Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan?

      Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan?
      Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası 11 Haziran 1930 tarihinde bir anonim şirket olarak kurulmuştur. Dünyadaki örneklerinde ve benzerlerinde olduğu gibi ülkemizde de Merkez Bankası temel olarak para ve kur politikalarını düzenlemek ve banknot dolaşımını sağlamaktan sorumludur. Merkez Bankası'nın temel amacı, fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka ayrıca, finansal sistemde istikrarın sağlanması ve para ve döviz piyasaları ile ilgili düzenleyici tedbirleri almakla da görevlendirilmiştir. Merkez Bankası, özellikle küresel dengesizliklerden kaynaklanan makro finansal riskleri kontrol altında tutmayı amaçlamaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne ait olan para basma yetkisi Meclis tarafından süresiz olarak Merkez Bankası'na devredilmiştir. Bu doğrultuda, ülkemizde banknot basma ve ihraç imtiyazı tek elden Bankaya aittir.
     Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın 2013 yılı faaliyet raporunda çalışan sayısının 4659 kişi olduğunu görmekteyiz. Gerek eğitim durumları ve gerekse diğer nitelikler açısından değerlendirildiğinde ülkemizin en nitelikli, yetişmiş insan gücünün TCMB'nda olduğu kuşku götürmez bir gerçektir. Kemal DERVİŞ ile başlayan ekonomik istikrarın Ali BABACAN önderliğinde Ak Parti döneminde büyük bir ekonomik başarıya dönüşmesinde TCMB para politikası uygulamalarının payının büyük olduğu, gerek ulusal ve gerekse uluslalar arası uzmanlarca kabul gören ve takdir edilen bir durumdur.
      Son dönemde malumunuz üzere toplumda faizlerin düşürülmesinden yana olanlar, döviz kurundaki yükseliş nedeniyle değişmemesi gerektiğini savunanlar ve iki arada bir derede olanlar birbirine karışmış durumda. Siyasilerin ve iş dünyamızın (özellikle inşaat sektörünün lokomotifi olanlar) büyük kısmı ekonomiden anlamadığı gibi, birer futbol yorumcusu edasıyla para otoritesi olan TCMB'nı elbirliği ile acımasız bir şekilde yıpratıldığına şahit olmaktayız. Hatta daha ileri gidilerek yüksek faiz politikasının vatan satmakla eşdeğer görüldüğü gibi beyanlara da rastlamaktayız. Eylül ayı başından beri TCMB'nın sıkı bir para politikası uyguladığı görülmektedir. Gerekli şartların olgunlaştığı dönemlerde TCMB'nın faiz indirimine gideceğinin kimsenin kuşkusu olmamalıdır. 2012 ortasından 2013 ortasına kadar piyasa faizleri TCMB fonlama faizinin altında seyretmekteydi. Kasım ayındaki kısa bir süre hariç son dönemde bu marjın 3 puan farkla pozitif yönde seyrettiğini görmekteyiz. Yani TCMB fonlama faizleri piyasanın üzerinde seyretmekte. Bunun sebebini ise iyi analiz etmekte fayda var. Sonbahar aylarından itibaren enflasyonda; vergi düzenlemeleri ve gıda fiyatlarındaki artıştan kaynaklanan iki haneli rakamlara ulaşan sağlıksız bir yükseliş var. Bu enflasyonun TCMB (para politikası araçları ile) kontrol altına alınması mümkün değil. Kaldı ki bu yüksek faizde enflasyon nedeniyle oluşmakta. Bizimle benzer ekonomilere sahip olan Endonezya ve Hindistan Merkez Bankalarının da aynı politikayı izlediğini belirtmekte fayda var. Ülkemize giren döviz akımlarında azalma ve dolayısıyla TL kuru üzerinde oluşan baskı giderilmedikçe, TCMB faiz indirimi yapması beklenmemelidir. Her olumsuz açıklamadan sonra dövizde meydana gelen artışta bunu göstermektedir. Unutulmamalıdır ki yatırımlar ancak ve ancak yatırım ortamının iyileştirilmesi ve ekonomik dengelerin güçlendirilmesi ile artar. Tersine bir durum ise "Sosyal ve Ekonomik İstikrarı" bozar. Bu nedenle politika belirleyicilerin ekonomik ve sosyal sürdürülebilirlik için beyanatlarında daha dikkatli olmalarında ve bir an önce BASEL III finansal kriterlerini uygulamaya koymalarında fayda var.

                               Yanlışıyla doğrusuyla;
                          Şapkasını önüne koyarak YAZAN Adam