33 senedir Bolu halkı bu gazeteyi okuyor. Gazetemizdeki mesaj ve yorumlar, ne kadar çok okunduğumuzun KANITIDIR

NE YAPMALI?

Yaşar Eyüpoğlu

    12 Ağustos 2003

    2003 yılında yapılan Üniversite ve Liselere giriş sınavlarında Bolumuzun nal toplaması herkes gibi beni de üzdü. Sonbaharda bu konuyu ele alan iki yazım gazetemde çıktı. Son makalemde ?Konuyu unutmayacağım ve de takipcisi olacağım? demiştim. Geçen haftaki bolununsesi?ndeki küçük bir haberde Milli Eğitim Müdürümüz sayın Halil Ecevit başarısızlığın nedenlerine doğru teşhis koyabilmek için Aralık ayı içersinde bir sempozyum düzenleyeceğini söylüyordu.

    Önce konuyu unutturmadığı ve de unutturmaya niyetli olmadığı için kendilerine teşekkür ediyorum. Oysa ki, bu başarısızlıkta ?emeği geçen (!)? nice eğitimci unutulması için nefeslerini bile yavaş alıp veriyorlar. Hiçbirisinin sesi çıkmıyordu. Konuya değinmenin rahatlarını bozacağını biliyorlardı. Yüzüne söyleyemeselerde içlerinden sayın Ecevit?e kimbilir nasıl kızıyorlardır.

    Başarısızlığa ?dur? diyebilmenin yolu ?inanma? dan geçer. Önce okul müdürü sonra öğretmenler inanacak. Bu ikili el ele verirse öğrencileri inandırmakta sıkıntı çekilmez.

    Okul müdürünün inanması için de kendisinin ?inançlı? olması lazım. Bu tabiri dini açıdan kullanmıyorum. Mesleğe inancı olması lazım diyorum. O makamı bilgi ve şahsiyeti ile doldurması gerekir. Mesleğin her kademesinde çalışkanlığı ve dürüstlüğü ile sivrildikten sonra koltuğa oturanlardan olmalı. Siyasetin kendisini ittirmesi ile veya yağcılıkla makama gelenlerin ne kendisine ne de okuluna faydası olmaz. Zaten öğretmenleri de kendisini benimsemedikleri için sadece yüzüne gülerler o kadar. Bu tip müdürlerin okullarından başarı beklemek ham hayaldir. İktidara yakın, siyasilerle kol kola ve protokolu kafa kola almış iseler değiştirme olanağı da yoktur. Olan öğrencilere olur.

    Böyle bir müdürün okulun başında olmasını ?yol kazası? kabul edersek, yükü öğretmenler çekecek demektir. Hani, benim tanımımla üçe ayrılan öğretmenlerden okulu sırtlayıp götürenlere, bayrağı taşıyanlara iş düşecektir. O bayrağın gölgesinde yan gelip yatanlara değil, veya hiçbir işe yaramadığı halde çalışanlara ?köstek? olanlara hiç değil. Evinde özel ders vermekten bitap düşüp yorgunluğunu sınıfta uyuklayarak çıkartanlardan artı destek beklemek bir yana, normal görevini bile isteyemezsiniz. Ayağını sürüyerek derse gidenler, ders boyunca saatine bakmaktan yorulanlar ile ?bu paraya bu kadar çalışılır? diyenlerle yola çıkılmaz.

    Her okulda az çok bulunan, mesleğine aşık, özverili çalışmadan zevk alan, yorgunluğunu öğrencisinin başarısı ile unutan, makam beklentisi için yalpalamayan öğretmenlerin sayısının arttırılması gerekir. Bu arkadaşlara takılması beklenen çelmelerin durdurulması gerekir.

    Kısacası sapla samanın ayrılması için düğmeye basılması lazımdır.

    Başarıyı tanımlamada kullanılan çok basit bir yöntem vardır. Okul müdürünü öğretmenlerin-den, öğretmenleri öğrencilerinden soracaksın. İleri batı ülkelerinde olduğu gibi. Yani, öğretmen ve yöneticileri sözleşmeli alacaksın. Yani, okulları özelleştireceksin. Mesleğe bir defa kapağı atıp, emekli oluncaya kadar hiç bir şey üretmeyenlerle nereye kadar gidersiniz.

    Radikal önlemlerin alınması zamanı geldi de geçiyor. Sonuca katkısı olmayacak tedbirlerle ancak kendimizi kandırırız. Yıllardır kandırıldığımız gibi...

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Yüksel Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak