Basın Konseyi dışında, hiçbir gasteci cemiyetine üye değiliz

Ağğbi bağa ne gızıyonuz

Muharrem Demirel 2

    6 Nisan 2009

    Güzel ve alımlı kadındı ve de yaşına rağmen oldukça bakımlıydı.

    Tam karşımda duruyordu... Nefes alışverişi hızlanmış, yüzü de hafifçe kızarmaya başlamıştı.

    Bana manalı manalı bakıyor, ayakta zor duruyordu.

    Yarı baygın gözlerle bakarken dudakları titriyordu.

    Yanıma kadar yaklaştı.

     Heyecanlanmıştım. Göz göze geldiğimizde fısıltılı bir sesle;

    "Hocam zahmet olmazsa bir bardak su getirir misiniz?" Dedi. O anda anlamıştık.

    Antrenörlük kursu için Erzurum a gittiğimizde, İzmir'den kalkıp uçakla 1895 metre yüksekliğe gelen ve ayağının tozu ile sınıftaki otuz kişiye Spor Psikolojisi dersi veren bayan hocamız, rahatsızlık geçiriyordu.

    Bir gün sonra dersimize gelen hocanım, özür diledikten sonra, deniz seviyesinden yükseklere çıkıldığında, hava basıncına bağlı oksijen azlığının olması nedeniyle, organizmada değişiklikler olabileceğini, yorgunluk, nabız artışının hızlanması ve nefes alışverişinde zorluk gibi etkiler gösterebileceğini anlatmıştı.

    Arkasından da, bir gün önce uçakla Erzurum'a maç yapmaya gelen takımların futbolcularının, bu durumu yaşadıklarından dolayı, performanslarını tam manasıyla sahaya yansıtamadıklarını ifade etmişti.

    Her neyse;  

    Devşirme atletimiz Elvan ABEYLEGESSE'yi hatırladınız mı? Hani olimpiyatlar öncesinde, Aladağlar'da kamp yapıyordu.

    Onu hatırlayıp da, bizim dağların GOCAOĞLAN'ını hatırlamamak olur mu?

    Elvan Aladağlar'da bugün var yarın yok ama gocaoğlanımız hep var öyle değil mi?

    Kızcağız ormanda antrenman yaparken onu görmüş, beri yana kaçmış, O da devşirme Elvan'ı görmüş, öte yana kaçmıştı.

     Çalılıklar arasına gizlenmiş ve tirtir titrerken yakalandığında,

    "Bizim kızı niye korkuttun a y ı ı ı !" Diyerek kızanlara,

    "Ağğbi bağa ne gızıyonuz, o benden gorkdu gaçtı, bende ondan gorgup gaçtım. Biz buralar da Gonyalıları çok gördüyüdük, ama GENYA lıları heç görmediyidik. İstemeden oldu özür diliyom" deyip yakayı sıyırmıştı.

    Yüksek rakımlı Aladağlar'da çalışan Elvan Kızımız, daha sonra ayılara alışmış ya da inekle ayının arasındaki farkı ayırmış ve olimpiyatlara katılmıştı.

    Performansının artmasında Aladağlar'ın yüksekliğinin mi etkisi oldu, yoksa gocaoğlanın mı, hala daha bilinmiyor.

    Ama bilinen bir şey var.

    Deniz seviyesinden 1000-1500 metre yükseğe çıkıldığında, sporcu uyum sürecini tamamlamadan müsabakaya çıkarsa, bu durum performansını olumsuz etkiliyor.

    Ama yüksek rakımdan aşağılara doğru inildiğinde, kısa süre içersinde yapılan bazı spor dallarında da olumlu etki yapabiliyor.

    Bu iki örneği niye verdik?

    Daha önce uzak deplasmanlara, müsabakadan iki gün önce gittiğimiz hatırlanacak olursa, Adana deplasmanına neden geç gidildiğinin mantıklı bir açıklaması olmalı diye düşünüyorum.

    Bu hafta sonu kimle oynadık?

    Adanasporla!

    Bolu'nun rakımı kaç?

    732,

    Adananın rakımı kaç?

    23!

    Yukarıdaki örneklere göre, performans artımı için çok büyük rakım farkı olmasa da, yine de Adanaspora karşı avantajlı çıkacaktık. En azından Adana'nın sıcağına nemine ve beraberinde getireceği uyuşukluğu en aza indirecektik.

    Uzun kamp yapmanın beraberinde gelen uyuşukluk,bitkinlik gibi mazeretlerin de önüne geçecektik.

    Büyük ihtimalle Adana deplasmanına, bir gün önce gidilmesinin nedeni de buydu.

    Ancak böyle bir kararı, başkanımızın ve hocamızın kendilerinin vermediklerini, bu kararın alınmasında, futbolcuların geçmiş maç tecrübelerini değerlendirdiklerini ve düşüncelerinin mutlaka alındığını ve de ona göre hareket edildiğine inanıyorum.

    Bence kutlanılması gereken doğru bir karar.

    Yukarıdaki tez de zaten bunu doğruluyor.

    Adana'nın ısısının yüksek oluşunun beraberinde getirmiş olduğu"ısı çarpması"ve "ısı bitkinliği" nin önüne geçilmesinde, müsabakaya bir gün önce gidilmesinin etkili olacağı muhakkaktı.

    Ancak alınan bu doğru karara rağmen, Adanaspor'a karşı 2-0 mağlup olduk.

    Mağlubiyetten sonra "Adana deplasmanına neden erken gidilmedi, uyum zorluğu çekildi"gibi düşünceler akıla gelebilir. Ama mağlubiyetin faturasının buna bağlanması yanlış düşüncedir. (Uyum için iki gün bile yeterli değildir.)

    Malumunuz, son haftalarda hem alınan sonuçlar açısından, hem de oynanan oyun açısından iyi olmadığımızı herkes kabul ediyor.

    Hoca ; "Ben her zamanki gibi takımı hazırladım teknik açıdan eksiğimiz yoktu" diyebilir

    Futbolcular; "Bize ne dendi ise yaptık, idmanlarda çalıştık" diyebilir.

    Yönetici; "Ben üzerime düşeni yapıyorum. Bu krizde futbolcularımı mağdur etmiyorum" diyebilir.

    Bunların hepside doğrudur. Ama bir doğru daha var ki;

    İlk altı mücadelesi veren takımlarda maçlarını kazandı, ortaklarımızda çoğaldı.

    Dolayısıyla, çözüm makamı doğruyu bulabilmek için mazeretleri hakemlerde, sahalarda, iklim farklılarında aradığı kadar başka yerlerde de aramalıdır.

    Ve;

    Daha oynanmamış beş maç, paylaşılmamış on beş puan olduğu unutulmamalıdır.

    İlk yarının sonlarına doğru "Küme düşmeyelim yeter!"düşüncesini yaşatanlarında, "Şampiyonluk" düşüncesine gelinmesini sağlayanlarında, aynı futbolcular, aynı teknik kadro oldukları ve geriye kalan beş maçta da aynı futbolcuların, Boluspor'un formasını giyecekleri hatırlanmalıdır.

    "HER HAFTA LİG YENİDEN KURULUR,

    HER MAÇ TAZE BİR BAŞLANGIÇTIR" Sözü hiç ama hiç unutulmamalıdır.

    Ve de;

    Kaybederken bile "UMUTLAR DAİMA İRİ VE DİRİ TUTULMALIDIR."

    Yorum yazın

    İsim (Gerekli)
    Yorumunuz (Gerekli)

    Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

     

    Yazarın diğer yazıları

    GÜNÜN SÖZÜ

    Çalışmak, neşeli olmak, çeneyi sıkı tutmak, işte sana başarı.

    SON YORUMLAR
    Sağlık İlaç Gıda Takviyesi Siyah Sarımsak