HESAP KİTAP İŞİ

1999'da olduğu gibi iki seçim bir arada yapılmamışsa yerel seçimler, genel seçimlerden farklı sonuç verir. Örneği Bolumuzdur. CHP'nin yerel seçimlerde aldığı oylar, genel seçimlerdekini her zaman katlamıştır.

Bu çelişki gibi görülse de aslında seçmenin sağduyusunun zaferidir. Yerel seçimlerde Başkan adayının kimliği ön plana çıkıyor. Özellikle Belediye Başkanı'na atılan oylarda particilik ikinci plana itiliyor. Mevcut başkanı başarılı bulup ona bir dönem daha yol verecekse, haftalardır yapılan propagandalardan, "bu iş bitti" edebiyatından zerre kadar etkilenmiyor. Ne Genel Başkanların uzattığı havuçlara rağbet ediyor, ne de sempati duyduğu partisinin dayatmalarına.

Ömrü boyu sağ partilere oy vermiş tanıdıklarımla samimi sohbetlerim oluyor. İçlerinde, disiplini ile ün yapmış bir partinin ileri geleni ısrarlı sorularım karşısında "Hocam üsteleme, biz de ileri geri konuşulmaz. Ama bu seçimde Belediye Başkan adayım başarısını ispat edendir" dedi.

Yine uzun yıllar iktidar olmuş partilerin Bolu'daki ileri gelenleri, İl Genel Meclisi'nde oylarını kendi partilerine ama özellikle Belediye Başkanlığı'nda; Kendi seçmenine göz dikmeyen, merkez sağla işi olmayan, tapulu arazilerine gecekondu dikmeye niyetlenmeyen adayı destekleyeceklerini söylüyorlar.

Son genel seçimde oluşan rüzgarın kısa sürede kesilmesini bekleyen merkez sağ oylar bu seçimde çok daha bilinçli ve hesabı kitabı iyi yaparak sandığa gidecektir.

Yıllardır üzerinde oturdukları "merkez sağı" mevcut iktidara kaptırırlarsa "siyasi mevta" olacaklarını çok iyi biliyorlar.

29 Mart sabahı her şeyini kaybetmiş olarak uyanmak istemiyorlar.

Demek istiyorum ki; Bu seçimin Bolu ayağında, bilhassa Belediye'ye verilecek oylarda, Genel Seçim sonuçlarına güvenerek kimse gelin- güvey olmasın.

Yukarıda anlatmaya çalıştığım sebeplerden Bolu'daki yüzer- gezer oylar her seçimden daha bilinçli davranacak. Ve de sonucu bunlar belirleyecek.

Yine bu seçimde İl Genel Meclisi ile Belediye seçimleri için kullanılacak oylar arasında şaşırtıcı çelişkiler olabilecek.

Adayların, işin bu yönünü düşünerek programlarında yeni düzenlemeler yapmaları kaçınılmaz oluyor.

Çalışmalarını, şimdiye kadar "nasıl olsa bize vermez" diyerek üzerinde durmadıkları seçmenler üzerine odaklamaları akıllı iş olacaktır.

Bu seçimde sinirlerine hakim olan, kavgadan uzak durabilen, rakibini yıpratmak uğruna komik duruma düşmeyen, hayali projeler ile seçmeni kandıramayacağını bilen, hatta diğer adayların yapıcı yönlerini takdir edebilenler kazançlı çıkacaktır.

Günümüz Türkiye'sinde politikacının bilgili, birikimli, dürüst ve hoş görülü olmasının yanında iyi bir "taktisyen" olması da gerekiyor.

Tehdit etme ve boş laflarla seçmeni kandırma devrinin bittiğine inanıyorum.

Aksi hala geçerli olursa, vay bizim halimize...