otobüsümüz İzmir'e girdikten sonra sizlerden alacağım ve orada gizliliğe devam ederek zarfı açacak ve nerede kalacağımızı öğreneceğim." Şimdi büyük bir onurla ifade ediyorum ki Türk Futbol Tarihinde böyle bir uygulama olmamıştır. İzmir'e gönderdiğimiz cennetmekan Nahit Garipoğlu ve Nurettin Nes Bolu'ya döndüler ve nerede kalacağımızı ifade eden zarfı bana verdiler. Başka bir yönetici olsa zarfı içinden-dışından açmaya çalışır ve kalacağımız yeri öğrenmek isterdiler. Bu değerli arkadaşlarımızın görevlerini çok başarılı bir biçimde yerine getirdiklerinden hiç kuşkum yoktu. O itibarla hiçbir an zarfı açma ihtiyacını görmedim. Maç cumartesi günü oynanacaktı. Biz perşembe günü o yıllarda devamlı kamp yaptığımız cennetmekan Mehmet Cop'un çalıştırdığı ve yazılarımda çokça kez bahsettiğim meşhur Bayram Usta'nın şefliğini yaptığı Küçük Kaplıca'dan hareket ettik. Otobüsümüz şimdiki Esnaf Birlikleri Başkanı Tahir Gayret ve abisi Fethi Gayret'indi. 
        Gece saatlerinde İzmir'e vardık. İzmir girişinde cebimdeki zarfı alarak açtım ve kalacağımız yeri öğrendim. O dakikaya kadar ben dahil hiçkimse nerede kalacağımızı bilmiyordu. Zarfta "Nebioğlu Tesisleri" Urla yazıyordu. Urla ile İzmir'in arasında aşağı yukarı bir saatlik bir yol vardı. O yoluda geçerek Urla Nebioğlu Tesislerine vardık. O sırada Urla ve civarında elektrik kesintisi olmuştu. Artık herkes kibritlerle, çakmaklarla önünü görerek odalarına yerleşti. Ertesi sabah uyandığımızda muhteşem bir tesiste kaldığımızı gördük. Tesisin resepsiyonu aşağı-yukarı 500 metrelik bir yükseklikteydi. Oradan kademe kademe sahile iniliyordu. Bizim burada kalacağımızı Düzceliler hiçbir zaman tahmin edemezlerdi. O günü büyük bir zindelikle geçirdik. Cuma olduğu için namaza giden arkadaşlarımızla birlikte Urla Cammi'ne gittik. Zaten Urla'da başkada cami yoktu ufacık bir yerdi. Namazımızı eda ettik rabbimizden Bolusporumuza başarılar vermesini diledik. Tahmin ediyorum biz Cuma namazı kılarken Düzceliler İzmir'in lüks otel ve lokantalarında yemeye-içmeye devam ediyorlardı. Cuma günüde böylesine bir asudelikle günümüz geçti. Artık ertesi gün maça çok rahat bir biçimde hazırlanabilirdik. Fakat geceyarısı futbolcularımızın ve teknik heyetimizin uykuya daldığı bir sırada resepsiyondan telefonla arandım: "Başkanım sizi Sivaslı Mehmet diye bir arkadaşınız arıyor." Allah Allah benim bildiğim Sivaslı Mehmet mahallemizde bakkaliye dükkanı işleten Mehmet Türksever kardeşimizdi. Onun kaldığımız yeri bulmasına imkan olmadığı için bu işten biraz huylandım. Neyse bu telefon üzerine oturduğumuz restaurant kısmından aşağı-yukarı 500 metre yukarıda olan resepsiyone gitmeye karar verdim. Ancak arkadaşlarıma da bu işte bir iş var ben gidiyorum hemen arkamdan gelin dedim. Resepsiyon bölümüne çıktığımda Sivaslı Mehemet'i bir türlü göremedim. Orada çalışır vaziyette kapıları açık bugün bile plakasını unutmadığım 34 KT 199 plakalı lacivert bir mercedes vardı. Biz onlarla ağız dalaşı yaparken alt taraftan zinde kuvvetlerimizde başkanlarının yanına geldiler. Şimdi aklımda kaldığına göre bunlar cennetmekan Selami Dereli, cennetmekan Tahir Semercioğlu ve arkadaşlarıydı. İzmir'de sıkıyönetim olduğundan ve de resepsyondaki görevli arkadaşımız sıkıyönetime telefon ettiğinden iki grup arasında küçük çaplı bir kavga çıktı. Düzcelilerin gayesi bizi rahatsız etmek ve maç konsatrasyonumuzu bozmaktı. Ancak şu sözleri söylemeden de gtmediler "Bu maçı vereceksiniz lan yoksa Bolu'yu rüyanızda görürsünüz" zaten edindiğimiz istihbarata göre Düzceliler şayet maçı kazanırlarsa Düzce'ye Ankara üzerinden dönecekler ve Bolu Belediye Meydanında şampiyonluk kutlamaları yapacaklardı. Allaha çok şükür bu hücumdan Boluspor olarak pek etkilenmedik zira zaten futbolcularımız çoktan yatmışlar ve derin br uykuya dalmışlarıdı.
        Ancak bu Düzceli arkadaşlarımız tekrar İzmir' döndüklerinde çok başarısız hücumlarına rağmen "Boluspor kampını bastık kulüp başkanı Yener Bandakçıoğlu'nu dövdük" gibi hamasi nutuklarla pavyon pavyon gezmişler.
        Ertesi gün maça gittiğimizde bütün hemşehrilerim ve Bolusporlular bana merakla bakıyorlar ve nasıl dayak yediğimi gözlemlemek istiyorlardı. Birçok taraftarımız elleriyle çenemi oynatıp yüzümde dayak izi arıyorlardı. 
        Maçın tafsiratına girmeyeceğim çünkü bu tarihi maç bütün yönleriyle boluspor kamuoyuna mal olmuştur. Benim Urla ile ilgili söyleyeceklerim biraz daha devam edecek. Nebioğlu Tesislerinden ayrılırken tesisin müdiresi bayana şunları söyledim: "biz buradan çok rahat ayrılıyoruz şimdi sizden bir ricam var. (o zamanlar tv ler hiçbir maçı tam 90 dakika vermiyordu. bir istisna olarak ilk defa Boluspor- Düzcespor maçı tv den verildi) şimdi tv'yi takib edin eğer biz galip gelirsek tekrar buraya döneceğiz. siz Boluspor'un yenme haberiyle birlikte hemen masaları hazırlayın balıkların tazesini unutmayın buraya dönüyoruz ve şampiyonluk kutlamasını burada yapıyoruz." Aslında zor bir karar vermiştim çünük 1 saat gidiş 1 saat dönüş 2 saatimize mal olan bir yolculuk yapacaktık. Nitekim maçtan sonra rotamızı yeniden Urla'ya çevirdik. Otel müdiresi hanım bize o kadar inanmış ki masamızı hemen donatmış. Bu da benim açımdan çok önemli bir olaydır. Bu kutlamayı yolda da yapabilirdik ve iki saat kazanırdık. Bizim arkamızdan bazı taraftarlarımız da Urla Nebioğlu Tesisleri'ne geldiler. onlarla zafer sarhoşluğunu doya doya yaşadık. O güzel hatırlarla ilgili fotoğraflarımda vardı ama bunları bulamadım. İnşallah başka bir gün bu fotoğrafları da basarız. 
        Boluspor'un Urla kampı her yönüyle spor kulüplerine örnek olacak niteliktedir. Ben o günkü kulüp başkanı olarak futbolcularımın hiçbir şekilde mırın-kırın etmedikleri bir şampiyonluğa imza attığım için hayatımın en bahtiyar günlerini yaşadım. Tabi bu başarıda Urla Nebioğlu Tatil Köyü'nü bulan cennetmekan Nahit Garipoğlu ve Nurettin Nes kardeşlerimin büyük emeği ve rolü oldu. Tüm yönetim kurulu üyelerime, tüm futbolcularımıza ve de o dönem ki taraftarlarımıza canı gönülden teşekkür ediyorum. Yüce Allah Bolusporumuzun Süper Ligde oynamasına vesile olsun. Ama bir gerçek var Boluspor 25 senedir Süper Lige (1.Lige)  çıkamıyor. Bunun sebeplerini de araştırmamız lazım. 

                                               Yener Bandakçıoğlu 

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Bir milletin büyüklüğü, nüfusunun çokluğu ile değil, akıllı ve fazilet sahibi adamlarının sayısı ile belli olur.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak