BolununSesi; Halkın Gazetesi

Vurun Kahpeye

Konuk Yazar

    23 Ocak 2017

          Vurun Kahpeye

           Sayın okuyucular, Ben sinema ile ilk kez 1949 yılında, merkeze bağlı Sarıcalar Köyü'nde (Şimdi mahalle oldu) ilkokulun üçüncü sınıfında iken tanıştım. Yapımcısının Hürrem Erman, yönetmeninin Ömer Lütfi Akad, eserin (romanın) yazarının Halide Edip Adıvar olduğunu yıllar sonra öğrendiğim 'Vurun Kahpeye” filmini izlememiz için eğitmenimiz (köye henüz öğretmen atanmadığı için eğitmen tarafından okutuluyorduk) -yerlerin çamurlu olduğu bir günde- bizleri yani tüm öğrencileri -zaten bir sınıftık -bu filmi izlemek için şehir merkezine götürdü. Üçüncü sınıftaydık. O yıllarda eğitmen bir sınıf okuturdu, yani okulda tek sınıf olurdu. Mevcut sınıfı üçüncü sınıftan mezun ettikten sonra yeni kayıt yapılır, yeni kayıt yapılanlar üçüncü sınıftan mezun oluncaya kadar yeni kayıt yapılmazdı. Yani 6-7 ve 8 yaş grupları aynı yıl okula başlarlar, aynı yıl mezun olurlardı. 6 yaş grubunda olanların bir kısmı çamurlu yolda yürüyemedikleri için 'ağabeyleri”! olarak zaman zaman –filmi izlemek üzere -sırtımızda götürdük. Bu arada bir parantez açarak şu hususu da sizlerle paylaşmak isterim; Bolu'da lise yoktu, ben Kastamonu Abdurrahman Paşa Lisesi'nde okudum. Bunları torunuma anlatırken ablasına gel gel dedem yontma taş devrini anlatıyor dedi. Tabi bu söze güldüm. Belki sizler de gülmüşsünüzdür. Neyse gelelim asıl konumuza;
           Filmi izledik, Filimde Aydın-vatansever olan Aliye öğretmen kurtuluş savaşı sırasında işgal kuvvetlerine karşı çıktığı için İFTİRA sonucu gericiler tarafından linç edildi. (Calib-i dikkattir İFTİRA bu günün Türkiye'sinde Ergenekon, Casusluk, Oda TV gibi davalarda olduğu gibi, o tarihlerde de gericilerin değişmez malzemesi imiş.) o film, - çok küçük yaşta olmamıza rağmen- belleğimizde o kadar iz bırakmıştır ki etkisi hala canlılığını korumaktadır. Tabi şimdi sizler nasıl olur da bir film 68 yıl unutulmaz diyeceksiniz. Hukuk da müruru zaman (zaman aşımı) diye bir kural vardır. Bir olay belli bir zaman sonra gündemden düşer, yani hukuken unutulur. Ancak o zaman süresi içinde bazı işlemler yapılırsa süre YENİDEN başlar. (Kısaca böyle). Ne zaman ki tutucu-gerici bir olay veya söylem olduğunda Vurun Kahpeye filmi de benim belleğimde zaman aşımına uğramıyor TAZELENİYOR. Örneğin '600 yıllık imparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi” denildiğinde, camide içki içiliyor yalanını duyduğumda, camide seçim propagandası yapıldığında, mitinglerde Kuran'ı Kerim'le oy istendiğinde, Atatürk heykelleri yıkıldığında, Kahkaha atan kadınlara iffetsiz denildiğinde, makyajlı olarak sokağa çıkan kadınları ne kadar erkek görürse o kadar zina etmiş sayılır denildiğinde, parkta yürüyüş yapan hamile kadına, otobüste şortla oturan kadına saldırıldığında, velhasıl kelam bunlar ve benzeri gerici olay ve davranışları gördüğümde-öğrendiğimde Vurun Kahpeye filmi beynimde tazeleniyor.
          Bu filim tutucu-gerici çevrelerin baskıları sonucu zaman zaman SANSÜRE tabi tutuldu ise de (yasaklandı ise de) değişik versiyonlarla birkaç kez gösterime girdi.
           Hani büyük şair Orhan Veli Kanık 'Kitabe-i Seng-i Mezar” şiirinde; 'Hiçbir şeyden çekmedim dünyada, nasırdan çektiğim kadar” dediği gibi bu vatan hiçbir şeyden çekmedi 'sansürden –yasaklardan” çektiği kadar.
          Henüz TV'ler yaygınlaşmadığı dönemlerde hükümeti eleştiren- Zeki Alasya-Metin Akpınar tarafından sahnelenen ve oynanan- 'yasaklar” tiyatro gösterimi gişe rekorları kırmıştı. Şimdiki siyasi atmosferde hükümeti eleştiren böyle bir tiyatro gösterimi hayal oldu. Olsa bile ya salon kapatılıyor, ya oyuncular bir bahane ile tutuklanıyorlar. Hatırlayalım, 'Olacak o kadar” adlı güldüren-düşündüren programın yapımcısı ve oyuncusu Levent Kırca'nın başına gelmeyen kalmadı, kahrından öldü. Mekanı cennet olsun.
          Sayın okuyucular, birkaç gün önce Adalet bakanımız sayın Bekir Bozdağ 'seçimleri(referandumu demek istedi herhalde) bundan böyle muhafazakarlar tayin edeceklerdir” dedi. Bu günün Türkiye'sinin siyasi atmosferini göz önünde bulundurursak doğru söyledi. Ancak bu iftiharla söylenecek bir söz olmasa gerek diye düşünüyorum
          Zira 'muhafazakar” sözcüğü Arapçadır. Türkçesi ' tutucu” demektir. Sizler ve bizler ne kadar tutucuyuz dersek diyelim tutamıyoruz. Çünkü dünya dönüyor, onu tutmak mümkün olmadığına göre sizler de bizler de farkında olmadan dönüyoruz. Daha dün bizler çocukluğumuzda kaplıcaya 'Aktaş Kahvesi”nin yanından kalkan 'talika” denilen atlı arabaları ile gidiyorduk. Şimdi ise taksilerimiz varsa onlarla, yoksa otobüslerle gidiyoruz. Bugün 'Bilgi Çağı”ndayız. Bilgisayarın tuşuna bastık mı dünya karşımızda. Peki bu olanakları insanlığın hizmetine 'muhafazakarlar mı-tutucular mı sunuyor- yoksa çağdaş bilimi kendilerine rehber edinmiş kişiler mi? Eğer bir milletin kaderini tayin edecek olanlar muhafazakarlar olursa o milletin 'muasır medeniyet seviyesini” yakalaması mümkün olabilir mi?
          Son günlerde Milli Eğitim Bakanlığı'nın yeni 'müfredat programı” taslağı gündemdedir. Bakanlık bunu kamuoyunun tartışmasına açmıştır. Hayırdır, günaydın, ne zamandan beri Milli Eğitim politikaları halkın görüşüne sunuldu da şimdi sunuluyor? Cevabını ben vereyim; O program 'gizli ajandada” hazır duruyor, belli bir zaman sonra” millet böyle istedi” denilerek 'ajandadaki cin çıkarılacak. Basına sızdırıldığı kadarı ile (sadece bir husustan söz edeceğim) İsmet İnönü unutulmuş.
          Sayın okuyucular, benim gibi ihtiyar delikanlılar! Hatırlarlar, Demokrat Parti döneminde iki dönem Bolu Milletvekili olan hem şehrimiz tarihçi-yazar Zuhuri Danışman da kendisinin yazdığı tarih kitabından İnönü'yü silmişti. Şimdi kendisini bilen-hatırlayan var mı, bilmiyorum, ben de unutmuştum, ama şimdi hatırladım. Ne yapılırsa yapılsın İnönü yine İnönü'dür. Güneş balçıkla sıvanmaz. Altın yere düşmekle paslanmaz.
           Sayın okuyucular, son olarak şu hususu belirtmekte yarar görüyorum; Büyük vatan şairi Namık Kemal 'Barika-i hakikat müsademe-i efkardan çıkar”, demiş. Yani fikirlerin çarpışmasından hakikat güneşi doğar” demiş. Acaba bu güzel vatanımızda fikirler çarpışıyor mu, hakikat güneşi doğacak mı? Şimdilik görülmüyor. Ben ne dersem o olacak düşüncesi hakim. Bu kadar çok (binlere varan) kanun çıkarılıyor, kanun görüşmelerinde muhalefetin verdiği değişiklik önergelerinin kabul edildiğini duymadım, duyan var mı bilmiyorum. Bu nedenledir ki kanunlar yaz-boz tahtası oldu. Hayırlısı Allah'tan.
         Geleceğimiz aydınlık olsun.
                                                                    İlhami Candemir

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak